Türk olmak...

M.Ozkan

Yönetici
Yönetici
Yönetici
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
978
Puanları
156
Dünyanın en tehlikeli eğlencesi Türk olmaktır. Burada hayatin bizzat kendisi bile hayata şaşar. Altmış milyonluk bir bungee jumpingdir hayat. Bir beton zemine doğru milyonlarca insan düşeriz; tam çarpacağımız zaman, kim olduğunu kimsenin bilmediği bir güç, ucunda sallandığımız lastik halatı çekiverir ve biz yukarılara sıçrarız. Padişahımızın ırzına geçer, başbakanımızı asar, genelkurmay başkanımızı hapseder, gençlerimizi idam sehpalarına gönderir sonrada en güzel aşk şiirlerini yazarız. Hep aptallığımızdan yakınır sonrada dünyanın en akıllısı imf yi tam on yedi kere dolandırırız. Paralarını bize nasıl kaptırdıklarını anlamazlar bile. Aptallıktan sıkıldığımızda zekamızla övünür ve bin senedir her yaz mevsiminde damlarda yatar ve oradan düşerek ölürüz. Yağmur yağdığında ülkenin en büyük kentinin en işlek caddesinde boğulan yeryüzündeki tek insan Türk'tür. Yeryüzünde kendine kanat yapıp uçan ilk insan da Türk'tür... Devleti kutsal ilan eder sonra da devleti soyarız. "Köylü efendimizdir" der köylüleri döveriz. Dünyada hiçbir devletin tanımadığı bir devleti kurma başarısını gösterebilmiş olanlar, Türk'lerdir. "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek bütün komşularıyla düşman olan da biziz. Ulusal onuru bu kadar değerli, ulusal parası bu kadar değersiz başka bir ülke bulmak çok zordur. Sürekli olarak birbirini kazıklayan, Türk’lerdir. Bir büyük deprem olduğunda çoluk-çocuk, zengin-fakir elbirliği ile yardıma koşup eldeki 2 battaniyeden birini depremzedelere bağışlayan da Türk'lerdir. 48 yıl boyunca dünya futbol şampiyonasının kapısından bile geçemedikten sonra ilk katıldığı şampiyonada dünya 3'sü olmayı Türkler başarır. Ata sporu güreşte en olmadık ülkelere yenilen, güreşten hiç anlamayan amerikalı güreşçilerle güreşirken kolunu-bacağını kıran da Türklerdir. Her konuda fikrimizi söylemeye bayılır, ama hiçbir fikrimize inanmayız. Hiçbir filozofumuz yoktur ama ne olduğunu kimsenin bilmediği bir "hayat felsefemiz" vardır. Dünyanın en ünlü suikastçısı (papa’yı vuran) bir Türk’tür. Papa’yı binlerce insanin arasında vurup kabak gibi yakalanan en salak suikastçı de Türk'tür. Katilleri ulusal kahraman, sairlerin vatan haini olduğu tek ülke Türkiye'dir. Müslüman olanlardan sürekli kuşkulanır, müslüman olmayan vatandaşlarımıza devlette tek bir görev bile vermeyiz. Bütün askeri darbeleri alkışlar ve ilk seçimde darbecilerin kızdıklarına oy veririz. Tek bir anlaşmada neredeyse 5 milyon km. toprak kaybedip bu anlaşmanın en akilli anlaşma olduğuna inan da Türk'lerdir. Savaşta kendi gemisini 7 saat boyunca bombalayan da Türk’lerdir. Uçağı arızalandığında başkalarına bir zarar gelmesin diye o uçağı son ana kadar terk etmeyip ölenler de Türk'lerdir. Yabancılardan sürekli kuşkulanıp ne kadar yabancı örgüt varsa hepsine girmeye çalışanlar da Türk'lerdir. Girmeye çalıştıkları örgütlerin kurallarının aslında Türkiye'yi bölmek için hazırlandığına da sadece Türk'ler inanır. Yıllarca ab'ye girmemizi sağlayacak yasalardan hiçbirini çıkartamayıp 1 gecede başkalarının 10 yılda geçirebileceğinden daha fazla yasayı meclisten geçiririz.

