Damlaya damlaya göl olur.
Bu prensiple yola çıkılabilir bence.Bir çok fabrikada fanlar var motorlar var.ama belki de %100 kapasite ile çalışmıyorlar.Abuzittin bi şeyler demiş te anlamadım.Aynı şeyi kastediyor da olabiliriz.Köprüden geçen araçların
Elektrik üretmesi gibi,zaten enerji harcayan motorlara dinamo takılabilir.Atıyorum motor 5 kw lık mekanik güç verebiliyor ama biz 3 kilowatt olarak kullanıyoruz.Buna 2 kwatt mekanik yükü olan bir dinamo bağlayarak bu gücü kullanabiliriz.Tabii bu dinamonun vereceği güç ile ekstradan 2 kwatt lık yük bağlamanın çektireceği ekstra güç karşılaştırılınca hangisi fazla gelir bilemem.
Bir çok işletmede kuyudan su çekiliyor.Su yukarı çıkarken ya da çıktıktan sonra,bir su çarkı yapılıp bununla da küçük güçte bir dinamo ya da generatör çevirilebilir mesela.Ama yine söylüyorum,çarkın motora çektireceği ekstra akımla elde edeceğimiz güç arasındaki oran hesaplanmalıdır.
Yine defaatle bahsedilmiş "su akar türk bakar" sözü var.Akarsularımız boşa akıyor.Mesela bir barajın hemen peşine bir baraj daha yapsak günaha mı gireriz?Zaten o suları neden yabancı ülkelere gönderiyoruz o da ayrı bir konu ya neyse.Şu var bunlar büyük yatırımlarla küçük elektrik elde etme projeleri.Şimdilik kimsenin yanaşacağını zannetmiyorum buna.Ama ileride bir enerji sıkıntısı yaşanırsa olabilecek şeyler.
Mesela bizim iş yerimizde arıtma sistemi var.Kuyudan su çekilip arıtılıp üretimde kullanılıyor.Hatta bu sular içilebiliyor da.çatımız 5-6 bin metrekare kadar var.Bahçemiz de büyük.Patron öyle bir sistem düşünmüş ki(ya da mütahit bilmiyorum)çatıya düşen her damla yağmur,ya da bahçenin beton kısımlarına dökülen yağmur sarnıcımıza gidiyor.Yaklaşık(yanılmıyorsam) 800 tonluk sarnıcımız var.Yağmurun bol olduğu zamanlarda kuyu pompalarının açılmasına bile gerek kalmıyor.Gerçekten de damlaya damlaya göl oluyor.
İşte küçük tasarruflarımızla,rüzgarı,suyu,kinetik enerjisi olan her şeyi ve özellikle atıl ısıları kullanarak bunlar bir Akü merkezinde toplanabilir.Tabii madem 3 kuruşluk elektrik üretmek için 300 kuruş harcadık,o zaman verim konusuna da dikkat edilmeli.Verimli iklimlendirme yapılmalı,kalorifer yanarken yandık diye cam açılacak şekilde yakılmamalı,mutlaka izolasyonlar iyi olmalı,ısıtma /soğutma sistemlerinin temizliği güzel yapılıp,verimli kullanılmalı.Işıklar mümkün mertebe otomatik yapılmalı.Tasarruflu ampul ya da
Elektronik balast kullanılmalı.Elektronik balastlar %25 kadar tasarruf sağlarlar.Bizim fabrikada tahminimce 40-50 kw fluoresan yükü vardır.(Aslında önerecektim ama 1-o kadar yatırmı kabul etmeyeceklerini düşündüm 2- okadar lamba balastını değiştirmek tek başıma bana kalacağından benimkisi yemedi açıkçası).Düşünsenizze bunlardan %25 tasarruf ne demek.
