Nazım Hikmet Ran

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

zacnblnt

Üye
Katılım
7 May 2010
Mesajlar
210
Puanları
1
arkadaşlar nazım hikmetle ilgili bir çalışma için slayt hazırlayacam ama içinde herkesin bildiği can sıkıcı şeylerden daha fazlasını yapmak istiyorum hakkında bildiğiniz ilginç şeyler varsa paylaşırsanız sevinirim...
 
Nazım Hikmet' in bakü üniversitesi' ndeki konuşmasını kullanabilirsin mesela.
 
necip fazıl la atışmalarıyla ilgili birşeyler eklenebilir.
 
nazım ın aşklarını da anlatabılırsın
 
Anlamüzenleyen, düzene koyan, tertip eden.
Anlam:Manzume yazan kimse. Bilgi:isim, edebiyat
• Nazım Hikmet 2 Haziran 1963 tarihinde öldükten sonra,Türkiye’de bıraktığı ve yetiştirdiği MARKSİST kafalarla,onlara ayak uyduran GAFİL kafalar,Nazım’ın ihanetini unutturmak istemişler,onun VATAN HAİNİ değil VATAN ŞAİRİ olduğu yalanını,bir gerçekmiş gibi yaymışlardır…
• Bir kısım gazetenin haberine bakılırsa Ankara’dan alınıp Rusya’da Nazım Hikmet’in mezarına götürülen toprak,Anayasayı ihlal suçu ile daha doğrusu Türkiye’de Marksist ve Leninist bir düzeni hakim kılmak suçu ile idam edilmiş olan DENİZ GEZMİŞ’in mezarından alınmıştır…
• İlhan Egemen Darendelioğlu - Nazım Hikmet Hakkında Kısa Bir İzahat
• Adlı yazısından alıntıdır…
• KISACA HAYATI
• Matbuat Umum Müdürlüğü ve Hamburg konsolosluğu yapmış Hikmet Bey ile piyano çalan, ressam denilebilecek kadar iyi resim yapan ve Fransızca bile Celile Hanımın oğlu olarak 20 Kasım 1901 yyılında Selanik'te dünyaya gelen Nazım Hikmet Ran, şair ve oyun yazarı olarak tüm dünyada nam salmıştır.
15 Ocak 1902 yılında nüfusa kaydı yapılan Nazım Hikmet, Güzel Gözlü Şair lakabıyla olduğu kadar daha çok Mavi Gözlü Dev olarak anılır.
• Nazım Hikmet 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girer. Daha sonra Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçer. Fakat sağlık nedenleri ile bahriyeden ayrılmak zorunda kalır. Bu sırada Hamidye Kruvazörü'nde güverte subayıdır.

Bolu'ya öğretmen olarak atanan Nazım Hikmet, Batum üzerinden Moskova'ya gider ve Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde Siyasal Bilimler ve İktisat okur. 1921 yılında devrimin ilk yıllarında Moskova'da komünizm ile tanışır. Yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani, 1924 yılında Moskova'da sahnelenir.
1924 yılında Türkiye'ye dönen Nazım Hikmet, Aydınlık Dergisi'nde çalışmaya başlar. Dergide yayınlanan yazı ve şiirleri nedeniyle 15 yıl hapsi istenince Nazım Hikmet aynı yıl gerisin geriye Sovyetler Birliği'ne geri döner.
Hece ölçüsüyle başladığı şiirleri diğer hececilerden uzak olmakla birlikte, gelişen şairliğiyle birlikte yeni arayışlara girmiştir. Sovyetler Birliğinde yaşadığı 1922-1925 yılları arasında bu arayışına çare olarak serbest ölçüyü benimsemiştir. Mayakovski ve gelecekçilik akımını takip eden Sovyet şairlerden de esinlenir.
1928 yılında çıkarılan af kanunundan yararlanır ve Türkiye'ye geri döner; Resimli Ay Dergisi'nde çalışmaya başlar.
1938 yılında ise 28 yıl hapis cezasına çarptırılır. 12 yıllık tutuklukuğundan sonra askere alınıp öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında döenmin Stalin yönetimindeki Soveyetler Birliği'ne kaçar.
25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet, büyük dedesi olan Mahmut Celaleddin Paşa(Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'ya giderek, Polonya vatandaşlığına geçer ve Borzecki soyadını alır






