Türkiye'nin yeni rotası kömür

binbaşı

Onursal Üye
Onursal Üye
Katılım
1 Eyl 2011
Mesajlar
6,270
Puanları
3,256
Konum
BURSA
luslararası haber ajansı Reuters, Türkiye'nin enerji politikasına yönelik bir analiz yayınladı. Analize göre Türkiye, İran ve Rus doğalgazına bağımlılığını kırmak için kömüre yöneliyor.

hu0x4.jpg


LONDRA - Türkiye, İran ve Rusya'dan aldığı pahalı doğalgaza bağımlılığını azaltmak için, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yaptığı ve kömüre dayalı enerji üretimini üçte iki oranında artıracak bir anlaşmayla, kendi kaynaklarına yöneliyor.

En büyük gaz tedarikçisi Rus Gazprom olsa da, Türkiye için en önemli kaygı nedeni İran'dan gaz alımının uzun vadede sorun yaratma ihtimali.

Türkiye, İran'ın nükleer programına karşı giderek ağırlaşan uluslararası yaptırım kararlarına daha fazla kayıtsız kalamayabilir.
Gaz sevkiyatı, İran ve Azerbaycan'dan gelen boru hatlarının saldırıya uğramasıyla zaten zaman zaman aksıyor.

Siyasi risk danışmanlığı şirketi Menas Associates'ten analist Alex Jackson, "Türkiye dışarıya karşı Amerikan baskısına boyun eğmeyeceğini göstermek istiyor ama İran gazı almaya devam etse bile, sıkı ambargo altındaki bir ülkeden yaptığı ithalatı artırmasına imkan yok" dedi.

GAZIN YÜZDE 16'SI İRAN'DAN GELİYOR

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre Türkiye doğalgaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 16'sını İran'dan, yüzde 15'ini de Azerbaycan'dan karşılıyor.

BAE'YLE KÖMÜR ANLAŞMASI


Türkiye ve BAE arasında 3 Ocak'ta Ankara'da imzalanan anlaşma, Afşin-Elbistan kömür havzasında 2020 yılına kadar 8 bin MW kapasiteli Elektrik santralı yapımını öngörüyor.

BAE'nin ulusal enerji şirketi TAQA ile varılan anlaşma 12 milyar dolarlık yatırım öngörüyor.

IHS Energy analisti Andrew Neff, "TAQA anlaşmasının en önde gelen nedeni, yeni kömür santralleri inşa etmek ve var olanları yenilemek. Ancak Türkiye'nin kömür kaynaklarını geliştirmek için attığı bu adım, enerji ihtiyacı için başka ülkelere çok büyük bir bağımlılık altında olmasından duyduğu kaygıdan kaynaklanıyor" dedi.

İHTİYACIN YÜZDE 70'İ İTHAL

Avrupa Kömür ve Linyit Kurumu (Eurocoal), Türkiye'nin birincil enerji ihtiyacının yüzde 70'ini ithal yoluyla sağladığını belirtiyor. Eurocoal'un verdiği bilgiye göre Türkiye'nin yılda yaklaşık 30 milyon ton sert taş kömürü ihtiyacının büyük bölümü Rusya, Kolombiya, ABD ve Güney Afrika'dan geliyor.

IEA'ya göre, büyük bölümü Rusya, İran ve Azerbaycan'dan yapılan doğalgaz ithalatı ise, ülkenin ısınma ve enerji gereksiniminin yüzde 45'ini karşılarken, tedarikçilerle sık sık yaşanan fiyat çekişmelerine de yol açıyor.

Türkiye'nin ithal doğalgaza bağımlılığı azaltma isteğinin bir başka işareti de hükümetin Aralık ayında Rusya'nın geliştirdiği Güney Akım doğalgaz hattına katılmayacağını açıklaması oldu.

Bu hat, Karadeniz'den Güney Avrupa'ya, Türkiye'nin yıllık gaz talebinin neredeyse iki katı olan 60 milyar metreküp doğalgaz taşıyacak.

KÖMÜR DAHA CAZİP

Doğalgazın yüksek fiyatı nedeniyle enerji üretiminde kömür, doğalgazdan daha cazip. İthalat bağımlılığı ise bazı Avrupa ülkelerinin de paylaştığı bir kaygı.

