Teknik Eğitim Fakülteleri İle İlgili Gelişmeler!

sayın issi

teknoloji öğretmenliği diye bir şey yok. teknik eğitim fakülteleri bu sene veya bir dahaki seneden sonra kapatılıp teknoloji fakültesi olacak. mezun olanlar da teknoloji mühendisi ünvanı alacak.
 
Ben kayserideyim ve tekev in organize ettiği tekev yönetimininde katıuldığı toplantıya katıldım.Üzülerek şahit oldum katılım azdı.2010-2011 öğretim yılında Teknoloji fakülteleri açılıyor mevcut Teknik eğitim fak öğrencileri aynı statüde eğitime devam edecekler.Sonradan bu sonrdan ucu açık mezun ve okuyanlar için bir tammalama programı olcak ve uünvan uygulama müh olacak yada isteyen 3795 sayılı yasa işletilecek klasik müh olcak adamın dediği uyg muh klasik müh den daha iyi ve yetkin
 
ARKADAŞLAR YENİ BİR HABER HEPİMİZ HAKKINDA HAYIRLI OLMASI DİLEĞİYLE

Katsayı sorunu nedeniyle teknik liselerden mezun olanlar yalnızca Teknik Eğitim Fakültelerine girebiliyor ve teknik öğretmen olabiliyor. Bu nedenle hem teknik ve endüstri meslek liselerine kimse gitmiyor hem de mezunları iş bulmakta zorlanıyor. Bunu önlemek için yeni bir fakülte türü getirmek üzere kollar sıvandı. Teknoloji Fakültesi adını taşıyan bu yeni tip fakülte için yasa taslağı hazırlandı.

Bakanlar Kurulu gündeminde bulunan yasa tasarısı taslağının mimarlarından AK Parti Tokat Milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Hüseyin Gülsün, "Teknik liseler can çekişiyor. Teknik liselerden kaçış sanayiyi de olumsuz etkiliyor. Teknik Eğitim Fakülteleri ise mühendislik fakülteleri ile yüzde 85 oranında aynı eğitimi vermelerine rağmen mezunları öğretmenlik dışında iş bulamıyor. Yeni fakülteler teknik ve endüstri meslek liselerini hayata döndürecek" dedi.

Teknik liselerden kaçış nedeniyle Koç Grubu da "Meslek Lisesi Memleket Meselesi" adıyla bir kampanya başlatmıştı. Teknik liseleri kapanma noktasına getiren ve "memleket meselesi" haline getiren katsayı sorununu aşmak için yeni tip fakülte kurulacak. Sorun, Teknoloji (Mühendisliği) Fakültesi Modeli ile aşılacak.

Üniversiteye girişte meslek liselerine uygulanan katsayıdan en çok etkilenen okulların başında, sanayinin "ara eleman" olarak yararlandığı teknik ve endüstri meslek liseleri etkilendi. Yıllardır kan kaybeden liselerin birçoğu artık öğrenci bulamaz hale gelirken, mezunlarının özellikle üniversitede okumak istediklerinde teknik eğitim fakültelerine girebiliyor olmaları da sorunu büyüttü. Teknik eğitim fakültelerinden mezun olanlar 'teknik öğretmen' olarak yine teknik liselerde görevlendiriliyor. Ancak 1999 yılında uygulanmaya başlanan katsayılar nedeniyle bu okullardan kaçış yaşandı ve öğretmen açığı da azaldı. 1999 - 2007 arasında Milli Eğitim'de 'teknik öğretmen' olarak mezun olanların yalnızca yüzde 3'ü okullara öğretmen atanabildi. 2000 yılından bu yana her yıl yaklaşık 900 öğretmen mezun eden Otomotiv Öğretmenliği bölümünden ise sadece 2 kişi öğretmen olarak göreve başlayabildi.