• NAZIM IN ŞİİRE BAKIŞI


• FERYAD-I VATAN
• Sisli bir sabahtı henüz
Etrafı bürümüştü bir duman
Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!
Sen bu feryad-ı vatanı dinle işit
Dinle de vicdanına öyle hükmet
Vatanın parçalanmış bağrı
Bekliyor senden ümit.
• “Feryad-ı Vatan”, Şairin 03 Temmuz 1913 yılında yazdığı ilk şiiridir. Bu şiir, Balkan Savaşı yenilgisini ve düşmanın Çatalca’ya kadar ilerlemesini anlatıyor. Nazım Hikmet’in 1913 – 1920 yılları arasında yazdığı şiirlerde çoğunlukla bireysel konular işlenmiştir. Özelliklede aşk temi ağır basmıştır
• Şairin ilk gençlik şiirlerinden bazılarını Bahriye Mektebi'nde öğretmeni olan ve annesi Celile Hanım'a yakınlık duyan Yahya Kemal'in düzelttiğini Vâ-Nû belirtmektedir. Şairin yayımlanan ilk şiiri 3 Teşrinievvel 1918 tarihli Yeni Mecmua'da Mehmet Nâzım imzasıyla çıkan "Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı?"dır.

• bir inilti duydum serviliklerde
dedim : burada da ağlayan var mı?
yoksa, tek başına bu kuytu yerde,
eski bir sevgiyi anan rüzgâr mı?

gözlere inerken siyah örtüler,
umardım ki artık ölenler güler,
yoksa hayatında sevmiş ölüler,
hâlâ servilerde ağlıyorlar mı?
• Vatandaşlıktan çıkarıldıktan sonra (1951) uzun bir süre Moskova yakınlarında yazarlar köyünde yaşayan Nazım Hikmet daha sonra eşi Vera Tulyakova ile Moskova'da yaşamıştır. Türkiye dışındayken Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır ve bir çok ülkeyi gezen Nazım Hikmet, konferanslar vererek, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katılarak ve radyo programları yaparak yaşamıştır.
Şiirleri ve yazıları nedeniyle hayatı boyunca yargılanan Nazım Hikmet Ran, 3 Haziran 1963 sabahı gazetesini almak için apartman kapısına yürümüş ve gazetesi alırken geçirdiği bir kalp krizinin sonucunda mavi gözlerini yummuştur. Ölümünden sonra Sovyet Yazarlar Birliği'nde düzenlenen bir törenin ardından Novo Deviçye Mezarlığı'na gömülmüştür
• KELİMELERLE NAZIM
• mahmud derviş: nazim hikmet'in $iiri büyük bir $iirdir, evrensel yani agir basan bir $iirdir; herkesin anlayacagi kadar basit bir dille yazilmis, ancak derin anlamlarla süslenmi$ insani ve insanligin savunucusu ödün vermez bir $iirdir.

louis aragon: bütün ömrümüzü iceren bu yüzyilda romantimden söz edildiginde, omuz silkmeye alistirdik kendimizi. oysa bu cagda büyük denen ne varsa, icinde romantizmden bir seyler tasir.elbet bu, cogu zaman bu sözcügün akla getirdigi sahne romantizmiden farkli bir $eydir. i$te nazim bu romantizmin en belli ba$li ornegidir. gölgeyi bile aleve bogan, daha gece yarisindan safaga ses veren, samani altina ve insani ezeli bir asiga donusturen bu sinir tanimaz ruh zenginligi, bu muhte$em kendini adayis, bu co$ku gücü..

