mstyalvac
Üye
- Katılım
- 12 Ara 2008
- Mesajlar
- 428
- Puanları
- 1
Işık ve Işınım ;Işık, insan gözünde parıltılı bir duyum uyandıran, yani görülebilen, elektromanyetik ışınımın adıdır. 360 ile 830 nm arasındaki elektromanyetik ışınım, tayfının çok küçük bir parçasıdır.
Işık akısı Φ; Birim : Lümen (lm)
Işık akısı (Φ) olarak , ışık kaynağından verilen ve tayfsal göz hassasiyeti ile değerlendirilen ışıyan güç adlandırılır.
Işık Şiddeti I;Birim : Candela (cd)
Bir ışık kaynağı, ışıksal akısını Φ genelde çeşitli yönlere ve değişik şiddette yayar. Belli bir yönde yayılan ışığın yoğunluğu, ışık şiddeti I olarak adlandırılır.
Aydınlık Düzeyi E;Birim : Lux (lx)
Aydınlık şiddeti E, düşen ışıksal akının aydınlatılacak yüzeye olan oranını bildirir. Aydınlık şiddeti, 1 Lm değerindeki ışık akısının 1 m² yüzeye eşit yayılmış şekilde düştüğü durumda 1 Ix değerindedir.
Işıksal Parıltı L;Birim : Beher m² için Candela [cd/m²].
Bir ışık kaynağının veya aydınlatılan bir yüzeyin aydınlatma yoğunluğu L, algılanan aydınlık etkisi için, esastır.
Kamaşma;Parıltı olarak tanımlanan cd/m² değerinin aşırı derecede yüksek olmasına veya ışık kaynağından yayılan ışınımların direk olarak göztarafından rahatsız edici olarak algılanmasına kamaşma denir.
Işıksal Verim η;Birim : Beher Watt için Lümen [Im/W]. Işıksal verim η, kullanılan Elektrik gücünün, hangi ekonomik düzeyde ışığa dönüştüğünü bildirir.
Renk Sıcaklığı;Birim : Kelvin (K)
Bir ışık kaynağının renk sıcaklığı, “Kara projektör” ile tanımlanır ve “Planck’ın geometrik yeri ile” gösterilir. “ Sıcak projektör” ün sıcaklığı arttığında, mavi rengin tayf içerisindeki payı büyür, kırmızının payı azalır. Sıcak beyaz bir ışığa sahip bir akkor lamba örneğin 2700 K değere sahipken , aynı değer bir gün ışığı floresan lambasında 6000 K olmaktadır.
Işık Rengi;Işık rengi, renk sıcaklığı ile de tarif edilmektedir. Burada üç ana grup bulunmaktadır:
* Sıcak beyaz < 3300 K (ww)
* Doğal beyaz 3300-5000 K (nw)
* Gün ışığı beyazı > 5000 K. (tw)
Aynı ışık rengine rağmen, lambalar, ışıklarının tayfsal bileşimleri nedeniyle çok farklı renksel geriverim özelliklerine sahiptirler.
Renksel Geriverim;Kulanılan yere ve görüş amacına bağlı olarak, yapay ışığın, renk algılamanın olabildiğince hassas gerçekleşmesini (gün ışığında olduğu gibi) sağlanması gerekir. Bunun için ölçüt, bir ışık kaynağının renksel geriverim özellikleridir. Bu özellikler “ Genel Renksel Geriverim Endeksi” nde R? olarak ifade edilirler.
Ra = 100 değerine sahip bir ışık kaynağı tüm renkleri, referans ışık kaynağı altındaki gibi optimal gösterir. Veya Ra değeri azaldıkça renklerin doğru olarak yansımasıda giderek azalacaktır.
Bir armatürün işletimdeki geriverimi;Bir armatürün işletimdeki geriverimi, bir armatürün ekonomik açısından sınıflandırılmasında önemli bir kriterdir. Bu değer, armatürden çıkan ışık akısının, armatür içeisinde takılmış olan lambanın ışık akısında olan oranını ifade eder.
Işık tekniğinde kullanılan en önemli formüller: Işık Şiddeti ( I ) cd Mekan açısından ışık akısı Ø / Mekan açısı Ω [sr]
Aydınlık Şiddeti ( E ) Lx Düşen ışık akısı ( lm ) / Aydınlatılan yüzey ( m² )
Aydınlık Şiddeti ( E ) Lx Işıksal yeğinlik (cd ) / Metre olarak mesafe (m²)
Parıltı ( L ) cd/m² Işık Şiddeti ( cd ) / Görülen aydınlatma yüzey (m²)
Işıksal Verim ( h ) lm/W Üretilen ışık akısı ( lm ) / Alınan elektrik gücü ( W )
arkadaşlar elektrikte öenmli konulardan birisidir bir çok tesisatcını bilmesi gereken bir özelliktir çünkü kimse bir odaya düşen ışık akısını kaç lamba gerekli ve nasıl aydınlatılmalı hatta ve hatta odanın rengine göre oluşabilecek aydınlatma hesabını bilmiyor lambaların üzerindeki güç aslında bizim odadaki gözün algıladığı ışık akısıyla ilgilidir çoğu şöyle bir mantıkla yola çıkıyor ya bu enerji çok tüketir arkadşalar bu lambanın üzerindeki watt buyudukçe aydınlatılan alnda buyuyor şimdi projektorleri ele alalım harcadıkları güç fazladır ama yaptığı iş buyuktur yklaşık oalrak 1000waatlık bir projektor buyuk bir meydan aydınlatmasında çok rahat çalışabiliyor
ARTIK piyasaya değil çağdaş ve dinamik gencliğin akıl ve bilim yolunda yürümeliyiz ve yola çıkmalıyız boşuna okumuyoruz amacımız piyasada yerimizi alarak daha kaliteli işler yapabilmektir.
