aslan93
Üye
- Katılım
- 23 Eki 2011
- Mesajlar
- 369
- Puanları
- 31
Teknoloji hayatımıza ışık tutuyor olabilir ancak bu endüstride de çok karanlık sırlar, pis işler var.
Teknoloji hayatımızın çok önemli bir parçası, günlük yaşamımıza kolaylık sağlayan en önemli faktör olabilir. Ancak tüm diğer endüstrilerde olduğu gibi, teknoloji şirketlerinin de çok gizli, karanlık, utanç verici hatta bazen şeytanca sırları var. En nihayetinde teknoloji şirketleri de birer ticari kuruluş ve kar etmek için her şeyi yapabiliyorlar.
Örneğin 1960'lı yıllarda ABD Ticaret Bakanlığı'nın, ampul üreticileri arasındaki gizli bir tröst anlaşmasının varlığını ortaya çıkarmasıyla, dev teknoloji şirketlerinin ampulleri kolayca patlayacak şekilde kasten hatalı ürettikleri ortaya çıkmıştı. Bu sayede bir müşterinin bir ampul alıp onu 10-20-50 yıl kullanmasının önüne geçmeye çalışan ampul üreticilerinin paranın tadını alınca ampullerin hayatını bir-iki aya kadar düşürdükleri ortaya çıkmıştı.
Peki bu olay bir istisna mı? Hayır.
Teknoloji endüstrisi, bugün dile getirilmesinden hiç hoşlanılmayan sayısız karanlık sır barındırıyor. Bahsedeceğimiz durum ve olaylar, tabii ki tüm endüstriyi bağlamıyor; işini düzgün yapan çalışanlar ve şirketler tabii ki var. Ama unutmayın; bahsedeceğimiz konuların hepsinin altında, yaşanmışlıklar bulunuyor...
Yazılımlar neden bu kadar sorunlu?
Çoğu yazılımı veya mobil uygulamayı kullanmaya başladığınızda, sayısız sorunla karşılaşabilirsiniz. Yazılım firmaları kısa süre sonra bu sorunlar için yeni güncellemeler çıkarır. Ancak o güncelleme sorunları ilk aşamada çözse de sonra başka sorunlar ortaya çıkar. Bu sonsuz döngünün nedeni, piyasada sorunsuz bir yazılım üretebilecek kadar mükemmel bir yazılımcının bulunmamasından kaynaklanıyor. Yazılım geliştirme süreci çok pahalı bir süreçtir ve yazılımcıların çoğu çeşitli eksiklere, zayıf noktalara sahiptir. Kodun içinde bir noktada mutlaka açık kalır ve sonra o açığı yamamak için yeni güncelleme yayınlanır.
Belki yazılımcılar kodu yeterince uzun süre kontrol edip test etseler açıklar ortaya çıkabilir ancak iş uzayınca maliyet de uzadığından firmalar yazılımları bir seviyeden sonra yayına alıp para kazanma peşinde koşarlar. Bu sırada ortaya çıkan sorunları da yamayarak düzeltmeye çalışırlar.
Özellikle oyun dünyasında bu kafadaki firmaları çok sık görebilirsiniz. Oyun firmalarının bir amacı da korsanı önlemek için bozuk oyun piyasaya sürmektir. Oyun piyasaya çıktığında kasten bozuk/sorunlu çıkartılır. Korsanlar bu bozuk oyunu kırıp korsan oyunseverlere sunarlar ama oyunda sayısız bug vadır. Oyun firması yeni yamalar yayınlayıp oyunu düzeltir ancak kırılmış korsan oyun sahipleri bu yamaları indirip oyunlarını düzeltemezler. Kosanların yeni yamaları da kırmalarını beklerler fakat bu sırada süreç o kadar sıkıcı hale gelir ki, insanlar sonunda sıkılıp, oyunu doğru düzgün oynayabilmek için orijinalini satın almaya karar verirler.
Başka bir deyişle, çoğu oyunu çıktığı gün alıp bug'lardan dolayı saçlarını başlarını yolan masum oyuncular, firmaların korsanlarla yaşadığı kirli savaşın kurbanı olurlar.