Tüketici ülkeler Gazprom'un fahiş fiyat uyguladığından ve uzun vadeli kontratlarının çok katı hükümler taşıdığından şikayetçiler. Avrupa Birliği'nin geçen yıl Gazprom'a karşı anti-tröst davası açması, Moskova ile ilişkilerin gerilmesine neden olmuştu.

DİĞER ÜLKELER NE YAPIYOR?

Almanya'da, ucuz kömür fiyatları kömüre dayalı enerji üretiminde büyük bir artış sağladı.

Büyük ölçüde Rus gazına bağımlı olan ancak Türkiye'de de çıkarılan linyit kömürü kullanımında önde olan Polonya'da hükümet, ülkede büyük rezervi olduğu sanılan kaya gazı gibi yeni enerji kaynaklarını geliştirmeyi planlıyor.

Ukrayna ise, ithal doğalgaz kullanan enerji santrallerini gazlaştırılmış kömür ile çalışır hale dönüştürmek için Çin'den 3.6 milyar dolar kredi aldığını geçen ay açıkladı.

IHS enerji analisti Neff, Türkiye'nin uzun vadede doğalgaz bağımlılığını azaltma planlarına rağmen, hızlı büyüyen talep karşısında kısa dönemde Rus doğalgazına duyduğu ihtiyacın artacağını söyledi.

TÜRKİYE 3. BÜYÜK TÜKETİCİ OLABİLİR

Hızlı artan nüfusuyla Türkiye, 10 yıl içinde Avrupa'nın üçüncü büyük enerji tüketicisi unvanını İngiltere'nin elinden alabilir.

Reuters,Güncelleme: 12:18 TSİ 09 Ocak. 2013

Alıntıdır.Kaynak: ntvmsnbc
 
Bir kitap var. Adı: Aklını Kaçıran Dünya:) Yazarı Prof. Dr. Cengiz Yalçın. TAEK eski başkanı.

KYOTO protokolüne rağmen Dünya kritik eşiği geçmiş bulunuyor, artık alınan önlemlerin de bir faydası olmayacağı öngörülüyor.

Ülkemizdeki kömürler genç, %80den fazlası düşük kalorili, kükürt ve kil oranı yüksek, bu nedenle yakıldığında macunumsu bir hale dönüşüyorlar, çıkarılması için yapılacak yeraltı işletmeciliği ekonomik değil. Afşin-Elbistan sahası, 7 termik santrali kaldırabilecek kapasitede olup bunların hepsi yapılsa dahi 40 yıllık rezerve sahip. Yapılan termik santrallerde filitrasyon maliyeti santral maliyetinin %30unu bulmaktadır ve tabii ki bunlar gerektiği gibi yapılamamaktadır.

1.000 MW gücünde bir kömür santrali bir yılda 2.5 milyon ton kömür tüketerek doğaya 6.000.000 ton CO2 gazı , 120.000 ton SO2 gazı, 25.000 ton NOx, 600.000 ton atık kül, 200 milyon Becquerel radyasyon, kurşun, civa, kadmiyum salmaktadır.

Çin her yıl İngiltere'nin toplam gücü kadar Termik Santral yapmayı planlamaktadır.

Bir haberden alıntı : "Greenpeace'ın yaptığı bir araştırma sonucunda, Çin'de geçtiğimiz sekiz yıl içinde her hafta yeni bir termik santral kurulduğu ortaya çıktı. Greenpeace Çin'den Yang Ailun, Çin'in her yıl yaklaşık 370 milyon ton kömür ürettiğini belirterek, sözlerine şöyle sürdürdü: “Bu miktar, Çin'in ürettiği ev çöplerinden iki kat daha fazla, ya da her iki dakikada bir havuzu doldurabilecek kadar, veya Pekin Olimpiyat yüzme havuzunu bir günde doldurabilecek kadar.”
Çin'in kuzeyinde kömür külleri, zaten verimini kaybetmiş bölgeye ve sınırlı su kaynaklarına fazlasıyla zarar veriyor. Kömür külleri zehirli olup, kurşun, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller içeriyor. Bu ağır metaller toprağa ve içme suyuna karışarak, oradan da gıda maddelerine bulaşıyor. " Kaynak: ntvmsnbc

Kömür konusunda ülkemizin iddia edildiği kadar zengin olmadığını, ülkemizin gerçek kömür rezervlerini gösteren araştırmalar var, internette de yayınlanmış.