Ömründe hiç trapez yapmamış 60 milyon insanin trapez yapmasıdır hayat burada. Bütün dünya, şaşkınlıkla bakarak düşmemizi beklerken biz düşmeyiz. Biz Türk'üz. Ya oynar ya ağlarız.

Dünyanın en tehlikeli eğlencesidir Türk olmak, ve biz korkuyla eğleniriz..."

Ahmet Altan


"Ülkesini yaşanmaz sananlar, ülkesini yaşanmaz kılanlardır"
 
Dünya bir yana, Türkler bir yana desenize şuna!
 
Her zaman özeleştirinin gerekliliğini savunan bir insanım ama bu yazı kesinlikle bir özeleştiri değildir.
Özeleştiri adı üzerinde kendi kendini eleştirmektir. Vatanını , vatandaşını cümle aleme küçük düşürmek haysiyetiyle oynamak,zavallı göstermek değildir.
Her konu ''Önce yerindibine sokup sonrada göklere çıkarma'' üslubuyla yazılmamalıdır,yazılamazda.
yazarın vatanına,vatandaşına,okuruna karşı sorumlulukları vardır..bu sorumluluklar gereği tarzına, kullandığı kelimelere dikkat etmekle yükümlüdür...okuyucularına hissettireceği duygulara dikkat ederek yazmalıdır...
saygılarımla...
 
Oda yazar bu kitabı yazanda yazar, türklük öyle övülmez böyle övülür..
 
Tamamını okuduğum bir kitap,muhteşem bir eser,herkesin okumasını hem şiddetle tavsiye ediyorum hemde rica ediyorum...
 
Yanılıyorsam düzeltin ama ben özeleştiri vs yapmadım. Sadece hoşuma giden bir yazıyı fazlasıyla gerçeklerimizi yansıttığı için buraya aynını yazdım. Amaç küçük düşürme yada sizin tabirinizle önce yerin dibine batırmak sonrada göklere yükseltmek değildir bana göre. Yazar sadece gerçeklerimizi irdelemiş biraz ve ortaya gerçeklerden oluşan bir tablo çıkartmış. İçten bir şekilde. Bakkalın önünde tavla oynadığınız Hüsnü Amca nın sohbeti, çay bahçesinde tanıştığınız yaşlı bir amcanın havadan sudan sizinle konuşma ortamı yakalama tarzı gibi... Biraz da Cem Yılmaz vari özellikler var sanki. Komik yanlarımızı ortaya çıkartıp ne kadar enteresan ve bir o kadar eğlenceli bir millet olduğumuzu göstermek amacıyla yazılmış bana göre.

Şahsım adına hiçbir görüşe sahip değilim. Sağcı, Solcu, Ülkücü vs...

Ama ülkemi, topraklarımı, insanımı statü, kültür, mezhep ayrımı yapmaksızın severim, söz söylettirmem bir yabancıya, ve son 25 yılın değişen genç "özentili"* Türk toplumunun tam tersine ben Türk olduğum için hergün biraz daha fazla gurur duyuyorum.
 
Bir kadın banyodan çıkmış bir tarafında babası diğer tarafında kocası , bornozunun önü açılmış babasından utanıp hemen dönmüş kocasına doğru kadın. Babası her ne kadar canıda olsa görmemesi gereken(söylenmeyip saklanması gereken) şeyler vardır mutlaka aile içinde kocasıyla arasında kalması gereken şeyler tıpkı sizin örneğinizdeki hüsnü amcayla çay bahçesinde yapılan birebir özel sohbet misali 
 
Bu ve bu gibi yazıların altında TÜRK olmanın gururunu değil, utancını yaşatma gayesi olduğuna inanıyorum. Kaba bir örnekle çok zeki ve başarılı bir çocuğun "r" harflerini söyleyemediğinde insanların çocuğun "r" özürü ile alay etmesi gibi. Biraz moralinizi düzeltecek bir alıntı yapmak istiyorum:

İngiliz savcı David Crombie, dünyanın en "akılalmaz" yasalarını araştırdı. Çalışması, Türkiye'de "Dünyanın En Absürd Yasaları" adıyla Yakamoz Yayınevi tarafından yayınlanan Crombie'nin araştırmasına göre bazı ilginç yasalar şöyle:

- İngiltere'de içki ruhsatı bulunan pub, bar gibi yerlerde sarhoş olmak yasak.