Aydınlatma ve Aydınlatma Türleri
Işığın bir yere, nesnelere veya bunların çevrelerine görülebilecekleri şekilde uygulanmasına Aydınlatma denir. Işık ise, yaydığı ışınlar ile gözün ağ tabakasını etkileyerek görmeyi sağlayan özel bir enerjidir ve görme sistemine ait bütün algılama ve hissetmelerdir.
Aydınlatmada temel amaç iyi görme koşullarının sağlanmasıdır. Bürolarda, okullarda, hastanelerde, fabrikalarda, trafikte, güvenlik konularında ve hemen her konuda aydınlatma bu amaçla yapılır. Yanıltıcı, şaşırtıcı, ilgi çekici, alışılmamış etkiler elde etmeye yönelik amaçlarla yapılan aydınlatmalarda, bu etkilerin elde edilebilmesi görme koşulları ve aydınlığın niteliği konularının çok iyi bilinmesine bağlıdır.
Burada çok önemli bir kurala özellikle dikkat çekmek gerekir. Aydınlatmada amaç, belli bir aydınlık düzeyi elde etmek değil, iyi görme koşullarını sağlamaktır. İyi bir aydınlatma ile aşağıdaki yararlar sağlanır.
Gözün görme yeteneği artar
Göz sağlığı korunur
Kazalar azalır
Yapılan işin verimi yükselir
Güvenlik sağlanır
Estetik hislere ve konfor gereksinimine yanıt verilir
Amacı bakımından aydınlatma üçe ayrılır.
Fizyolojik Aydınlatma: Amaç, cisimleri şekil, renk ve ayrıntıları ile rahat ve hızla görebilmektir. Bu koşulları sağlayan aydınlatmaya Fizyolojik Aydınlatma denir.
Dekoratif Aydınlatma: Amaç, görülmesi istenen cisimleri bütün ayrıntıları ile göstermek değil, daha çok estetik etkiler uyandırmaktır.
Dikkati Çeken Aydınlatma: Amaç, dikkati çekmek, yani reklam yapmaktır. Bunun için yüksek aydınlık düzeyleri, renkli ışıklar, değişken ışıklı şekiller ve yanıp sönen düzenler kullanılır.
Aydınlatma, ışığın kökenine göre doğal ve yapay olmak üzere ikiye; aydınlatılan yere göre de iç ve dış aydınlatma olarak ikiye ayrılabilir.
Doğal aydınlatma doğal ışığın en uygun şekilde dağıtılması ile yapılır. Ayrıca doğal ışığın yapay ışıkla birlikte kullanılması konusu ve ekonomik koşulların sağlanması için binaların yerleştirilmesi ve projelendirilmesi de doğal aydınlatmanın konusudur.
Yapay aydınlatma günümüzde hemen hemen sadece elektrikli ışık kaynakları ile sağlanmaktadır. Kullanılan kaynaklara göre bu aydınlatma akkor telli lambalarla aydınlatma, deşarj lambaları ile aydınlatma ve floresan lambalarla aydınlatma gibi alt türlere ayrılabilir.
İç aydınlatma kapalı yerlerin aydınlatması olup, bu aydınlatma türünde tavan ve duvarlar yansıtma yoluyla çalışma düzlemine ışık gönderirler ve çalışma düzleminin aydınlanmasına yardım ederler. Ev, okul, hastane, fabrika, tiyatro, sinema ve benzeri yerlerin aydınlatılması bu sınıfa girer. Bu aydınlatma türünde aydınlatma aygıtının türüne göre alt türler ayırt edilebilir.
Aydınlatma aygıtından çıkan ışık akısının;
%90 – 100’ü alt yarı uzaya gidiyorsa direkt aydınlatma,
%60 – 90’ı alt yarı uzaya gidiyorsa yarı-direkt aydınlatma,
%40 – 60’ı alt yarı uzaya gidiyorsa karma aydınlatma,
%10 – 40’ı alt yarı uzaya gidiyorsa yarı-endirekt aydınlatma,
%0 – 10’u alt yarı uzaya gidiyorsa endirekt aydınlatma olarak adlandırılır.