Teknoloji endüstrisi, diğer pek çok endüstride olduğu gibi, gençleri hedef alan, gençlerin cebindeki paraya göz dikmiş bir sektördür. Her sene yeniden iPhone alan, her ay cep telefonlarına yüzlerce lira fatura ödeyen, her ay yeni bir teknolojik ürün satın alan müşteriler, genç müşterilerdir. Bu genç müşterilere ürün satmak isteyen endüstri de genç çalışanları tercih eder.
Eğer yaşınız 40'ı geçmişse, muhtemelen işinizi kaybetmek üzeresinizdir. Zira yeni çıkan teknolojileri anlamak, geliştirmek, üzerinde çalışmak için gençlerin "köle" gibi kapanarak çalışmasına ihtiyaç duyan teknoloji endüstrisi sonunda herkesin "geek" diye alay ettiği, işinden başka bir şey düşünmeyen ve sadece teknoloji/kod diliyle konuşan, yaşayan asosyal insanlar üretip, bunların arasından hala yararlı olabilecek onları 40 yaşından sonra da istihdam etmeye devam ederken, verimi artık düşmüş, yaşlanmaya başlamış olanları işten atar. 50'sinden sonra ise neredeyse hiç mühendis, teknik adam, yazılımcı kalmaz. Bu insanlar eğer şanslılarsa, çalışırken biriktirebildikleri paralarla kendi şirketlerini açıp para kazanmaya devam edebilirler, şanssızlarsa, emekli olup dar gelirle yaşamaya mahkum olurlar.
Şirketinizdeki eski bilgisayarların, eski telefonların nereye gittiğini hiç merak ettiniz mi? İngiltere'de yapılan bir araştırma, çoğu şirketin eski bilgisayarlarının IT departmanındaki çalışanların evinde çıktığını tespit etmiş.
Şirketin eski laptopları, eski masaüstü PC'leri belki yeni ofis yazılımını çalıştıramıyor, yavaşlıkları ile çalışanları kudurtuyor olabilir ancak IT çalışanları, bir depoda çürümeye terk edilecek bu bilgisayarları, laptopları evlerine kurup sunucu olarak çalıştırdıklarında kendi web siteleri için çok ucuza hosting imkanı yaratıp reklamlardan güzel paralar kazanabiliyorlar veya Bitcoin gibi dijital para birimleri için bir çiftlik kurabiliyorlar ve tüm gün çalışan bilgisayarlar Bitcoin'ler üretip IT çalışanlarına her ay fazladan binlerce dolar kazandırabiliyor.
Tabii ki tüm şirketlerin IT departmanlarını suçlamak gibi bir amacımız yok ama yaşanan pek çok benzer olay olduğu unutulmamalı...
Edward Snowden, eski CIA ve NSA ajanı olarak dünya çapında bir skandal patlattı. NSA'nın tüm gizli belgelerini dünyaya açan Snowden bunu yapmak içinse çok basit bir yöntem kullandı. Önemli NSA ajanlarına, bilgisayarlarındaki sorunları tamir etmek için şifrelerini sordu ve NSA'nın IT departmanında çalışan Snowden'den hiç şüphelenmeyen üst düzey NSA yöneticileri ve ajanları şifrelerini Snowden'e verince, şirketin tüm sırları Snowden'in eline geçti.
Gerçek şu ki, sıradan bir şirkette bir IT çalışanının patronun veya bir çalışanın e-postalarını veya web trafiğini görmek için şifreye bile ihtiyacı yoktur. Hatta çoğu şirkette müdürleriniz veya patronlarınız, IT departmanındaki çalışanlardan sizin e-posta veya web kayıtlarınızı onlara getirmenizi isteyebilirler. Dolayısıyla eğer gizli işler çevirmek niyetindeyseniz, şirketin e-postasından ve internet bağlantısından değil, şirketinizin ulaşamayacağı kişisel 3G bağlantınız üzerinden çalışmanızı tavsiye ederiz. Yoksa IT çalışanları, müdürünüz patronunuz, ailenizle özel yazışmalarınıza veya işten ayrılıp daha yüksek maaşlı bir şirkete geçme planınıza kadar tüm sırlarınızı harf harf okurlar.
