kokmuş balık, içinde amiplerin, kurbağaların yüzdüğü suyu içtim, küflenmiş ekmekte yedim. açlığın, yokluğun ne olduğunu çok iyi bilirim. hem maddi hem de manevi. yemeğin açlığı bazen hiç kalır. deniz üstü balıkçı gemisinde/kayığında en bol şey balıktır. üçüncü günden sonra ekmeklerin halini sen düşün. bir ara sınıf atlamıştım gibi, o zamanlar sofrada pek ekmek bulunmazdı ama ben yine de belki benim alışkanlığım hiç lokma bırakmam. arkamdan ağlar filan değil, o ekmekte olan emeğe saygımdan. benim için ekmekle yemek arasında bir fark yok. yemek yerken ekmek yemem ama her şartta tabağımı en son ekmekle sıyırırım. ışıklar içindeki melek annem anlatırdı, hiç tanımadığım dedemde benim gibiymiş.Baba ömrün gemilerde geçmiş . Herhalde yeri gelince iş yoğunluğundan simsiyah yağlı ellerle yemekte yemişsindir . Karaya çıkınca bozulmuşşsun sen![]()