Dış aydınlatma açık yerlerin aydınlatması olup bu aydınlatma türünde aydınlatılacak yüzey genel olarak ışık kaynaklarından gelen direkt ışıklar tarafından aydınlatılır. Yol ve cadde, meydan, spor alanları, rıhtım gibi yerlerin aydınlatılması bu sınıfa girer.
------------
Işık Kaynakları
Ana yapısı ince bir karbon teli olan ilk elektrik lambası 1879 yılında yapıldı. Bu ilk lambanın ışıksal verimi 2 lm/W gibi oldukça düşük bir değerdeydi. Bu değer ilk etapta çeşitli geliştirmeler sonucu 4,5 lm/W değerine çıkarıldı. Daha sonra, karbon tel yerine günümüzde de akkor lambaların yapısında bulunan ve sıcaklığa en dayanıklı maddelerden biri olan tungsten telin kullanılmasıyla lambanın verimi 8 lm/W değerine yükseltildi. 1950 yılının son çeyreğinde, akkor lambaların ampulleri iyot grubundan gazlarla doldurularak daha etkili kullanılmaya başlandı ve verimleri 20 – 22 lm/W değerlerine ulaştı.
Işık kaynaklarının gelişim süreci sadece akkor lambalarla sınırlı değildi. 1930’lu yıllara gelindiğinde deşarj lambaları üretilmeye başlandı. 1932 yılına gelindiğinde ise dünyanın birçok yerinde alçak basınçlı sodyum buharlı ve yüksek basınçlı civa buharlı lambalar kullanılmaya başlandı. Oldukça yüksek verime sahip olan bu lambalar, kötü renk özellikleri nedeniyle o dönemde sokak lambası olmaktan öteye gidemedi.
1950’li yıllarda bu lambaların camlarının kırmızı fosforla kaplanmasıyla renksel ve ışıksal geriverimleri arttırıldı. 1960’lı yıllarda civa buharlı bazı tuzlar eklenerek metalik halojenürlü yada diğer adıyla Metal Halide lambalar üretilmeye başlandı. Eklenen tuzların etkisiyle lambaların renksel geriverimi yükseltildi ve yüksek verimli metalik halojenürlü lambalar 1980’li yıllarda iç mekanlarda da kullanılmaya başlandı. 1970’li yıllara kadar hızlı bir gelişim süreci geçiren civa buharlı lambalar bu dönemden sonra alternatif lambalardaki gelişmeler nedeniyle duraklama sürecine girmiştir.
Floresan lambalar ilk olarak 1938 yılından sonra kullanılmaya başlandı. İlk üretilen floresan lambalarda kullanılan çinko berilyum sülfat fosforları insan sağlığı açısından sakıncalıydı. 1948 yılında floresan lambalarda İngiltere’de keşfedilen ve sağlık açısından risk taşımayan halofosfatlar kullanılmaya başlandı. 1974 yılından itibaren trifosforların kullanılmaya başlanmasıyla floresan lambaların verim ve renksel özellikleri de geliştirildi. İlerleyen yıllarda multifosforların kullanılmasıyla floresan lambaların renksel geriverimlerinde çok ciddi bir artış sağlandı ve renksel geriverim indeksi Ra=95-98 değerlerine kadar ulaştı. Günümüzde floresan lambalar, kompakt medellerinin üretilmesi ve kalite parametrelerinin düzeltilmesiyle iç aydınlatmada en çok tercih edilen ışık kaynakları olmuşlardır.
Bu uzun gelişim süreci günümüzde de aynı hızla devam etmektedir.
LAMBALAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Görünür bir ışınım üretmek üzere tasarlanmış cihaza Lamba denir. günümüzde en temel ışık kaynağı olan akkor Flamanlı lambalar, akkor ışınımıyla ışık üretirken , yüksek verimliliğiyle bilinen deşarj lambaları gazda elektriksel boşalmayla ışık üretirler.
Bir lambanın 1 Watt harcayarak ürettiği ışık akısının değeri o lambanın ışıksal etkinlik değeridir. Fakat, dış ortam ısısı, balast özellikleri, lambanın yanma pozisyonu, şebeke gerilimindeki değişimler, kullanım süresi gibi faktörler lamba veriminde değişimlere neden olabilir.
Standart çalışma koşullarında lambanın ortalama kullanım süresine Lamba ömrü denir. Şebeke gerilimindeki dalgalanmalar, toz, nem, sarsıntı, açma-kapama sıklığı, ortam sıcaklığı, kullanılan starter, balast gibi elemanların özellikleri lamba ömrünü etkiler.
AKKOR FLAMANLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Bağlantısı kolaydır, doğrudan bağlanabilir.
Ucuzdur.
Boyutları küçüktür.
Anında ışık verir.
Bölgesel aydınlatma için uygundur.
Ortam sıcaklığı ışık akısını etkilemez.
Az kullanılan yer için uygundur.
Sıcak renk ışık istenen yerler için uygundur.
Olumsuz Yanları;
Etkinlik faktörü düşüktür; verimli değildir.
İşletme gideri yüksektir.
Ömrü kısadır.
Tek başına kullanıldığında kamaşmaya sebep olur.
Fazla ısınır.
Işık rengi pembemsidir.