- Kadınların toplu taşıma araçlarında çikolata yemesi, on yaşından küçük çocukların çıplak vitrin mankenlere bakması, milletvekillerinin avam kamarasına kurşun geçirmez yelekle girmesi ve otobüste uyuyakalmak da yasak.

- Danimarka'da hapishaneden kaçmaya çalışmak suç değil.

- Fransa'da rayların üzerinde öpüşmek yasak.

- Sabah sekiz ile akşam sekiz saatleri arasında radyolarda çalan şarkıların yüzde 70'inin Fransız bestecilere ait olması şart. Domuzlara Napolyon adının verilmesi de suç.

- Hollanda'da pazar günleri bira ve şarap satmak, nehir olmamasına rağmen nehrin setlerini aşmak yasak.

- İtalya'da etek giyen erkekler, suç işlemiş sayılıyor. Kamuya açık yerlerde yemin etmek, tokat atmak, Mary adındaki kadınların fahişelik yapması da yasaklar arasında.
- İzlanda'da tabelasında yazması koşuluyla sahte doktora izin veriliyor.

- İskoçya'da bir ineğin yanında sarhoş olmak yasak.

- İsviçre'de pazar günleri çamaşır asılamıyor, araba yıkanamıyor, çim biçilemiyor. Apartmanlarda gece ondan sonra sifon çekilemiyor.

- Avustralya'da çocukların sigara satın almaları yasakken, içmelerine ilişkin yasaklayıcı bir madde bulunmuyor.

- Çin'de bir insanı boğulmaktan kurtarmak, o kişinin kaderini değiştirmek anlamı taşıdığından yasak.

- Tayland'da iç çamaşırı giymeden sokağa çıkma yasağı bulunuyor. Çiğnediği sakızı yere atanlardan ise 600 dolar ceza alınıyor.

- Kanada'da ordu yürüyüşünü yavaşlatanlara ise 300 dolar para cezası kesiliyor.

- ABD'de California eyalet yasalarına göre, kadınların sabahlıkla araba kullanmaları ve otel odalarında portakal soymak yasak.

- Los Angelas'ta ise, erkeklerin karısını deri kemerle dövme hakkı bulunuyor. Ancak kemerin kalındığı en fazla 5 santimetre olmak zorunda.

- Hawai'de ise kulakta para taşımak, Louisiana'da bir insanı ısırmak suç.

- Louisiana'da yeni çıkan bir yasaya göre, anaokulundan liseye kadar tüm öğrenciler öğretmenlerine "bayım" ya da "hanımefendi" demek zorunda.
 
Arkadaşlar merhaba.

Yukarıda yazısını okuduğum yazarın ,özeleştiriden ziyade yerici cümlelerle bezeli ,bardağın boş yarısına bakan bir anlayışın hakim olduğu nice yazılarına şahit oldum.Elbette yazarın yazılarında doğruluk payı vardır.Ancak bir milleti yaşanan bazı olaylarla değerlendirmek ve insanlara anlatmak ,doğru değildir.Edremit arkadaşıma katılıyorum.Eğer bulabilseydim yazarın Fransa'da yaptığı bir konuşmanın metnini buraya koymak isterdim.Ama metni bulamadığım için burda o yazı hakkında konuşmak istemiyorum.Sadece şunu söyleyeyim bu şahsiyet bağdan üzüm yemek niyetinde değildir ,üzümünü yediği bağın bağcısını dövmek niyetindedir.Kimbilir belkide çok sayıda üzüm bağı alacak kadar teşfik almıştır ,birileri tarafından.Selamlar ,saygılar.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha fazla bilgi edin…