gerek okurken yurtta beraber kaldığımız, gerekse akraba çevremdeki öğretmenleri gördüm, görüyorum. her ne kadar okurken ve çalışırken bir mühendise, avukata, doktora nazaran daha kolay çalışma şartları var gibi gözükse de hatta gerçekten öyle de olsa öğretmenliğin ehemmiyeti o kadar çok ki. ama sadece öğretmenler değil doktor, mühendis, avukat hatta üniversitede profösör olanlarımız bile o kadar boş yetişiyor ki. adam mühendis olmuş ama iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz. doktor desen burnundan kıl aldırmıyor, avukat paragöz olmuş, yalanın bini bir para. sonra kaliteli insan yetişmiyor. 4 yıllık okul hayatında bir tane kitap okumamış(ders kitabı hariç) insan var. ben milli eğitim bakanı olsam devletteki en yüksek maaşı sınıf öğretmenine verdirirdim. çünkü çocuklarımızı emanet ediyoruz. eğer çocuğumuzun dürüst, ahlaklı, vatanına milletine sahip çıkan bir fert olarak yetişmesini istiyorsak bunda öğretmenlerimizin payı o kadar fazla ki tahmin bile edilemez. lisedeki din kültürü öğretmenimiz öğrencilerle at yarışı muhabbeti yapıyordu ve kendisi de oynuyordu. şimdi din kültürü ve ahlak bilgisi dersi veren bu zat-ı namuhterem olduktan sonra o öğrenciden ne bekliyeceksin. madem oynuyorsun kendin oyna çocuklara neden bahsediyorsun bu husustan. sonra anadolunun gariban köylerinde öğrencilerin belki komik ama bazen acınacak hallerini videoya çekip internete veren beyni sulanmış vicdandan yoksun sınıf öğretmenlerine ne demeli. işte bu yaşları 35 i geçmeyen yani bizim kuşağımızdaki öğretmenleri eğiten sistemin çivisi çıkmıştı ki böyle öğretmenler yetişti. eğitim, aile, ülke, vatan, millet adına hiç bir fikre sahip olmayan bu yeni nesil öğretmenlere çocuklarımızı emanet ediyoruz veya edecez. yukarda dediğim gibi keşke öğretmenler çok yüksek maaşlar alsa ama aklı fikri kahvede, oyunda, geçim derdinde olmasa. ben bu çocuklar için daha neler yapabilirim. onların bu millete faydalı bir fert olarak yetişmesi için elimden başka ne gelir diye düşünen dertlenen öğretmenlerimiz olsa. keşke öyle öğretmenlerimiz olsa da 4 ay tatil yapsınlar hiç gam yemem. gerçi bir sürü menfi örneğe rağmen müspet örnekler de var fakat bunların sayısının artması lazım. üniversite sınavında en kaliteli öğrenciler seçmeli öğretmenliği, hiç bir şey olamıyorsan bari öğretmenliği seç seviyesine düşmemeli öğretmenlik.
Seyid Ahmed Arvasi Beyin bir hatırası var: doğuda öğretmenlik yaparken gittiği köyde buna müellim bey diye hitap ediliyormuş. şaşırmış baştan neden muallim demiyorlar diye. sonra düşünmüş ki belki şiveden dolayı müellim diyorlar. aradan bir kaç ay geçtikten sonra bakmış köylü bizim öğretmen temiz, ahlaklı biri, samimiyetle namazını kılıyor, köylü ile beraber bulunuyor, cenazelerine iştirak ediyor, onlardan biri gibi davranıyor ve bu sefer muallim demeye başlıyorlar. o zaman merak ediyor Seyid Ahmed Arvasi ve soruyor, ilk geldiğimde müellim diyordunuz şimdi ise muallim diyorsunuz buna sebep ne? muhtar diyor ki bunca zaman bize gelen öğretmenler temiz, dürüst, ahlaklı değildi, çocuklarımıza bu güzel hasletlerden bahsetmiyorlardı, ne namaz kılıyorlar ne aramıza karışıyorlardı. bize elem çektiyorlardı. o yüzden elen çektiren manasında müellim diyorduk ama baktık siz onlardan farklısınız gerçek muallimsiniz.
malesef bugün de durum farklı değil. öğretmen hele müdürler tabi bütün müdürler değil ama ekserisi ders saat ücreti hesabı derdinde, ne bileyim az çalışayım çok kazanayım derdinde. çocuklara ver 20 sayfa ödev onlar kendileri öğrensin kafam rahat olsun düşüncesindeler.
kusura bakmayın biraz uzun oldu.