Yeşile dönük renkleri iyi göstermez.
----------------
FLORESAN LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
İşletme gideri düşüktür.
Fazla ısınmaz.
Kamaşma oluşmaz.
Çeşitli beyaz renk seçeneği sunar.
Ömrü oldukça uzundur.
Gündüz ışığına yardımcı olarak kullanılabilir.
Yüksek aydınlık elde etmeye elverişlidir.
Olumsuz Yanları;
Anında ışık vermez.(Manyetik balastlı kullanımda)
Yardımcı araçlara gereksinim duyulur.
Kuruluş masrafı fazladır.
Bazı durumlarda gürültü çıkarır.
Stroboskobik etki göstermesine dikkat edilmelidir.
---------------
YÜKSEK BASINÇLI CİVA BUHARLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
Ömrü uzundur.
Sarsıntıya ve darbelere dayanıklıdır.
Her konumda yanabilir.
Ateşleyiciye ihtiyaç duymaz.
Isı değişimlerine ve gerilim yükselmelerine karşı dayanıklıdır.
Verdiği ışığa karşın lamba boyutu büyük değildir.
Kullanımı ucuzdur.
Olumsuz Yanları;
Yanma süresi uzundur. (4-5 dakika sonra tam ışığını verir.)
Yardımcı araçlara gereksinim duyulur.
Kuruluş masrafı fazladır.
Kırmızıya dönük renkleri iyi göstermez.
-------------------
METAL HALOJEN LAMBALAR
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
Ömrü uzundur.
En iyi renk ayırma yeteneğine sahip lambadır.
En beyaz ışığı verir.
Olumsuz Yanları;
Gerilim dalgalanmalarına karşı hassastır.
Dimmerlenmeye uygun değidir.
Kuruluş masrafı fazladır.
------------
SODYUM BUHARLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü en büyük ışık kaynağıdır.
Ömrü uzundur.
Kullanımı ucuzdur.
Sisli havalarda iyi bir görüş sağlar.
Olumsuz Yanları;
Kuruluş masrafı fazladır.
Renklerin ayırdedilmesine olanak vermez.
Rengi sarıdır.
-----------------
YÜKSEK BASINÇLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Yüksek ışık verimi
Renksel geri verimi iyi olan türlerinin olması
Uzun ömürlü olmaları
Bazılarının dimmerlenebilmeleri
Dip ve lamba türü açısından çeşitli seçeneklerinin olması
Çoğunun hemen her konumda yanması sayılabilir.
Olumsuz Yanları;
- Genelde balast ve ateşleyici gibi ek yardımcılar ile birlikte kullanıldıklarından ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması.
- Yandıktan sonra tam ışık verimine ulaşmak ve söndükten sonra tekrar yanmak için belli bir süreye ihtiyaç duymaları
- Şebeke gerilimindeki değişimlerden etkilenmeleri
- Saydam ampullü türlerinin ışıklılığının yüksek olması
- Kimi türlerinin büyük oranda morüstü ışınım yayımlamaları
- Yanarken ısınmaları ve mekana ısı yükü getirmelerini saymak mümkündür.
-------------
YÜKSEK BASINÇLI DEŞARJ LAMBALARININ KULLANIM ALANLARI
1-CİVA BUHARLI LAMBALAR
Kırsal kesim ve şehir alanlarının aydınlatılması
Maden yatakları ve taş ocaklarının aydınlatılması
Kamuya ait okul,tren istasyonu, resmi daireler gibi binaların aydınlatılması
Çelik - kağıt fabrikalarının aydınlatılması
Dekoratif maksatlı projektör uygulamarı
2-METALİK HALOJENÜRLÜ LAMBALAR
Mağaza, vitrin ve müze aydınlatmaları
Dekoratif maksatlı iç mekan aydıdınlatması
Tarihi eserlerin ve bina yüzeylerinin projektör uygulamaları
Spor aktivitesi alanlarının aydınlatılması
Liman ve inşaat alanlarının aydınlatılması
Endüstriyel sergi alanlarının ve hipermarketlerin aydınlatılması
Yüksekliği fazla olan ve üstü kısmen kapalı alanların aydınlatılması
3-SODYUM BUHARLI LAMBALAR
Yol aydınlatması
Platform ve araç parklarının aydınlatılması
Sanayi alanlarının aydınlatılması
Spor tesislerinin aydınlatılması
Binaların dış kısımlarıonın aydınlatması
Lambaya Yardımcı Elemanlar
BALAST
Deşarj lambaları negatif direnç karakteristiğindedir ve bu nedenle bir akım sınırlayıcıyla birlikte kullanılmaları gerekmektedir. Endüktans, kapasite veya direnç yardımıyla deşarj lambalarının akımını sınırlamaya veya ayarlamaya yarayan, lamba ile şebeke arasına bağlanan araca balast denir. balastlar sadece direnç, endüktans veya kapasite elemanlarından herhangi birinden üretilebileceği gibi bu elemanların birkaçını ve transformatör, flicker önleyici, soğuk ateşleyici, parazit hafifletici vb yardımcı elemanların birçoğunu içinde barındıran yapıda da olabilir.
