keşke imkan olsa, öğrenciliğimin son yılı olan 1976 ve öncesine dönebilsem, şunları yapardım. Kavga ettiğimiz tüm arkadaşlardan özür diler, öğrenme amacı dışına çıkarak bize hakları geçen öğretmenlerimizden özür dilerdim. Sonra da, okulu bitirmek ya da askerlikten kurtarmak amacı ile değil de öğrenmek amacı ile (tabii eğitim sisteminin ezbere dayalı ve pratikten uzak olmaması iyi olurdu) çalışırdım. Eğer öğretmenler, kendi aralarında iyi bir çalışma ortamı oluşturamıyor, öğrenciler aile eğitimi, terbiyesi almadan okullara gönderiliyor, öğretmenler okulda sürüler halinde gelenler tarafından darp ediliyor ise öğretmenler çaresiz kalıyorlar demektir. Bir müdür arkadaşımın, "ilkokul öğrencisini polisler zapt edemediler" dediğini hatırlıyorum. Biz hocamızdan dayak yediğimizde utanır söylemezdik, öğrenirse annemiz, babamız da bizi döverdi. Ben gidip öğretmenimin evinde ders çalışır, yatar uyurdum (oğlu arkadaşımdı).
Atatürk şöyle diyor, "Değerlerini kendi uluslarından almayan taklitçi aydınlar hiç bir zaman başarılı olamazlar", AB yasaları abartıldı ve sonucunda, maalesef öğrenciler öğretmenlerin tepesine çıkartıldı, bir öğrencinin öğretmenine saygı duymadığı bir ortamda eğitimin içi de boş olacaktır.