Burada bizi kömüre yönlendirmekteki amaç nedir?

Bir haber daha: "Enerji Bakanı Taner Yıldız; Çin'in Türkiye'ye enerji yatırımı için 15 milyar dolar ayırdığını açıkladı. İlk adım olarak 1.2 milyar dolarlık Adana Tufanbeyli termik santral ihalesini Çinliler aldı.

Haberi yapan Zeynep Gürcanlı, Enerji Bakanı Yıldız ile bakanlık kameriyesinde yaptığı sohbette bakana şu soruyu soruyor: Türkiye'deki nükleer santral ihalesine ilgilerini açıklayan, müzakerelere başlayan Çinliler devam edecekler mi?
Bakan Yıldız'ın cevabı şöyle: "Çin ile enerji alanında stratejik işbirliğimiz, stratejik ortaklığa dönüşüyor" Çin'in Türkiye'deki ilk büyük enerji yatırımını da açıklıyor Bakan Yıldız; Türkiye'nin en büyük kömür rezervlerinden Adana Tufanbeyli ihalesini kazanan Çin, 1.2 milyar dolar yatırımla 600 mw'lık kömür santralı kuracak. Çin, Türkiye'de kömür alanındaki enerji yatırımını 8 bin mw'a çıkarmayı planlıyor. "

Amaç ülkeler arası stratejik işbirliklerini kuvvetlendirmek mi?

Amaç nükleer enerji kullanımını engelleyerek Türkiye'nin bu alanda bir atılımda bulunmasından korunmak mı? Bu bizdeki mühendislerle zor zaten, korkmalarına gerek yok:) Mustafa Ahmedi Ruşen.. Mecit Şehriari... İran kadar olamayız..

Ülkemizdeki asıl kaynakları boru, doğalgazı, petrolü örtbas etmek mi? Biliyoruz, duyuyoruz ki bulunyor hemen kapatılıyor, yoksa gerçekten kendi kaynaklarımızı kullanmamıza dair bir anlaşma mı var? Afrkia'daki altın, elmas madenleri gibi..

Ulusal Bor Araştırma Enstitümüz var? Ne iş yapıyor?

Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğümüz var? Rüzgar enerjisinde konum olarak iyiyiz, neler yapılıyor, termal kaynaklar değerlendiriliyor mu, bir plan var mı, bu konularda hiç haber yok?

Bize hazır hap gibi bir çok teori sunuyorlar ama konuya her açıdan bakmak lazım.

 
Sn atuan; baktığınız bu açıyla, konuyu sadece çevre ve doğa kirlenmesi gibi duygusal bir bağlamla bütünleştirmişsiniz sonucuna ve kanısına vardım,bunu belirteyim.Bazen temiz kaynaklara tam geçiş yapılsa bile insanlar çeşitli nedenlerle yine geleneksel yöntemlerle ısınma gereksinmelerini sürdürmeye devam eder,çünkü bir bakıma bu hayati bir zorunluluktur kendileri için.Başka çareleri yoktur çünkü.

Örneğin doğalgaza geçebilme olayına;sadece sanayi ve Elektrik üretimi açısından da bakamayız takdir edersiniz ki.Bunun bir de konutlarda ısınma amacıyla kombi,doğalgazlı merkezi sistem ısıtma birimleri,doğagazlı kat kaloriferi,vb.tam geçişin sağlanamadığı ve yüzde yüz bir uygulamaya geçilip geçilmemesi yönü de mevcut.Kırsal kesimde veya varoşlarda bu geçişin daha düşük yüzdelerde olduğunu herhalde rahatlıkla söyleyebiliriz.Mega kentler (İstanbul,Ankara,İzmir,Adana,Kayseri,Konya,vb.) bu geçişin sadece şehir merkezlerinde,varlıklı kesimlerde ısınma amaçlı doğalgaza dönüşün çok daha fazla olduğunu görüyoruz.Ama kenar mahallelerde,nispeten gelir dağılımından düşük pay alabilen az gelirli kesimin,bu metropollerde,mega kentlerde yaşamasına karşın fakirlik yüzünden(Varoşlar,gecekondular,vb.) istemeden de olsa çevreyi kirletmeyi yine sürdürebildiklerini de çok iyi biliyoruz.