İyi bir balast aşağıdaki özelliklerde olmalıdır:
Üzerinde yüksek güç kaybı olmamalıdır.
Lambanın tam güçte yanmasını sağlamalıdır.
Gürültü yapmamalıdır.
Radyo parazitlerine yol açmamalıdır.
Akımın dalga şeklinde bozukluğa yol açmamalıdır.
Lambayı kolay tutuşturacak yapıda olmalıdır.
Uzun ömürlü olmalıdır.
Fazla ısınmamalıdır.
Balast kayıpları sistem verimliliğini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Floresan lambalarla kullanılan balastlar CELMA tarafından bir enerji sınıflandırmasına tabii tutulmuştur. Buna göre;
A1 Dimmerlenebilir Elektronik balast
A2 Düşük kayıplı elektronik balast
A3 Standart elektronik balast
B1 Ekstra düşük kayıplı manyetik balast
B2 Düşük kayıplı manyetik balast
C Normal kayıplı manyetik balast
D Yüksek kayıplı manyetik balast
İGNİTÖR (ATEŞLEYİCİ)
Eloktrotlarda herhangi bir ön ısıtmaya gerek duyulmadan, deşarj lambalarında ateşlemeye yönelik gerilimsel atlama sağlayan aygıtlar ateşleyici olarak tanımlanır. Metalik halojenürlü lambalar ve sodyum buharlı lambalarda deşarjın başlaması için gerekli olan gerilim değeri şebeke geriliminden daha yüksek olduğu için (700 – 5.000 V) bu lambalar ateşleyicilerle birlikte kullanılır. Ateşleyicinin görevi, lambanın ateşlenmesi için gerekli olan yüksek gerilim değerini sağlamaktır. Ateşleyici, lambanın ateşlenmesinin sağlanmasından hemen sonra devre dışı kalmalıdır. Bunun sağlanması için lamba uçlarındaki gerilim kontrolü, lamba akımı veya zaman fonksiyonu gibi özelliklerden faydalanılır. Ateşleme ardından devre dışında kalmayan ateşleyici lamba ömrünün kısalmasında neden olur.
Yüksek basınçlı sodyum buharlı lambalar ile metalik halojenürlü lambalar çalışmak için 700 – 5.000 V arasında bir ateşleme gerilimine ihtiyaç duyarlar. Lamba için kullanılacak ateşleyici tercihinde lamba gücü ve tipi belirleyici özelliklerdir. Ateşleyiciler 190 V’luk şebeke gerilimine kadar ateşlemeyi garanti eder. Seri, paralel ve yarı paralel olmak üzere üç tip ignitör vardır. Bunlardan en çok tercih edilen seri ignitördür.
KONDANSATÖR
Deşarj lambaları, birlikte kullanıldıkları yardımcı ekipmanlarla birlikte şebekeden aktif güçle birlikte reaktif güç de çekerler. Kullanılan balastların endüktif karakterde olmaları nedeniyle, çekilen endüktif reaktif gücün kompanze edilmesi gerekir. Kompanzasyonda, her farklı lamba tipi için farklı kapasite değerine sahip kondansatör kullanılır.
Bir kondansatör temel olarak, iki iletken plaka arasına bir yalıtkan konulması ile elde edilir. Yalıtkan olarak hava, mika, kağıt, yağ ve cam benzeri malzemeler kullanılır. Kapasite değeri iletken plakanın yüzeyi ve dielektrik sabiti ile doğru, plakalar arası uzaklıkla ters orantılıdır ve elektrik yükünü depolama miktarını ifade eder.
Bir kondansatör şarj edilip devreden ayrılırsa zamanla plakalar arasında yavaş yavaş ve kendiliğinden bir deşarj olabilir. Böyle bir durumda plakalar arasındaki dielektrik malzemenin bozulması söz konusudur. Bu durumu önlemek için plakalar arasına bir ‘deşarj direnci’ bağlanarak, kondansatörün bu direnç üzerinden deşarj olması sağlanır.
---------------------
Aydınlatma ve Mimari
Mimarı tasarım konusu olmuş yapılar, meydanlar, anıtlar, parklar, heykeller vb. kentsel değerlerin aydınlatılması için ‘aydınlatma tasarımı’ kavramını bilmek gerekir. Kent dışında kalan yollar, kavşaklar, karayolu tünelleri, uçak pistler gibi yerlerin aydınlatılması bunun dışında kalır. Bir aydınlatma tasarlanırken öncelikle mimari yada kentsel özelliklerin incelenmesi gerekir. Oluşturulacak aydınlık bir yandan mimari karakter ve kullanışa uyarken, bu aydınlığı sağlayacak ışık kaynakları da olabildiğince mimari ile bütünleşmeli, biçim, gereç, renk ve konum bakımından mimariye uyum sağlamalıdır. Uyum çalışması yapılmadan ileriki aşamalara geçilmemelidir. Çünkü yapılacak tasarımın temel verilerinin oluşturulmasını yönlendiren ve biçimlendiren bu çalışmadır. Bu tasarımı yaparken dikkat edilmesi gereken temel hususları şu şekilde sıralamak mümkündür;
Belli nesneleri ve/veya alanları aydınlatacak olan ışık buralara yönlendirilmeli, ve kesinlikle göze gelmemelidir. Gözün ışık kaynağını görmesi hem rahatsız edici ve yorucudur, hem de oluşturulan aydınlıktan yararlanmayı azaltır. Göze gelen ışık aydınlatılan nesne yada alanların, olduğundan daha karanlık görünmesine neden olur.