Teknoloji şirketlerinin ayakta kalması sizin her sene veya en azından iki-üç senede bir aynı ürünün yeni modelini satın almanıza bağlıdır. Eğer tek bir telefon alıp onu 15 sene kullanırsanız, eğer tek bir televizyon alıp onu 20 sene kullanırsanız, bu cihazları üreten firmalar kısa sürede iflas ederler.
Ancak insanlar da aptal değiller, güzel güzel çalışan, sağlam, dayanıklı bir ürünü niçin bırakıp yeni telefon veya televizyon alsınlar değil mi?
Yazının başında anlattığımız ampul tröstü gibi teknoloji dünyasında da ispatlanması zor bir tröst vardır. Bu tröstün yazıya dökülmemiş kuralı şudur: Ürünler, garanti süresi dolduktan hemen sonra bozulmalıdır.
Misal, yeni bir televizyon satın aldınız ve televizyonun garanti süresi 2 yıl. Üretici bu televizyonun içindeki minicik bir transistörü, bir mekanik parçayı, iki - iki buçuk sene içinde bozulacak şekilde üretir. Garanti süresi dolduktan birkaç ay sonra bu minik, bir dolar bile değeri olmayan ucuz parça bozulur. Yetkili servise götürdüğünüzde garanti süresi bittiği için sizden televizyonun fiyatın yakın bir tamirat ücreti isterler. Siz de yeni televizyon almaya ikna olursunuz. Oysa televizyonda değişmesi gereken parçanın değeri 1 dolar bile değildir.
Ne yazık ki, bu çirkin politikayı uygulayan şirketler var ve durum çok iyi bilindiği halde ispatlamak mümkün olmadığından veya dünya devletleri, teknoloji endüstrisinin çökmesini istemediğinden ispatlamaya çalışmadıklarından, modern dünyada satın aldığımız elektronik ürünler garanti süresinin dolmasının hemen ardından bozulurken, 1950'lerde, 60'larda üretilen TV, radyo ve telefonlar hala çalışmaktadır.
Kaynak : http://m.haberler.com/teknolojinin-pis-isleri-7133931-haberi/
Teknoloji hayatımızın çok önemli bir parçası, günlük yaşamımıza kolaylık sağlayan en önemli faktör olabilir. Ancak tüm diğer endüstrilerde olduğu gibi, teknoloji şirketlerinin de çok gizli, karanlık, utanç verici hatta bazen şeytanca sırları var. En nihayetinde teknoloji şirketleri de birer ticari kuruluş ve kar etmek için her şeyi yapabiliyorlar.
Örneğin 1960'lı yıllarda ABD Ticaret Bakanlığı'nın, ampul üreticileri arasındaki gizli bir tröst anlaşmasının varlığını ortaya çıkarmasıyla, dev teknoloji şirketlerinin ampulleri kolayca patlayacak şekilde kasten hatalı ürettikleri ortaya çıkmıştı. Bu sayede bir müşterinin bir ampul alıp onu 10-20-50 yıl kullanmasının önüne geçmeye çalışan ampul üreticilerinin paranın tadını alınca ampullerin hayatını bir-iki aya kadar düşürdükleri ortaya çıkmıştı.
Peki bu olay bir istisna mı? Hayır.
Teknoloji endüstrisi, bugün dile getirilmesinden hiç hoşlanılmayan sayısız karanlık sır barındırıyor. Bahsedeceğimiz durum ve olaylar, tabii ki tüm endüstriyi bağlamıyor; işini düzgün yapan çalışanlar ve şirketler tabii ki var. Ama unutmayın; bahsedeceğimiz konuların hepsinin altında, yaşanmışlıklar bulunuyor...
Yazılımlar neden bu kadar sorunlu?
