@Mr_YAMYAM, bir düzeltme yapmak isterim. Akşam güneş batarken rengin kızıla dönmesine
kırmızıya kayma denir. O da ışık hızının dünyanın dönüş hızı eklendiğinde ışığın dalga boyunun bir miktar artmasından kaynaklanır (ultraviole/UV, mor ötesi kısa dalga boyuna, tayfın diğer tarafında ise infrared kırmızı ötesi). Bu yöntemle galaksilerin, yıldızların birbirinden (bir balonun üzerindeki noktaların balonun şişirilmesi ile birbirinden uzaklaşması gibi) uzaklaşması anlaşılır ve hesaplanabilir.
Güneş ışığını bir prizmadan geçirerek düz beyaz zemin üzerindki 7 rengi gör.
Bu 7 renk demetinin önüne cam göbeği rengi denilen renkte bir saydam filtre koy.
Kırmızı ton elde edersin.
Yine güneş ışığını prizmadan geçirmeden direk cam göbeği filtreden geçir.
Yine kırmızı ışık elde edersin.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Işık#Işığı_renklerine_ayırmak
Işık dediğimiz şeyi frekans olarak ele alıyorsak ve ışığın frekans bölgesinin 430THz ten (kırmızı) 750THz e (mor) olduğuna göre...
Her türlü frekansın genel mantalitesi gereğince...
Alçak frekanslar daha yayılımcıdır ve genellikle engellerden geçerler.
Işıkta alçak frekans bölgesi kırmızı ve kızıl ötesi ışınlardır.
Yüksek frekanslar önündeki engellere çarparak yansırlar veya soğururlar.
En düşük frekans bölgesinden itibaren örnekleyelim.
Ses frekans bölgesinde 100Hz ve aşağı frekanslarda çalışan bir subwooferın 5-10cm önüne bir plaka koysak bile bu frekanslar önemli bir kayba uğramadan yine kulağımıza ulaşır.
Aynı engeli tweeter yani 10KHz veya daha yüksek frekansta çalışan bir hoparlörün önüne koyarsak o frekanslar büyük oranda engele takılır ve dinleyicinin kulağına ulaşamaz.
Keza radyo dalgalarında da durum böyledir.
Uzun dalgada radyo dalgaları yere sürünerek yol alır. Bu sebeple uzun dalga yayınlar çok uzaklara ulaşabilmektedir.
Keza kısa dalgaya geldiğimizde belli bir mesafeden sonra kısa dalga yayınları dinlemek mümkün olmaz. Eğer kısa dalga sinyaller iyonosferden yansır ise yansıma noktasından rahatlıkla dinlenilebilir.
Frekansımızı daha da artırırsak örneğin 10-12GHz uydu yayınları ele alacak olursak artık en küçük bir engelde bile sinyalin dağıldığını görebiliriz.
İşte güneşin batması veya doğuşu esnasında görmüş olduğumuz kızıllık, esasen kırmızı ışık ve kızıl ötesi ışıkların atmosferden az kayıpla geçmesi, ışıktaki yüksek frekanslı bölgelerin atmosferin dış yüzeyi tarafından yansıtılarak gözümüze daha az ulaşması sonucudur.