miguel angel astruias(guetamali şair) : co kdegisik birbirinden cok uzak dillerde de olsa nazim hikmet ve bizim edebiyatimiz, ayni insanca özlemi dile getirerek ve siiri gercek sorunlarindan bir kacis araci saymayi redderek birbiriyle kaynasiyordu..

tristan tzara: nazim hikmet'in siirlerini yalnizca cevirilerinden taniyabildigimiz icin, ana dillerindeki akiciliginin bize ulasamadigini biliyoruz.boyleyken, her ceviride raslanmasi kacinilmaz yetersizliklere ragmen bu siir, oylesine insanca bir guce sahipki yazildigi dilin guzelliklerinden yoksun kaldigi zaman bile varligini bize duyurmakta ve duygusal yankilanisindaki butun canliligiyla icimizde sekillenmektedir.

jean paul sartre: tanistigimizda hastaligi hayli ilerlemisti. buna ragmen yasam ve mucadele azmi karsisinda $asip kalmistim. ama beni asil etkileyen, onun hüzünlü ve alayci zihin berrakligi oldu. sonunda, eziyetlerden, sürekli ölüm tehtitlerinden kacip kurtulan ve $imdi ömrünün sonuna yaklasmis olan bu adam, ayni durumdaki pek cok insanin yapmaya calisacagi seyi yapmaya calismiyor, dinlenmek uzere bir kö$ese cekilmiyordu. hic bir seyin bitmediginin, disardaki dusmana hatta kardescesine de olsa, icerdeki dostlarinin yanlislarina karsi mücadeleyi sürdürmesinin gerekliliginin bilincindeydi. baris ugruna, emperyalizme ve fasizme karsi herkesle el ele savastigi sirada bile, moskovada oynanan bir piyesinde yoldaslarinin, burokrasinin tehlikelerine karsi uyariyordu.

howard fast: kendi duvarlarin nasil tutamadiysa kelimelerini/bizim duvarlarimiz da tutamadi kardesim/kelimelerin buldu bizi../cünkü seninki gibi bir turku tutturmustu benim kalbim de/kimseyi senin kadar yakindan tanimadim/senin kadar senin gibiler, bizim gibiler kadar/uluslarin ustunde bir kardeslik kuran...
• EKŞİ SÖZLÜK: son olarak derim ki, bu onemsiz ve basit adamin siirleri dunyamiz da konusulan dillerden en az kirkina cevrilen bu büyük türk $airi, 17 yilini ülkemizin cezaevlerinde, 12 yilini da yurtdisinda vatan hasretiyle yasamak zorunda kaldi. bu ayip bize yeter..

'o mavi gözlü bir devdi.' ' cücelerin elinde kahroldu..

• GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
• Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
• Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!
• Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

• Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
• İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
• Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
• Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

• Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
• Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!

• Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
• Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!

• Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!


• Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!
Ancak Nazım ailesinin soyluluğu ve ünlü kişilerle ilişkisinden bahsetmeyi hiç sevmemiştir. Bu durumu politik muhalifleri "Nazım, su katılmamış burjuvadır, en sahte tarafı komünist tarafıdır, kendisi kolay sanat, kolay şöhret avındadır" diyerek eleştirmişlerdir
Nazım ise bir şiir kitabında buna şöyle cevap verir;
Ne dedemden miras bekledim
Ne babamdan şeref şan !
Hasep, nesep, kan, soy, sop İşinde yoğum
Çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum
Ne tecrübeli bir tavşan
Ben sadece ölen Babamdan ileri,
Doğacak çocuğumdan geriyim.
Ve bir kavganın, adsız neferiyim
NÜZHET
Nazım'ın ilk büyük aşkı Nüzhet'ti. O'nunla onbeş yaşında iken tanışmışlardı ve çocukluk arkadaşıydılar.
Nazım'ın Moskova Üniversitesine gitmesinin ardından Nüzhet ailesinin karşı çıkmasına rağmen onun peşinden gitti ve 1921 yılında evlendiler. Ancak bu ilişki iki yıl sürdü.
Bir ara Nüzhet hastalanıp İstanbul'a geri dönecek ve ailesinin de etkisiyle Nazım'ı terk edecektir.
Bu terk ediliş Nazım'a çok dokunur. Onu uzun süre aklından çıkaramaz. Moskova'da yapılan nikah nedeniyle boşanmaları bir sorun olmaz.
o Nazım, sevdiklerini çok kıskanan ve ilgisizliğe tahammül edemeyen bir kişiliğe sahiptir. Bunu kendisi de şiirlerinde belirtir;
Sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın
“Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri” şiirinde Nüzhet’e sitemlerini gönderir ;
" O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliii
Hanımeli açan evi
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda ! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev.