Çoğu yazılımı veya mobil uygulamayı kullanmaya başladığınızda, sayısız sorunla karşılaşabilirsiniz. Yazılım firmaları kısa süre sonra bu sorunlar için yeni güncellemeler çıkarır. Ancak o güncelleme sorunları ilk aşamada çözse de sonra başka sorunlar ortaya çıkar. Bu sonsuz döngünün nedeni, piyasada sorunsuz bir yazılım üretebilecek kadar mükemmel bir yazılımcının bulunmamasından kaynaklanıyor. Yazılım geliştirme süreci çok pahalı bir süreçtir ve yazılımcıların çoğu çeşitli eksiklere, zayıf noktalara sahiptir. Kodun içinde bir noktada mutlaka açık kalır ve sonra o açığı yamamak için yeni güncelleme yayınlanır.
Belki yazılımcılar kodu yeterince uzun süre kontrol edip test etseler açıklar ortaya çıkabilir ancak iş uzayınca maliyet de uzadığından firmalar yazılımları bir seviyeden sonra yayına alıp para kazanma peşinde koşarlar. Bu sırada ortaya çıkan sorunları da yamayarak düzeltmeye çalışırlar.
Özellikle oyun dünyasında bu kafadaki firmaları çok sık görebilirsiniz. Oyun firmalarının bir amacı da korsanı önlemek için bozuk oyun piyasaya sürmektir. Oyun piyasaya çıktığında kasten bozuk/sorunlu çıkartılır. Korsanlar bu bozuk oyunu kırıp korsan oyunseverlere sunarlar ama oyunda sayısız bug vadır. Oyun firması yeni yamalar yayınlayıp oyunu düzeltir ancak kırılmış korsan oyun sahipleri bu yamaları indirip oyunlarını düzeltemezler. Kosanların yeni yamaları da kırmalarını beklerler fakat bu sırada süreç o kadar sıkıcı hale gelir ki, insanlar sonunda sıkılıp, oyunu doğru düzgün oynayabilmek için orijinalini satın almaya karar verirler.
Başka bir deyişle, çoğu oyunu çıktığı gün alıp bug'lardan dolayı saçlarını başlarını yolan masum oyuncular, firmaların korsanlarla yaşadığı kirli savaşın kurbanı olurlar.
Teknoloji endüstrisi, diğer pek çok endüstride olduğu gibi, gençleri hedef alan, gençlerin cebindeki paraya göz dikmiş bir sektördür. Her sene yeniden iPhone alan, her ay cep telefonlarına yüzlerce lira fatura ödeyen, her ay yeni bir teknolojik ürün satın alan müşteriler, genç müşterilerdir. Bu genç müşterilere ürün satmak isteyen endüstri de genç çalışanları tercih eder.
Eğer yaşınız 40'ı geçmişse, muhtemelen işinizi kaybetmek üzeresinizdir. Zira yeni çıkan teknolojileri anlamak, geliştirmek, üzerinde çalışmak için gençlerin "köle" gibi kapanarak çalışmasına ihtiyaç duyan teknoloji endüstrisi sonunda herkesin "geek" diye alay ettiği, işinden başka bir şey düşünmeyen ve sadece teknoloji/kod diliyle konuşan, yaşayan asosyal insanlar üretip, bunların arasından hala yararlı olabilecek onları 40 yaşından sonra da istihdam etmeye devam ederken, verimi artık düşmüş, yaşlanmaya başlamış olanları işten atar. 50'sinden sonra ise neredeyse hiç mühendis, teknik adam, yazılımcı kalmaz. Bu insanlar eğer şanslılarsa, çalışırken biriktirebildikleri paralarla kendi şirketlerini açıp para kazanmaya devam edebilirler, şanssızlarsa, emekli olup dar gelirle yaşamaya mahkum olurlar.
Şirketinizdeki eski bilgisayarların, eski telefonların nereye gittiğini hiç merak ettiniz mi? İngiltere'de yapılan bir araştırma, çoğu şirketin eski bilgisayarlarının IT departmanındaki çalışanların evinde çıktığını tespit etmiş.
Şirketin eski laptopları, eski masaüstü PC'leri belki yeni ofis yazılımını çalıştıramıyor, yavaşlıkları ile çalışanları kudurtuyor olabilir ancak IT çalışanları, bir depoda çürümeye terk edilecek bu bilgisayarları, laptopları evlerine kurup sunucu olarak çalıştırdıklarında kendi web siteleri için çok ucuza hosting imkanı yaratıp reklamlardan güzel paralar kazanabiliyorlar veya Bitcoin gibi dijital para birimleri için bir çiftlik kurabiliyorlar ve tüm gün çalışan bilgisayarlar Bitcoin'ler üretip IT çalışanlarına her ay fazladan binlerce dolar kazandırabiliyor.