Bir yüzeyde girinti ve çıkıntıların algılanması önem taşıyorsa bu yüzey için baskın doğrultulu bir ışık alanı oluşturulmalı ve yüzeydeki girinti ve çıkıntıların eğimine göre ayarlanmalıdır. Tüm üç boyutlu dokuların aydınlatmasında bu kural geçerlidir.
Gölge niteliği bakımından, içinde yaşanan iç mekanlarda yumuşak ve saydam gölgeli bir aydınlık oluşturmak uygun olur. Kara gölgeli aydınlıklar, oluşturdukları ışıklık karşıtlıkları nedeniyle ilgi çekici, fakat yorucudur. Bu tür aydınlıklar ancak vitrin ve sahne gibi, içinde yaşanmayan ve kısa süre bakılan yerlerin aydınlatmaları için uygundur.
Sert gölgeli aydınlıklar, düzlem olmayan yüzeylerde var olmayan çizgiler oluşturabilir ve böylece sert ve gerçek dışı görüntülere neden olabilir. Bu nedenle yalnızca özel amaçlar için kullanılmalıdır.
Bakılan alan çevre alandan daha aydınlık olmalıdır. Okunan bir kitabın sayfaları, çalışılan bir tezgahın üstü, bir konuşmacının yüzü, bir yazı tahtası, yakın çevreye oranla daha karanlık olmamalıdır.
Bakılan alan ile çevre alanlar arasındaki ışıklılık oranları yorucu karşıtlıklar oluşturmamalıdır. Değişik alanların tanımları ve aşılmaması gereken karşıtlık oranları, aydınlatma tekniği literatüründe yer almaktadır.
Büyük karşıtlıklar, küçük karşıtlıkların görülebilmesini engeller. Bu kural renk konusu için de geçerlidir. Daha önce de bahsedilen ışığın göze gelmemesi kuralı bu yolla da açıklanabilir. Görsel algılama, renk ve ışıklılık karşıtlıklarının algılanmasından başka bir şey olmadığına göre aşırı karşıtlıklar oluşturarak, bakılan yerin eksik oluşturulmasına meydan verilmemelidir.
Mat nesneler, üzerinde oluşturulan aydınlık ile görünür duruma gelirler. Parlak nesneler ise üzerlerinde oluşan çevre görüntüsü ile algılanırlar tam mat nesnelerin kendi görünürlükleri de tamdır. Ayna gibi tam parlak yüzeyli nesnelerde ise tam olarak görünürlük, oluşan çevre görüntülerinin görünürlüğüdür. Tam mattan tam parlağa değişen ara durumlarda ise nesnelerin kendi görünürlükleri de buna göre değişir.
Mat nesnelerin aydınlatmasında elde edilecek sonuç, bu nesneler üzerinde oluşturulacak aydınlığa, dolayısıyla bunların ışıklılığına bağlıdır. Parlak nesneler üzerinde oluşturulacak aydınlık ise, bunların kendi görünürlüklerinde pek etkili olmaz; yansıttıkları yüzeylerin aydınlatılması ve gerekli ışıklılığa kavuşturulması gerekir.
Çok küçük mat ve parlak yüzeylerin oluşmuş iki boyutlu dokuların vurgulanması mat ve parlak yüzey elemanları arasında yeterli ışıklılık ayrımı oluşturmakla elde edilir.
Parlak nesnelerin yansıttıkları yüzeylerde büyük ışıklılık karşıtlıkları varsa, bu nesneler iyice parlak görünür. Bu nesnelerin yansıttıkları yüzeylerde ışıklılık karşıtlıklarının azalması ile nesnelerin algılanan parlaklıkları da azalır. Işıklılık karşıtlığı olmayan yada, çok az olan bir ortam içindeki parlak nesneler mat görünür. Parlak nesnelerin olduğundan daha parlak yada aksine mat görünmesi gereken durumlar vardır. Aydınlatmada çevre düzeni buna göre kurulmalıdır.
Parlak nesnelerin biçimlerinin algılanması, bunlar üzerinde çizgisel görüntülerin oluşmasına bağlıdır. Aynı zamanda parlaklığın da vurgulanması gerekiyorsa, bu çizgisel görüntüler, çizgisel (doğrusal) ışık kaynaklarının görüntüleri olabilir.
Aydınlatmada aydınlatan ışığın rengi ile aydınlanan nesne ve yüzeylerin renkleri arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Değişik spektrumlu ışıklar, özdeksel renklerde çok büyük renk türü değişimlerine neden olabilir. Çeşitli mekanlarda değişik ışık renklerinde oluşan ışıksal iklimler de birbirinden çok farklı ve yerine göre çok iyi yada çok kötü olabilir.