PİRAYE
o Piraye, Nazım'ın kızkardeşi SAMİYE'nin yakın arkadaşıydı.
1935 yılında af'la serbest kalınca da Piraye ve Nazım evlenir, ancak bu evlilik de politik baskılar, ekonomik sorunlar ve zorunlu ayrılık yılları nedeniyle kesintilere uğrar.
Nazım'ın hapis yılları, bağlılıklarını ve aşklarını daha da perçinleyecek ve Nazım Türk şiir sanat'ının en güzel örneklerini oluşturan aşk şiirlerini bu "kızıl saçlı kadın" için yazacaktır

o Nazım ise hasret ve cinsel yoksunluğunu şiirlerinde de haykırıyordu;
" ... biz altıyüz adet
kadınsız erkeğiz
alınmış elimizden
doğurtmak imkanımız.
En müthiş kudretim yasak bana:
Yeni bir hayat aşılamak
Bereketli bir rahimde yenmek ölümü
Yaratmak seninle beraber:
Sevgilim, yasak bana
Etine dokunmak senin.

Hapis yılları içinde NAZIM üç ay süreyle her gece 21-22 saatleri arasındaki zamanı PİRAYE'sine ayırmış ve Türk şiirinin bir klasiği olan otuziki adet şiiri bu sürede tamamlamıştır.

Ne güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken.
Ne güzel şey hatırlamak seni; bir mavi kumaşın üstünde
unutulmuş olan elin ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi
İstanbul toprağının.



…BUGÜN PAZAR
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak, bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum sonra saygıyla toprağa oturdum dayadım sırtımı duvara Bu anda ne düşmek dalgalara bu anda ne kavga, ne hürriyet,
ne karım
Toprak, güneş ve ben bahtiyarım.

En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk: henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz henüz
söylememiş olduğum sözdür.

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey Fakat artık ümit yetmiyor bana ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum..


romancı CAHİT UÇUK ve opera
sanatçısı SEMİHA BERKSOY onun hayatına giren kadınlar olmuştur. Sonuçta Piraye tüm bunlara anlayış göstermek ve affetmek zorunda kalacaktır.
..Bu akşam, belki şimdi, şu dakka seni Arkadan bıçaklandın bacım.
Hem de ben bıçakladım seni,
Kanın damlıyor ellerimden .. "
o Bunu mektuplarında da yazar;
o " seni arkadan bıçakladım. Beni affet
demiyorum.. Fakat her şeye rağmen yaşamam lazım..
o .... Farzet ki sana yanlışlıkla bira yerine zehir içirdim, sonra ne yaptığımın, şu veya bu surette farkına vardım ve seni kurtarmak için sana geldim, sen beni itecek misin ? "




MÜNEVVER
Nazım'ın akrabası olan MÜNEVVER Nazım'la hapiste iken önce mektuplaşıp sonra da ziyaret yoluyla ilişki kurar. Bu ilişki yıllar öncesine uzanan gençlik arzularını tekrar canlandırır.
o Nazım ve Münevver aşkı tam üç yıl
(1948-51) sürer ve Nazım'ın Romanya üzerinden Rusya'ya kaçışıyla fiilen son bulur

o Nazım'ın aşık olup evlendiği ve şiirler yazdığı tüm kadınlar, NÜZHET, PİRAYE, MÜNEVVER ve VERA hepsi evli kadınlardı.
.. Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz. ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen



GURBET YILLARI (1951 - 1963)
o Nazım'ın zorunlu gurbet yılları Romanya üzerinden bir gemiyle Moskova'ya kaçışıyla başlar.
o Hapisten çıkınca ilerlemiş yaşında askere gönderilmek, hapse girmek hatta öldürülme korkuları yaşayan Nazım, akrabası olan yazar REFİK ERDURAN'ın kullandığı bir sürat teknesiyle, Karadeniz'e açılan bir Romen şilebine binerek kaçar.
o Romanya üzerinden Moskova'ya geçip vatandaşlık talebinde bulunan Nazım'ın bu girişimi kabul edilmeyince 1952 yılında Polonya vatandaşlığına geçecek ve anne tarafından dedelerinin ismi olan HİKMET - BORZENSKİ adını alacaktır.
o Ancak Stalin Rusya'sı Nazım'ın idealize ettiği komünist düzenden oldukça farklıdır. Bu nedenle orada da tam aradığını bulamayacaktır .ROMANTİK KOMÜNİST.
GALİNA
o 1952 Yılında tanıştığı GALİNA adlı genç bir doktor, Nazım için yeni bir aşkın başlangıcı olacaktır
o Nazım, Galina'ya aşk şiirleri yazmasa da en uzun ilişkisini onunla yaşamıştır
-DURSUN ÖZDEN : siz gerçekten NAZIM’IN neyisiniz?
-GALİNA : “Bu şoförü, aşçısı, arkadaşı, karısı, doktoru ve sayamadığım birçok şeyi olan BEN, Nâzım Hikmet’in hayat yoldaşı ve sevgilisiyim… Ben de neyi olduğumu tam olarak bilmiyorum aslında.”

VERA

VERA'nın aşkı Nazım'ın başını döndürüyordu. Artık yeni aşk şiirlerinin ilham kaynağı bu genç sevgili olmuştu.


Gözlerin (1956)
Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin
hep güneşte, şu mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafından ekinler seher vakti.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
o Vera'nın uyanışı isimli şiirinde ise ona olan hayranlığını dizelerine yansıtır; o Vera kanlı canlı, bazen ulaşılmaz, Nazım ise kuşkulu, hırçın ve tutku doluydu, Vera'sına hayrandı;

.. genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta
alt ranzada saçları saman sarısı, kirpikleri mavi kırmızı dolgun dudaklarıysa, şımarık
ve somurtkandı.
ak boynu uzundu, yuvarlaktı yıllardır böyle derin uykulara
dalmışlığı yoktu. "
2 HAZİRAN 1963
o Vera ceketinin cebinde pasaportunun arkasına yazılmış sekiz dizelik bir şiir ve yanında kendi fotoğrafını bulur.
" Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gülsene dedi bana Ölsene dedi bana Geldim,
Kaldım,
Güldüm,
Öldüm ... "

CENAZE TÖRENİ
o Çehov'un, Gogol'un, Mayakovski'nin ve daha sonra da tüm ünlü Sovyet büyüklerinin yattığı, tarih müzesini andırır heykellerle süslü NOVODEVİÇİY Devlet Mezarlığına defnedildi.
o Kendisi ölümünden on yıl kadar önce, bir kalp krizi geçirdikten sonra yazdığı VASİYET adlı şiirinde "Anadolu'da, bir köy mezarlığında, bir çınarın altına gömülmek istediğini" yazmıştı.

o Daha sonraki yıllarda kemiklerinin Anadolu'ya nakli konusundaki girişimleri Vera onaylamadı.
o Vasiyetnamesi gereği kişisel mirası
Münevver, Mehmet ve komünist Parti
arasında paylaşıldı. Vasiyetnamede olmasa da Moskova'daki apartman katı ve özel eşyaları Vera'da kaldı.
o 1951 yılında Sovyetler Birliği'ne kaçışıyla Türk
vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet, 2009 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararıyla tekrar Türk Vatandaşı oldu.


