Nükleer enerjiye körü körüne karşı olanlara sesleniyorum bu konuda çok iyi araştırma yapın bilgilenin !
Deprem ve Tsunami ülkesi japonyada kaç nükleer santral işletiliyor ona da bir bakın !
Aşağıdaki yazılarıda okuyun;
http://www.enerji.gov.tr/File/?path=ROOT/1/Documents/Sayfalar/Nukleer_Guc_Santralleri_ve_Turkiye.pdf
Nükleer Santral kazaları ve nedenleri
Yukarıda konu edilen sistemler bir nükleer santralın güvenli ve güvenilir bir biçimde işletilmesi için gerekli olan sistemlerdir. Ancak, bütün önlemlere karşın, teknik , teknolojik ve ekonomik açılardan hesaba katılmayan veya katılması mümkün olmayan doğal afetler ve insan hataları (reaktör operatörü hataları) sonucu nükleer kazanın meydana gelmesi olasıllığı vardır. Bu durumun, her türlü teknik ve teknolojik yapıda var olduğu, kontrol edilemeyen kazaların olması olasıllığının hiçbir zaman sıfıra indirilemeiyeceği açıktır. Bu konuda çalışanların yaklaşımı, kaza sonuçlarının olumsuz ettkilerini en düşük düzeyde tutacak önlemleri almaktır.
Nükleer kazalar Uluslar Arası Atom Enerji Ajansı’nın 1996 yılında ortaya koyduğu Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Kazalar Ölçüt’üne (INES) göre, en büyüğü 7 olmak üzere azalan bir skalaya göre değerlendirilir. Bu skalaya göre değerlendirilen, “Büyük”, “Ciddi” ve “Yerel” nükleer kazalara üç örnek verilebilir:
Three Miles Island Nükleer Santral kazası: 1979 yılında ABD’de, Pensilvanya Eyaleti’ndeki Three Miles Island nükleer santrali insan hatası, soğutma sistemindeki bazı vanaların kapalı unutulması, yüzünden kazaya uğrayınca koruyucu dış güvenlik kabuğunun sızdırmaz kapısı kapatılarak ergiyen reaktör kalbinden sızan çok yüksek radyasyon bu kabuk içine hapsedilmiştir. Bu kazanın sonucunda Çernobil’de olduğu gibi bir çevre felaketi yaşanmamış, kimse radyasyon hastalığına uğramamıştır. Bu kaza “Ciddi kaza” sınıfında olup INES’de 6 derecesindedir.
Çernobil Nükleer Santral kazası: Rusya’da 1986 yılında olan nükleer kazada, Batı Standartlarında Nükleer Güvenlik Normları’na göre inşa edilmemiş olan, dış güvenlik kabuğundan yoksun Çernobil Reaktöründe, yine insan hatasından dolayı oluşan kaza sonucu açığa çıkan radyasyon yerel ve Dünya ölçeğinde çevre problemlerine yol açmıştır.
Günümüzde
Elektrik üretiminde kullanılan, Çernobil tipinde hiçbir reaktör bulunmamaktadır ve yapılması da düşünülemez. Bu kaza, “Büyük kaza” olup INES’de 7 derecesindir.
Fukushima Santralı Kazası: 11 Mart 20011’de yerel saat ile 14:46’da, Tokyo’nun 250 km kuzeyindeki Sendai kentinin yaklaşık 250 km doğusunda deniz altında meydana gelen, Richter ölçeğinde 8.9 olarak değerlendirilen, tarihte biline en büyük 7. deprem ve sonucunda oluşan tsunami dalgalarının etkisiyle meydana gelmiştir.
Japonya’nın kuzeydoğu kıyısında yer alan Fukushima Daiichi Nükleer santralı, söz konusu deprem ve buna bağlı oluşan Tsunamiden ciddi derecede etkilenmiştir Olay günü, kaynamalı su reaktörü (BWR) tipinde 6 üniteye sahip olan bu santralda, 1., 2. ve 3. üniteler işletmede, 4., 5. ve 6. üniteler ise periyodik bakımda olmalarından ötürü kapalı durumda (sıfır güçte) bulunuyordu.