Dış aydınlatmada, kale, sur, şato gibi eski yapıların ve bunların kalıntılarının sıcak renkli ışıklar ve özellikle yüksek basınçlı sodyum buharı lambasının, sıcak sarı ışığı ile aydınlatılması uygun olur. Yeni taş yapılar, yada beyaza yakın renkli yapılar, beyaz renkli ışıkla aydınlatılmalıdır. Metal ve cam yüzeyli çağdaş yapıların aydınlatmasında soğuk renkli ışıklar, yada başka renkli ışıklar kullanılabilir. Bu tür yapıların yüzeyleri parlak olabileceğinden, konu bu açıdan ele alınmalı ve aydınlatmanın dolaylı yollarını da kapsayan bir etüd ile işe başlanmalıdır.
Yapı dış yüzeyleri aydınlatılırken, anlamsız bir görüntü oluşturacak olan düzgün yayılmış aydınlıktan kaçınmalıdır. Yapı yüzeyi etüd edilerek, buradaki devingenliği vurgulayacak ve mimari anlatımı belirginleştirebilecek yeterli ışıklılık ayrımları yaratılmalıdır.
Kent aydınlatmasında konu, bölgesel yada kentsel diziler olarak ele alınmalıdır. Karanlık içinde tek bir yapının aydınlatılması, çok yönlü ciddi etüdleri gerektirir.
Kent içi dış aydınlatmalarda, belli bir bölgede; örneğin bir meydanı çevreleyen yapıların yüzeylerinde tek renk ışık kullanmaya özen gösterilmelidir. Farklı bir renk ile bir vurgulama yapılmak isteniyorsa bunun çok iyi etüd edilmesi gerekir. Bu durumda bile ışık rengi sayısı ikiyi aşmamalıdır. Vurgulamanın aynı rengin daha doymuşu ile yapılması ise daha iyi bir çözümdür.
Bitkilerin ve suların aydınlatılması mutlaka soğuk renkli ışıkla yapılmalıdır. Sular (havuzlar, göletler vb.) su içinden aydınlatılmalı, yada bunları çevreleyen ağaçlar aydınlatılarak karanlık su yüzeyinde bunların görüntüleri elde edilmelidir. Su yüzeyinin parlak ve yansıtma çarpanının da düşük olduğu unutulmamalıdır.
Ağaçlık alanları aydınlatmasında, her ağacın aydınlatılması en büyük yanlıştır. Aydınlatma, ağaç gruplar için ve yer yer yapılmalı; aralarda aydınlatılmamış ağaç grupları bırakılmalıdır. Işık kaynağını yükseğe konulup, ağaçların gövdesi karanlıkta bırakılarak ağaçlar yerden koparılmamalıdır. Işığın göze gelmemesi başka önlemlerle sağlanmalıdır.
Tüm dış aydınlatma konularında da ışığın göze gelmemesi kuralı titizlikle uygulanmalıdır. Özellikle, parlak yüzeyli yapılarda ışık kaynaklarının görüntüleri de düşünülmelidir.
Aydınlatma tasarımı, bir anlamda mimari tasarım gibi gerçek gereksinimleri karşılamaya yönelik ve aydınlatma tekniğine dayalı olarak, özgün bir aydınlatma düzeninin oluşturulması şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda, belli bir aydınlatma tasarımında konunun teknik yönü yanında sanatsal ve mimari yönü olmak üzere iki ayrı boyutunun olduğu açıkça ortaya konulmaktadır. Mimari tasarım nasıl belli aşamalarla gerçekleşiyorsa, aydınlatma tasarımı da aynı şekilde onu izlemelidir. Bu aşamalar sırasıyla Ön tasarım, Tasarım ve Uygulama projesi olarak ele alınır.
Ön tasarım, mimari açıdan bir hazırlık evresi olup, mimari tasarım konusunun özelliklerine göre doğal ve yapma olarak tüm verilerin, konu ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin değerlendirildiği,her yönden belirli ilke ve kararların verildiği bir aşamadır.
--------------
Popüler Aydınlatma Teknolojileri
LED İLE AYDINLATMA
LED teknolojisi 1960’lı yıllardan sonra adım adım geliştirilmiştir. Geçmiş yıllarda LED’ler genellikle pano gösterge ışıkları ve dahili sinyalizasyon uygulamaları için kullanılmıştır. Küçük boyut ve düşük ışık gücüyle sınırlı olmaları nedeniyle LED’ler sadece kısa mesafelerden etkin olarak algılanabiliyorlardı. LED’lerin dış ortamda kullanılmaya başlanmasıyla, dış ortamdaki ışık miktarlarının yüksek olması bazı sorunlar oluşturmuştur.
Son yıllarda LED teknolojisinin daha da geliştirilerek ultra-parlak LED’lerin üretilmesi ve yeni sistem tasarımı ile LED’lerin ışık gücünün arttırılması sonucu birkaç firma LED tabanlı trafik sinyal lambaları üretmeye başlamıştır.