YARDIM EDEN HERKESE HERKESE TEŞEKKÜRLER BUNU YAPTIM ...
 
bana ilginç gelen şey şiirleri çok saçma alt alta kelimeleri koymuş olmuş sana şiir
 
bana ilginç gelen şey şiirleri çok saçma alt alta kelimeleri koymuş olmuş sana şiir
bir güneşi içenlerin türküsünü bir nazım hikmet vatan haini şiirlerini oku okuyamam diyorsan nazımın 105.yaşına itafen auditorium da orkestrayla beraber şiirleri söylendi onu dinle ama o beğenmediğin adam rusyada ders kitabı diye okutuluyor mezarı Çehov'un, Gogol'un, Mayakovski'nin ve daha sonra da tüm ünlü Sovyet büyüklerinin yattığı NOVODEVİÇİY Devlet Mezarlığında.saçmalamış dediğin adamın şiirleri 40 dilde basılmış hemde ülkemizde yasaklı olduğu dönemde sen şimdi nazım kim dersen ne olacak....

http://www.youtube.com/watch?v=MLje1f4RJy4
vasiyet inide oku...
 
Son düzenleme:
İkinci dünya savaşında yüzbinlerce Özbek,Türkmen,Ahıskalı Türkü ve Müslümanı Alman tanklarının önüne silahsız olarak atıp yem yapan bir Rusya isterse nazımı devlet başkanı yapsın ne ehemmiyeti var ki. ayrıca yine bu Rusya'yı öve öve bitiremeyen, orda yaşamak için elinden geleni yapan bir insanın bende hiç bir kıymeti yoktur.
 
Bu konu tamamen "SİYASİ POLEMİK" oluşturur...

Seveni var, sevmeyeni var... Herkes kendi bakış açısından haklı...

Bu nedenle, konuya fikirlerimi yazmayacağım...

Tek söyleyebileceğim; böyle konu ve kişileri, tek kaynaktan araştırmak yetmez... Leyh ve aleyhde yazılar okunup, fikir sahibi olabilmek en iyisidir...
 
• Nazım Hikmet 2 Haziran 1963 tarihinde öldükten sonra,Türkiye’de bıraktığı ve yetiştirdiği MARKSİST kafalarla,onlara ayak uyduran GAFİL kafalar,Nazım’ın ihanetini unutturmak istemişler,onun VATAN HAİNİ değil VATAN ŞAİRİ olduğu yalanını,bir gerçekmiş gibi yaymışlardır…
• Bir kısım gazetenin haberine bakılırsa Ankara’dan alınıp Rusya’da Nazım Hikmet’in mezarına götürülen toprak,Anayasayı ihlal suçu ile daha doğrusu Türkiye’de Marksist ve Leninist bir düzeni hakim kılmak suçu ile idam edilmiş olan DENİZ GEZMİŞ’in mezarından alınmıştır…
• İlhan Egemen Darendelioğlu - Nazım Hikmet Hakkında Kısa Bir İzahat
• Adlı yazısından alıntıdır…

diyen adamlarda var ama bu ülke insanının sömürülmesine karşı çıkmış insanları vatandaşlıktan atıp hapse ATIYORUZ ardından rusyaya kaçtı DİYORLAR. şimdi siz deniz e mahir e de sevmiyorum dersiniz yada ATATÜRK e belki ATATÜRKE NEDEN ATATÜRK DEDİĞİMİZİDE BİLMİYOR SUNUZ neyse siyasi bir forumda devamedebiliriz ama bu forumda devam etmeyelim sadece rica ediyorum bir ATATÜRK ÜN GENÇLİĞE HİTABESİNİ BİRDE NAZIMIN HAYATINI BİR İNSANDAN OKUYUN teşekkürler...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha fazla bilgi edin…