SANAYİCİ DE İSYANDA

AK Parti Tokat milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Hüseyin Gülsün konuyu Meclis gündemine taşıdı. Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarının fabrikalarda işe alınsalar bile teknisyen ustalarla aynı statüde çalıştırıldıklarını, mühendislerle yüzde 85 oranında aynı eğitimi almalarına rağmen "mühendis" statüsü verilmediğini, öğretmen olarak ise iş bulamadıklarını belirten Gülsün, "Bu durum teknik liselerden kaçışı getirdi. Teknik liseler can çekişiyor. Teknik liselerden kaçış sanayiyi de olumsuz etkiliyor" dedi. Gülsün, teknik liselerin öğrenci bulamaz hale geldiğini ve bunun da sanayiyi doğrudan etkilediğini söyledi. Koç grubu tarafından başlatılan "Meslek Lisesi Memleket Meselesi" kampanyasına dikkat çeken Gülsün, "Türkiye'nin en büyük sanaciyicileri bile buradaki sorunu dile getiriyorsa çözüm bir an önce getirilmeli. On yıl önce bu liselere sınavla giriliyordu" dedi.

Türkiye genelinde endüstri meslek ve teknik liseleri mezunlarının girebileceği 15 Teknik Eğitim Fakültesi var. Ancak mevcut durum, mezunları işsiz bırakınca YÖK'te de milletvekillerinin girişimiyle çalışma başlatıldı. YÖK'te oluşturulan bir komisyon 1 yıl süren çalışmasını tamamladı ve sivil toplumdan, bilim adamlarından ve konunun taraflarından görüş alındı. Teknoloji Fakültesi kurulmasıyla ilgili olarak bir yasa taslağı oluşturuldu. Hazırlanan taslak MEB'e gönderildi ve burada kurulan komisyonla son şeklini vererek Bakanlar Kurulu'na gönderdi. Kurul gündemindeki taslak imzalandıktan sonra TBMM'ye gönderilerek kanunlaşacak.

HEDEF 2010-2011 ÖĞRETİM YILI

Gülsün, Bakanlar Kurulu'nda imza tamamlandıktan sonra Meclis'te de tasarıya desteğin yüksek olacağını söyledi. Gülsün, "2010-2011 eğitim yılına yetiştirilecek. Bu kanun içerisinde Kız Meslek Lisesi, endüstri Meslek lisesi, Ticaret Meslek Lisesi mezunlarının katsayı uygulaması olmadan bu fakültelere girmeleri kolaylaştırılacak. Teknoloji fakültelerinden mezun olanlar mühendislik unvanı alacaklar. Teknoloji mühendisi ve uygulama mühendisi gibi yeni unvanlar getiriliyor" dedi.
 
haberin linki:Memurlar.Net (YÖK ulusal öğrenci konseyi 2. olağan genel kurulu)

