İnsanoğlu makine devrimine 18.yy da başlayarak, zanaatkarlığın yokoluşunu izlemiştir. Bu yokoluş her ne kadar hazin görünse’de değerli el yapımı nesnelerin fabrikalarda yapılarak ucuza satılması halkında bu nesneleri rahatlıkla alıp kullanmalarını sağladı. Ayrıca halk, bu fabrikalarda iş buluyor ve ellerine bir miktar para geçiyordu. Bu sayede halk arasında varolan burjuva sınıfları da kırılmaya yüz tutmuştu. Ve daha sonraları köle yerine geçen makineler feodal düzenin yıkılmasında etkili olmuş ve ardından insan hakları evrensel bildirisi yayınlanmıştır.
Artık, teknoloji çok hızlı bir dikiş makinesi ile ilmek ilmek örülmüş, günümüzün robotik, otomasyon gibi sistemlerini kapımıza dayamıştır. Aslında bu süreci sanayi devrimine benzetebiliriz. Şöyleki gelişen teknolojiler insan emeği kavramını ortadan kaldırmakla kalmıyor mecaz yerindeyse bulunmuş olduğu yeri kazıyor. Bu kazıma işlemini bir nevi sanayileşme olarak algılayabiliriz. Üretimi tamamiyle makinelere bırakacağımız devirleri de yeni bir çağ olarak değerlendirebiliriz. Bu devrimlerden sonra insanların ayak uydurmakta çektiği sıkıntıların ve teknolojinin zararlı olduğu iddaasının yansıması olarak, bu tür teknolojilerin gelişmesini engelleyen girişimleride görmek pekhala mümkün görünüyor.
Hal böyleyken, insanlık yeni yeni sınıf ayrımlarına gidecektir. Bundan sonrası tahminleri ise bilim kurgu filmlerinde rahatlıkla görebiliriz. Mesleklerde yine bu değişimden olabildiğince çok etkilenecektir. Robotlarla üretimin getirdiği işsizlik bir yana robot üretim teknolojileri için yeni fikir geliştirme ve düşünme mühendisliği gibi bir mesleğin oluşmasını rahatlıkla tartışabiliriz.
Evet kısa bir tarih hatırlatması ve küçük bir geleceği sezinleme çabasından sonra robotiğin tanımına göz atalım.
Robotik:Doğayı taklit eden, mekanik, elektromekanik, elektrik, sibernetik vs. sistemlerinden oluşmuş, üretim yapmak, hizmek ettirmek vb. amaçlara yönelik yapılmış eyleyiciler ve makineler olarak tanımlayabiliriz. Bu tanıma katılmayanlar olabilir ancak, hem genel kabul edilene hemde kontrol mantığına bakıyoruz ki bu sistemlerin otonom olması, insan yada programla kontrol edilmesi belirleyici değildir. Robot kelimesinin ortaya çıkması ise,ne geçmiş dönem mucitlerinin nede mühendislikle uğraşan bilginlerin sayesinde, aksine bu alanla pek bağlantısı olmayan tiyatro ile sağlanmıştır.
Robot kelimesini 1921’de Çekoslavakya’da sahnelenen bir tiyatro oyununda duyuyoruz. Ünlü Çek bilimkurgu yazarı Karel Capek’in yazdığı RUR (Rusumovi Umeli Roboti) oyunu ”Rossumu’n Akıllı Robotları” anlamına gelmektedir. Buradaki Çekce robota kelimesinin karşılığı iş gücü anlamına geliyor.
İşte bu kelime terim olarak yerleşip günümüze kadar kullanılmıştır. Ayrıca robot kelimesi daha önce kullanılan otamat kelimesinin de yerini almaktadır. Bu kelimenin başka bir kökü de Almanca’da çalışma anlamına gelen die arbeit kelimesi ile bağdaştırılmaktadır.
Tiyatronun konusuna bakacak olursak eser, insan gibi zekalara sahip robatların fabrikada çalışarak insanların yerini alması ve robot-insan çatışmasını konu alması bakımından ayrı bir önem arzeder. Karel, henüz robotik alanında çalışmaların yaygınlaşmadığı, dahası endüstriyel robot sözünün bile geçmediği bu dönemde robotlar ve insanlar arasındaki sosyalliğe değinmiş, robot bilim kurgu alanında öncülük etmiştir. Karelin yolunu 1950’li yıllarda Isaac Asimov takip etmiştir. Ben Robot ve Robot Öyküleri ile tanınan Asimov, robot insan sosyalliği arasına çizgi çekmiş ve üç robot yasasını ortaya atmıştır.
Bu yasaya göre:
1.Bir robot insan oğluna zarar veremez. Yada hiçbir şey yapmayarak insana zarar gelmesine izin veremez.
2.Bir robot insanlar tarafından verilen komutları 1. kuralla çelişmediği sürece yapmak zorundadır.
3.Bir robot 1. ve 2. kurallarla çelişmediği sürece kendini koruyabilir.
Asimov çevresi tarafından saygın bir bilim insanı olarak bilindiği için bu yasası, çevresi tarafından kabul görmüştür. Bu yasalara göre insanların robotlardan üstün olduğu belirtilsede bundan sonraki bazı bilim kurgu filmlerinde robotlar ve insanların eşit olduğu, robotların da insanlar gibi duygulara sahip olabileceği vurgulanmıştır. Özellikle o dönemin robot öykülerinden biri olan ”Bicentennial Man” isimli hikayede bu konu ele alınmıştır. Bu fikrinde etkisiyle bazı film yapımcıları filmlerinde insan şeklinde robot kullanmışlar. Bu robotlarda benzerlik sadece şekille sınırlı kalmamış, robotlara insan davranışları da yansıtılmış.
Bu makalede robot kavramına ve nasıl doğduğuna göz attık.Bir sonrakinde ise robotik tarihçesi ve sosyal etkisinden bahsedeceğim.