Tabii ki tüm şirketlerin IT departmanlarını suçlamak gibi bir amacımız yok ama yaşanan pek çok benzer olay olduğu unutulmamalı...
Edward Snowden, eski CIA ve NSA ajanı olarak dünya çapında bir skandal patlattı. NSA'nın tüm gizli belgelerini dünyaya açan Snowden bunu yapmak içinse çok basit bir yöntem kullandı. Önemli NSA ajanlarına, bilgisayarlarındaki sorunları tamir etmek için şifrelerini sordu ve NSA'nın IT departmanında çalışan Snowden'den hiç şüphelenmeyen üst düzey NSA yöneticileri ve ajanları şifrelerini Snowden'e verince, şirketin tüm sırları Snowden'in eline geçti.
Gerçek şu ki, sıradan bir şirkette bir IT çalışanının patronun veya bir çalışanın e-postalarını veya web trafiğini görmek için şifreye bile ihtiyacı yoktur. Hatta çoğu şirkette müdürleriniz veya patronlarınız, IT departmanındaki çalışanlardan sizin e-posta veya web kayıtlarınızı onlara getirmenizi isteyebilirler. Dolayısıyla eğer gizli işler çevirmek niyetindeyseniz, şirketin e-postasından ve internet bağlantısından değil, şirketinizin ulaşamayacağı kişisel 3G bağlantınız üzerinden çalışmanızı tavsiye ederiz. Yoksa IT çalışanları, müdürünüz patronunuz, ailenizle özel yazışmalarınıza veya işten ayrılıp daha yüksek maaşlı bir şirkete geçme planınıza kadar tüm sırlarınızı harf harf okurlar.
Teknoloji şirketlerinin ayakta kalması sizin her sene veya en azından iki-üç senede bir aynı ürünün yeni modelini satın almanıza bağlıdır. Eğer tek bir telefon alıp onu 15 sene kullanırsanız, eğer tek bir televizyon alıp onu 20 sene kullanırsanız, bu cihazları üreten firmalar kısa sürede iflas ederler.
Ancak insanlar da aptal değiller, güzel güzel çalışan, sağlam, dayanıklı bir ürünü niçin bırakıp yeni telefon veya televizyon alsınlar değil mi?
Yazının başında anlattığımız ampul tröstü gibi teknoloji dünyasında da ispatlanması zor bir tröst vardır. Bu tröstün yazıya dökülmemiş kuralı şudur: Ürünler, garanti süresi dolduktan hemen sonra bozulmalıdır.
Misal, yeni bir televizyon satın aldınız ve televizyonun garanti süresi 2 yıl. Üretici bu televizyonun içindeki minicik bir transistörü, bir mekanik parçayı, iki - iki buçuk sene içinde bozulacak şekilde üretir. Garanti süresi dolduktan birkaç ay sonra bu minik, bir dolar bile değeri olmayan ucuz parça bozulur. Yetkili servise götürdüğünüzde garanti süresi bittiği için sizden televizyonun fiyatın yakın bir tamirat ücreti isterler. Siz de yeni televizyon almaya ikna olursunuz. Oysa televizyonda değişmesi gereken parçanın değeri 1 dolar bile değildir.
Ne yazık ki, bu çirkin politikayı uygulayan şirketler var ve durum çok iyi bilindiği halde ispatlamak mümkün olmadığından veya dünya devletleri, teknoloji endüstrisinin çökmesini istemediğinden ispatlamaya çalışmadıklarından, modern dünyada satın aldığımız elektronik ürünler garanti süresinin dolmasının hemen ardından bozulurken, 1950'lerde, 60'larda üretilen TV, radyo ve telefonlar hala çalışmaktadır.
Kaynak : http://m.haberler.com/teknolojinin-pis-isleri-7133931-haberi/