YÖK ulusal öğrenci konseyi 2. olağan genel kurulu
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, hükümetten destek aldıkları altın bir dönem yaşadıklarını belirterek, "Bu dönemde de çok iyi işler yapamazsak herhalde YÖK'ün önünde harakiri yapacağım. Bu kadar imkânın tanındığı bir ortamda YÖK Başkanı başarılı olamazsa kabahat onundur ve cezasını çekmelidir diye düşünüyorum." dedi.
YÖK Ulusal Öğrenci Konseyi 2. Olağan Genel Kurulu, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'nde (KSÜ) toplandı.
Üniversitelerin öğrenci konsey başkanlarının hazır bulunduğu kurulun açılış konuşmasını Ulusal Öğrenci Konseyi Başkanı KSÜ Ziraat Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi Sinan Kartal yaptı.
Kartal, gençliklerini, demokrasi kültürü içinde, özgürlüklerin değerini bilen, açık zihinli, geniş ufuklu, çok yönlü kişilikler olarak ülkeye adayacaklarını söyledi.
Sinan Kartal'ın ardından konuşan KSÜ Rektörü Prof. Dr. Nafi Baytorun da, genel kurula ev sahipliği yapmaktan duydukları mutluluğu dile getirdi.
Daha sonra kürsüye çıkan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, öğrencilere YÖK'ün çalışmaları hakkında bazı bilgiler verdi.
Yaptığı ilk işin öğrenci kontenjanları ile alakalı olduğunu söyleyen Özcan, Türk üniversitelerinden beklediği en önemli hususun öğrenim talep eden herkese imkan verebilmek olduğunu kaydetti.
Özcan, "Geçen yıl bazı rektörleri çıldırtmak pahasına da olsa kontenjanları yüzde 25 gibi artırdık. Bu sene de o artışımızı şöyle yaptık. Son 20 yılın istatistiklerine baktığınızda üniversitelerin daha az öğrenci aldığını tespit edersiniz. Toplamdaki artışlar yüzde 2, yüzde 3-4 gibi olmuştur. Dışarıda bu kadar yüksek öğrenim isteği olan bir ülkede üniversitelerin öğrenci durum hızı yüzde 2-3'lerde gibi hayret edilebilecek birşey. Üniversite, talebi görüyor ama o talebe sırtını dönüyor gibi bir durum mevcuttu. Çok çarpıcı olması bakımından tıptan bir örnek vermek istiyorum. 1986-1987 öğretim yılında ülkemizde 21 tıp fakültesi vardı. 20 yıl sonra 2006-2007 öğretim yılında 26 daha Tıp Fakültesi eklendi ve toplam sayı 47'ye çıktı. Öğrenci kontenjanına baktığımızda 1986-1987 yılında 5 bin 99 olan kontenjan tam 20 yıl sonra 26 tane de yeni fakülte açılmasına rağmen sadece 18 kişi artarak 5 bin 117 oldu. Bu arada öğretim sayısı 2005'ten 20 yıl sonra 8 bin 500'e çıkmış. Birisi bunun hesabını vermek zorunda. Biz yaptık oldu türünden işler değil bunlar. Bunlar memleketin kaderini tayin eden çok önemli işlerdir." diye konuştu.
Göreve gelmeden önce YÖK'te 20 yılın istatistiklerinin dahi bulunmadığını söyleyen Özcan, öğrenci ve öğretim görevlisini kapsayan veri tabanının olmadığını dile getirdi.
Günlük tedbirlere de başvurduklarını anlatan Özcan, bunlardan bir tanesinin de 67 olan emeklilik yaşını yeni üniversitelerde çalışmak kaydıyla 72'ye çıkartmak olduğunu vurguladı. Yaptıkları en önemli işlerden bir tanesinin de şu an tasarısı mecliste olan mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olduğunu aktaran Özcan, "Ben kendimi bildim bileli Türkiye'de teknik eğitimin adam edilmesi konuşulur. Ben orta okulda iken bir öğrencinin mesleki liseye gitmesi torpil gerektirirdi. Şimdi o günlerden bu günlere geldik. Prestiji son derece düşük, endüstrinin ve ülke ekonomisinin ihtiyacını karşılayamayan, niteliksiz elemanlar yetiştiren, sayıları oldukça fazla okullarla karşı karşıyayız. Eğer bunu tamir etmezsek şu durumda bırakırsak bu ülkeyi hiç bir zaman kalkındıramayız. Mümkün değil. İstediğiniz kadar üniversite mezunu üretin ama o mesleki ve teknik eğitimdeki arkadaşlar olmazsa hiçbir şey yapamayız ve hiç bir yere gidemeyiz. Kurtuluşumuz oradadır. Üniversitenin sorunlarını çözmek oradaki sorunları çözmekten çok daha kolaydır. Onu çözmek çok zor bir kere çok pahalı bir eğitimdir." şeklinde konuştu.
Türkiye'de teknoloji fakültelerini açmak istediklerini de ifade eden Özcan, bunların dünyanın her yerinde olan ama Türkiye'de olmayan okullar olduğunu kaydetti.