Yani söylemek istediğim ana nokta,tüm kesimlerin doğalgaza ayni anda geçerek,kükürtsüz ve nitrik oksitlerden yoksun temiz havayı ayni anda başlatabilmeleri çeşitli nedenlerle uygulamada olamamıştır.Fakir,fukara,varlıksız belirli bir kesim,yine çalı,çırpı,lastik,kağıt,naylon,kömür artıkları,odun artıkları,boynuz,kemik,vb. ne bulursa onu yakıyor,ülkenin doğalgaza geçişi ve egzoz emisyonunu azaltma girişimleri,onlarda çevreyi kirletmeme,çevreye saygılı olabilme bilincine ne yazık ki bir katkı sağlayamamıştır,eski sistemle,günü kurtarmak adına ne bulurlarsa onu yakıp,üşümeden,donmadan bu çetin kışı geçirmeye çalışmaktalar.Kendi hayatta kalma,varolma mücedeleleri açısından bakılırsa kendileri açısından haklıdırlar,sorsanız inanın aynen böyle söyleyecekler.Bir de işin çevre boyutu ve kirlenmesi açısından bizim tarafımızdan bakılmasında ise işin rengi tamamen değişiyor.Burada biz duygusallığı,fakirliği es geçerek çevre olayına direkt olarak bakmak zorunda kalıyoruz çoğu zaman.Bu bakış açısının yanlış olduğu diğer ülke devletleri açısından da farkedilip görülmüş ki,yenidan kömüre dönüşü belki de çok mantıklı bulmasalar da bir fikir olarak görüp benimsemişler,olayın özeti de aslında budur,daha fazlası değildir kanımca.

Şöyle bir düşünecek olursak eğer,bazı ekmek fırınlarının da,ekmek kalitesinden ödün vermeden ne doğalgaz,ne de elektrikli fırın kullanıp,sadece taş kömürüyle çalışan eski taş fırınlarını halen ısrarla kullanabildiklerini,demircilerin,kalaycıların, nalbantların,vb. yüksek fırında demir eldesinde kömürle (Kokun) demir cevherinin yüksek ısıda indirgenip erimiş demir külçelerinin elde edilmeye devam edildiği(Çünkü kimyasal reaksiyon için kok gerekli),çoğu evlerde kömür sobalarının yine maddiyat yüzünden eskisi gibi kullanıldığı,rahatlık ve kirletmeme lüksüne karşın,çekilemeyen doğal gaz hattı yüzünden bu kullanıma devam edebildiği gerçeğini görebilmemiz de zor olmayacaktır.

Doğalgaza geçilmesine rağmen mega kentlerde,havanın durgun olduğu gece saatlerinde sokaklarda rahatça üst solunum yolu hastalıklarına yakalanmadan,bu riske giremeden,sağlığınızı aynen devam ettirerek dolaşabilmeniz neredeyse imkansız olmuş durumda.Sanayi,doğal gaz santralleri gerçi tamamıyle de temiz olarak çalışıyorlar,ama bu yalnızca buz dağının(Aysbergin)bize karşı görünen tarafıdır.Buz dağının alt yarafında çeşitli nedenlerle,bu emisyon değerlerini hiçe sayan insanlar,hayatta kalıp donmama,iş üretip para kazanma mücadelelerini,haklı savaşlarını sürdürmeye devam edecekler.Bunları hiçbir şekilde gözardı ederek frenleme gücümüz bulunmuyor.Saygılarımla.Kolay gelsin.
 

Forum istatistikleri

Konular
129,806
Mesajlar
930,281
Kullanıcılar
452,608
Son üye
murat620

Yeni konular

Çevrimiçi üyeler

Geri
Üst