Deprem ve tsunamiden dolayı santralda, dışarıdan alınan elektrik gücü kaybı yaşandığından ve acil durum dizel jeneratörlerinin de su baskını nedeniyle çalıştırılamaması sonucu, özellikle 1 numaralı reaktör ünitesinde yakıtların soğutulmasında sorunlar ortaya çıkmıştır. 1970 yılı sonunda devreye alınan 460 MWe (1300 MWtermik) gücündeki ünite, Fukushima Daiichi santralının 6 reaktörünün en eskisi ve en düşük güçlü olanıdır. Ayrıca, bu santralın 7-8 güneyinde herbiri 1000Mwe gücünde olan 4 uniteli Fukushima Daiini santralıda yer almaktadır. Bu reaktörlerle ilgili herhangi bir olumsuz durum rapor edilmemiştir.
En olumsuz durum Fukushima Daiichi’nin 1 numaralı reaktörü için söz konusudur. Bu ünitede yetersiz soğutma sonucu sıcaklık yükselmiş, dolayısıyla buhar basıncı artmış ve aynı zamanda kızgın metalle temas eden su buharının oksijen ve hidrojene ayrışması* sonucu 12 mart günü bir “Hidrojen Patlaması” meydana gelmiştir. Bunun bir atomik patlama olmadığı ve böyle bir patlamaya yol açmayacağını söyleyebiliriz.
. En olumsuz durum bu 1 numaralı reaktör için söz konusudur. Bu ünitede yetersiz soğutma sonucu sıcaklık yükselmiş, dolayısıyla buhar basıncı artmış ve kızgın (~1000 derece) metalle temas eden su ve su buharının oksijen ve hidrojene ayrışması sonucu 12 mart günü bir “Hidrojen Patlaması” meydana gelmiştir. Bu patlamanın bir atomik patlama yol açmayacağını söyleyebiliriz.
15 mart günü, 2. ünitede de, büyük bir olasıllıkla, hidrojen patlaması olmuş, 4. ünitedeki kullanılmış yakıt havuzu bölümünde yangın çıkmış, bunun sonucunda, santral alanında 400 millisievert / saat düzeyinde oldukça yüksek bir radyoaktif doz ölçülmüştür. Yangının bir kaç saat içinde söndürüldüğü aynı gün Japon ilgililer tarafında UAEA’ya rapor edilmiştir.
Fukushima’daki tüm reaktörle BWR tipinde olup, güvenlik ve güvenirlilik açısından Three Miles Island Nükleer Santrali ile karşılaştırılabilir. Three Miles Island Nükleer Santrali kazasının 6 derece olarak “Ciddi kaza” olarak sınıflandırılmasına karşın, bu kaza “Yerel kaza” sınıfında olup INES’de 4 derecesindedir.
Depremin, özellikle Japonya’daki nükleer santrallar üzerinde etkisi ile ilgili olarak şu hususları da göz önünde bulundurmak gerekir:
1. 1995’deki büyük Kobe-Osaka depreminde, Kobe’nin 110 km kuzeyinde olan nükleer santralarda kayda değer nükleer bir olay yaşanmamıştı.
2. 2004, 2005, 2007 ve 2009 da mmeydana gelen depremlerde Japon reaktörleri , otomatik olarak problemsiz bir şekilde kapanmışlardı.
3. 1999’da Tayvan’da olan çok yıkıcı depremde reaktörler yine otomatik olarak kapanmış ve 2 gün sonra güç üretimine yeniden başlamışlardı.
Olayın ilk günden itibaren santral bölgesindeki halka sodyum iyodür hapları dağıtılmış olmasına rağmen henüz içmeleri için bir tebliğ çıkarılmamış olması ve INES değerinde bir değişikliğin yapılmamış olması durumun yavaş yavaş normalleşmeye gittiğine işarettir. Uzman gözüyle, ‘nükleer kıyamet’in kopmayacağını söyleyebilirim.
Kıssadan hisse: doğal afetler veya insan hataları sonucu meydana gelen kazaların etkileri mümkün olan en düşük düzeylere indirmek için gerekli şart, bilimin ve teknolojinin gereklerini yerine getirecek, yeterli sayıda, bilgi ve beceri düzeyinde uzmanların yetiştirilmiş olması ve daima emre amade durumda hazır bulundurulmasıdır.
• (850 derece santigrat ve üzerindeki sıcaklıkta olan kızgın bazı metaller ve carbonla temas eden su veya su buharı şekilde oksijen ve hidrojene ayrılır. Açığa çıkan hidrojen gazı çok patlayıcı bir maddedir)
Dr. Necmi DAYDAY
UAEA Nükleer Müfettişi (E.)
TASAM (Türk asya Stratejik Araştırmalar Maerkezi)
Yönetim Kurulu Üyesi