Bu okulların uygulamalı mühendis yetiştirdiğinin altını çizen Özcan, "Bunlar işçilerle beraber aşağıda çalışan insanlardır. ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi mezunu burnu havalarda mühendisler gibi çalışmazlar. Projelere imza atarlar ama aşağıda işçilerle işi bizzat yürüten insanlardır. Bugüne kadar ülkemizde bu okulların açılmasına müsaade edilmemiş, Biz ilk defa biz düşünüyor falan değiliz bunları. Daha önce çok teşebbüs edilmiş ama her seferinde mühendis grubu kesinlikle meclisten geçirmemişler. Daha Milli Eğitim Bakanlığı'nda tasarı halindeyken ortadan kalkmış gitmiş ama biz bu sefer çok arkasında duruyoruz. Büyük bir irade ile bunların çıkartılmasını sağlayacağız. Meslek ve Teknik eğitim fakülteleri, endüstriyel ve eğitim fakülteleri gibi okullar gibi hepsini bu tür okullara çevireceğiz."
açıklamasında bulundu.
LİSAN KONUSU BAŞBAKAN'IN DA İÇİNİ SIZLATIYOR
Üniversitelerdeki en önemli konulardan birinin de İngilizce eğitimi olduğuna değinen Özcan, yurt dışına gidip eğitim olanaklarını araştırdıklarında her seferinde karşılaştığı duvarın lisan olduğunu belirtti.
Bu durumda Avrupa topluluğu ile nasıl bütünleşeceklerini bilmediğini ifade eden Özcan, 3 gün önce Suudi Arabistan'da ziyaret ettiği üniversitede öğretim üyelerinin çok iyi bir şekilde İngilizce konuştuklarını anlattı.
Lisan işinin Cumhuriyet döneminde becerilemeyen, başarısız olunan alanlardan bir tanesi olduğunu söyleyen Özcan, "Bunu derhal çözmemiz lazım. Kaç paramız giderse gitsin. Ben bu konuyu Başbakanımıza da bahsettim,(Hocam ne düşünüyorsan arkandayım. Ben de dil bilmiyorum utanıyorum. Bütün çocuklarım konuşuyor ama ben konuşamıyorum) dedi. Başbakanın içini bile sızlatan bir konu." dedi.
Konuşmasında üniversitelerin hiç kimsenin siyaset yapma aracı olmaması gerektiğine de vurgu yapan Özcan, konsey başkanlarına hitaben, "Üniversiteler bilim yapılan çağdaş modern müesseseler olmalıdır. Kimseye kendinizi kullandırmayın. Statünüzde belli değil. Şu anda herkes tarafından kabul edildiğini de söylemek zor. Bu da maddi imkânların artırılması ile olur. Bu konuda üniversitelere yazı yazacağım. Sizlerin de bu konu üzerinde çalışması lazım. Bir kere kurumsallaşmayı sağlamanız gerekiyor. Büyük işler yapacağına inanıyorum ama o mekanizmaları da bir şekilde ortaya koymanız gerekecek." açıklamasını yaptı.
Toplantının ardından Özcan'a KSÜ Rektörü Baytorun, ve üniversiteliler tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi.
YÖK Başkanı Özcan, gazetecilerin de sorularını yanıtladı. Küresel krizden üniversitelerin nasıl etkilendiğine yönelik bir soruyu cevaplandıran Özcan, Türkiye'de üniversitelerin bütçesinin hükümet tarafından hazırlandığını ifade etti.
Bunun bir yıl öncesinden belli olduğunu ve bir takım tedbirler alınabildiğini belirten Özcan, kendisini daha çok meraklandıran hususun üniversitelerde öğrenci okutan ailelerin çocuğuna yolladığı paranın kesilmesi ve bunlardan dolayı öğrencinin eğitimini bırakması olduğunu söyledi.
Geçen yıl böyle bazı olayların yaşandığını ve çok üzüldüklerini kaydeden Özcan, "Bu sene daha çok olacağını düşünüyorum. Özellikle vakıf okullarında kriz nedeniyle o okullara devam eden bir kısım öğrencilerin okula gidemeyeceğini düşünüyorum aklımda öyle şeyler geçiyor. Bu kötü bir şey. Öğrencilerin eğitimlerine kriz nedeniyle ara vermeleri kötü bir şey. Gelişmiş ülkelerde tam tersi oluyor." şeklinde konuştu.
YÖK olarak hükümetten yeterince destek alıp almadıklarına yönelik bir soruyu da cevaplandıran Özcan, bu konuda altın zamanı olduğunu dile getirerek, "Böyle bir dönem bir daha gelir mi diye zaman zaman düşünürüm. Ne istersek veriyorlar. Para dersek para veriyorlar. Kanun diyoruz onun üzerinde çalışıyorlar. Personel dedik hem idari hem akademik personel verdiler. Yani bu dönemde de çok iyi işler yapamazsak herhalde YÖK'ün önünde harakiri yapacağım. Bu kadar imkânın tanındığı bir ortamda YÖK Başkanı başarılı olamazsa kabahat YÖK başkanınındır ve cezasını çekmelidir