yine motorlarda eef1 eef2 eef3 diye verimlilik sınıfları var.Geçenlerde devlet baba benden fabrikadaki motorlardan 11 kw ve üzeri olanlarının enerji sınıflarını istedi.Aslında vaktim de yoktu ama devlet dedik bağrımıza bastık verdik.Sanırım bunlar Türkiye de bu motorları eef3 yaparsak ne kadar tasarruf yaparız konusunun peşindeler.Kim bilir belki de ileride büyük motorların eef3 ile değiştirmelerini isteyecekler(bu arada yanlış hatırlamıyorsam en verimlisi eef3 idi,yanlışım varsa yaşlılığıma verin)
yine inverter kullanımı ya da soft starter kullanımı da tasarruf sağlayan bir etken.Motoru haldır haldır kaldırıyoruz biz dünyanın elektriği gidiyor.Bir de diyelim ki bize 2500 devir yetiyor ama motor 3000 devirlik olduğundan mecbur bağlıyoruz.inverter olsa böyle olmayacak(tabii inverterle frekans kontrolü ile devir değişiyor,bu,çekilen akımı etkiler mi bilmiyorum )
Özellikle ısı geridönüşümü önemli bence.Bu işin bir adı da var ama tahmin edebileceğiniz gibi unuttum.Sırf bu işle ilgilenen mühendisler,teknisyenler istihtam edilen iş yerleri olduğunu biliyorum.
Benim gibi yaşlılar hatırlarlar,çok eskiden buzdolabının altına ateş yakılarak çalıştırılırdı.Sanırım amonyak kullanılıyordu soğutma yapmak için.Şimdi doğazlgazla çalışan chillerler(su soğutma sistemi) çıktı.Mesela bizde bir bölümde cayır cayır fırın çalışıyor,bacalarına el sürülmüyor ve bu ısı heba olup gidiyor.Ben bunu kışın ısıtmada,yazın da böyle bir sistemle soğutmada kullanabilirim.Bir odayı ıstsam kâr değil mi?Hiç bir şey yapamıyorsam bacaya bir serpantinle su geçirsem o bile kâr.Hem o ısı doğaya atılıyor.Hem de başka bir yerdeki ısı doğaya atılıyor.Madem öyle atma ilk ısıyı doğaya,ikinci şeyi ısıt Küresel ısınmaya da zararı azalsın.Hiç bir şey yapamıyorsan kışın 7-8 derece suyu kullanacağına baca etrafına bir boru dola buradan geçir,helalarda kullan.Şimdi hep beleşin peşinde koşacağımıza,hep iş yerleri vizyona yatırım yapacağına,50 kere bölümlerin yerlerini değiştirmek için,hava olsun diye şirketin dış görünümü için harcanan paraları böyle tasarruflar için harcasak ,ya da iş yerinde motorları peş peşe bağlamak için harcayacağımız vakitle bu tip tasarrufları yapmak için vakit harcasak,ama herkes kendi çapında böyle tasarruflar yapsa daha iyi olmaz mı?Bu arada da sayın şefin yapmış olduğu rüzgar tribünü gibi,ya da güneş panelleri gibi ufak çapta da olsa,yapılabilir,kabul edilebilir ve temizce kullanılabilir enerji kaynakları üretsek belki de erke dönengecine ya da titan saadet zincirine gerek kalmadan kalkınabiliriz.Belki de o zaman hidroelektrik santrallerimiz yetecek te artacak bile.Şu cihazların standby konumlarının bile ne kadar enerji sorununa yol açtığını biliyoruz.Klimalar için dünyada kaç baraj çalışıyor.Klima çalıştıkça küresel ısınma oluyor,küresel ısınma oldukça klimalar çalışıyor.
Hani malum örnek vardır kovanın dibi delikse ne kadar doldurursan doldur.Biz bu deliği küçültmeliyiz.Tüketimi kısmak ya da verimli kullanmak ta bir bakıma üretmektir.Yine bir ünlü zenginimizin sözü;"parayı herkes kazanır,iş harcamayı bilmekte".Hemen revize edelim "elektriği herkes üretir,iş tüketmeyi bilmekte" Mustafa Bosch