___

haberin linki:Memurlar.Net (YÖK ulusal öğrenci konseyi 2. olağan genel kurulu)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
birde merak ettiğim yükseokul mezunları için ;
üniversite sınavlarının kalktığını biliyorum teknik eğitim nasıl okuyabilecekler
veya eski dönem lise mezunları ne yapacak
 
Arkadaşlar,
Burada Sayın GÜLSÜN'nün ve Sayın ÖZCAN'nın açıklamalarında sadece Teknoloji Fakültelerinin açılacağı bir kez daha vurgulanıyor. Fakat Eski TEF Mezunlarının ve Şuan TEF'de okuyan öğrencilerin Ünvan konusunun ne olacağı hiç belirtilmiyor. TEF'lilerin Ünvan Sorunuyla ilgilenen Değerli büyüklerimiz bizlere bu konuda açıklama yapsınlar yada bu konuyla ilgili bir duyum alan arkadaşlar varsa bizlere bilgi versin.
 
Bir şekilde mezunlar olayın dışında bırakılmaya çalışılıyor. Güzel vaatler veriliyor ama tamamen geleceğe yönelik. Biz TEF mezunları galiba okumuş donanımlı işbilen işsizler olarak kalıcaz bu memlekette.

___

Forumda tüm yazılanları baştan sona okudum, konu başlığı açılalı 1 seneyi geçmiş ama hala somut birşey yok. Ortada bi yasa tasarısı var MEB'e gitti ama geömişte olduğu gibi gene akıbeti ne olacak belli değil, birşeyler saklanıyor, birşeyler engelleniyor!.. Olan gene bizlere oluyor. CV'de unvanımı yazmaya utanıyorum yok böyle bir olay. Ben endüstrideki işverene ben çok iyi bir öğretmenim beni işe alın demiş gibi birşey oluyor!
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Sayın İbozum,
yazdıklarınızda büyük bir gerçek payı vardır, katılıyorum ancak şunu göz önünde bulundurmalıyız ki, bir şekilde ortadan kaldırılmış olan TEF'in, gerçek mesleğini yapamayan ve özel sektörde ünvansız olarak çalışan mezunlarınında unutulmayacağıdır. Olur ki bu mezunlar yada şu anda okuyanlar unutulur Ülkemizdeki tüm Mahkemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bizlere açık olacaktır.

Ayrıca şunu da eklemekte fayda görüyorum ben Teknik Öğretmen Ünvanımı Büyük bir Övünçle yazıyorum bizi bu duruma düşürenler utansın.
 

Sayın Celebig arkadaşım,
Haklısın tabiki unvanımızda utanılacak birşey yok benim kasttetiğim özel sektörde bu unvanın anlamı, bunu unvanım altında yatan eğitim, bilgi, beceriyi anlayan işveren sayısı kısıtlı. Kaç işveren biliyordur "Teknik Öğretmen"lerin donanımını verilen öğretimi. Benim sıkıntım bu yüzdendir.
Dediğin gibi bu süreçten sonra yapılabilecek maalesef Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurup, devletimizin göz göre göre bizleri yok saydığı, unvanımızı aldığını, hakkımızı gasp ettiğini tüm dünyaya göstermek olacak. Pesimist olmak istemiyorum ama her geçen gün yaşananların umutların söndürülmesinden sonra başka birşey kalmıyor.
ama hakkımızı almadan da olmaz!..
 
Sayın İbozum,
Yazdıklarına aynen katılıyorum, bende Teknisyen olarak çalışıyorum ve seni çok iyi anlıyorum. Ama burada yapılan ilk hata 3795 nolu kanun çalıştırılmamasından kaynaklanıyor, bu kanun çalıştırılmıyor diye Türkiye'deki Mahkemelere başvurulsaydı ve istediğimiz sonuç çıkmaz isede AİHM gidilseydi bu gün bunlar hiç olmayacaktı. Bende AİHM'nin çok meraklısı değilim fakat Ülkemiz zarar görmesin diye biz buraya baş vurmazken, malesef ülkemiz bizlere zarar veriyor işte buna katlanamıyorum, o sebeble hakkımızı her zaman her yerde savunacağız. artık bizleride görsünler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha fazla bilgi edin…