İnsan gözünün algılayabileceği dalga boyu aralığında, karmaşık kimyasal bir bileşik olan AlInGap kullanılarak sarı ve kırmızı ışık veren LED’ler üretilmiştir. A.B.D’de ilk LED’li sinyalizasyon çalışmaları 1990’lara dayanır. Sarı, kırmızı ve yeşil renklerinin üçünün birden LED’ler ile sağlanması 1995 yılında Japonya’da InGaN kimyasal bileşiminin bulunmasıyla mümkün olmuştur.
Son zamanlarda aydınlatma sistemlerinde LED’lerin kullanılması yaygınlaşmıştır. Yarıiletken teknolojisinin gelişmesiyle daha küçük akımlarda daha yüksek şiddette ışık veren daha küçük ebatlarda LED’ler geliştirilmektedir. Bu da LED’lerin aydınlatma sistemlerinde kullanılmasında avantaj sağlamaktadır.
LED’ler fiziksel olarak katı yapıda, optoelektronik yarıiletken bir elemandır ve girişine gelen enerjinin çoğunu direkt ışığa çevirir. Enerji verimi, uzun ömür performansı, az ısı oluşturması, sarsıntı ve titreşime karşı mukavemeti ve tasarım esnekliği başlıca üstün özellikleridir. Düşük güç tüketimi sayesinde enerji tasarrufu sağlarlar. Güneş enerjisi ile kullanıma uygundurlar. Flaman teli ve hareketli parça içermediklerinden sarsıntı ve titreşimlerden etkilenmezler.
FİBER OPTİK İLE AYDINLATMA
Işığı, fiber kablolarla elektrik veya ısı enerjisinin olumsuz etkilerini barındırmaksızın taşıma olarak ifade edilen yeni bir aydınlatma tekniğidir. Fiber optik sistemlerde ışığın Ultraviyole(UV) ve infrared(IR) ışınımlar içermemesi nedeniyle değerli nesnelerin ve patlama riski yüksek yerlerin aydınlatılması için en iyi alternatiftir. Işık kaynağı ile armatürün farklı yerlerde olması, ulaşılması ve bakımı zor noktaların aydınlatılmasında kolaylık sağlar. Ayrıca efekt ve farklı modelleme seçenekleriyle tasarımda önemli bir yeri vardır.
Fiber optik bir sistem 3 kısımdan oluşur;
1- İçerisinde ışık kaynağı, yansıtıcı, fan filtre gibi elemanlar bulunan kaynak,
PMMA(polimetilmetakrilat) veya cam fiber yapıda olabilen ve görevi ışığı taşımak olan fiber lifler,
Fiber liflerin ucuna yerleştirilen ve kullanım amacına bağlı olarak çeşitli efekt ve ışık dağılımını kontrol eden bir armatür.
Fiber optik sistemin sağladığı avantajlar olarak aşağıdakileri sayabiliriz;
1 - Tek bir kaynaktan bir çok noktaya ışık dağıtılabilir.
2- Işık soğuktur ve bu sayede cisimlere yakın konumlandırılabilir.
3– Işık beraberinde UV ve IR ışınımları taşımaz.
4 – ışık çok hassas olarak yönlendirilebilir.
5 – Işığın manyetik alan oluşturmaması sayesinde toz ve benzeri partikülleri harekete geçirmez.
6 – Geleneksel sistemlere nazaran çok daha estetiktir.
7 – Bakım ve işletme giderleri düşüktür.
8 – Sisteme çeşitli efektler eklenebilir.
Dezavantajları
İlk yatırım maliyetleri yüksektir.
Tasarımı ve montajı detaylı işçilik gerektirir.
Yüksek çıkış gücü yoktur.
Müze ve sergi alanlarında, cephe, anıt ve heykel aydınlatmasında, patlama riski olan yerlerde, ulaşılması zor olan yerlerde ve özellikle estetik tasarımın önem kazandığı yerlerde fiber optik ile aydınlatma kullanılmaktadır.
Işık akısı Φ; Birim : Lümen (lm)
Işık akısı (Φ) olarak , ışık kaynağından verilen ve tayfsal göz hassasiyeti ile değerlendirilen ışıyan güç adlandırılır.
Işık Şiddeti I;Birim : Candela (cd)
Bir ışık kaynağı, ışıksal akısını Φ genelde çeşitli yönlere ve değişik şiddette yayar. Belli bir yönde yayılan ışığın yoğunluğu, ışık şiddeti I olarak adlandırılır.
Aydınlık Düzeyi E;Birim : Lux (lx)
Aydınlık şiddeti E, düşen ışıksal akının aydınlatılacak yüzeye olan oranını bildirir. Aydınlık şiddeti, 1 Lm değerindeki ışık akısının 1 m² yüzeye eşit yayılmış şekilde düştüğü durumda 1 Ix değerindedir.
Işıksal Parıltı L;Birim : Beher m² için Candela [cd/m²].
Bir ışık kaynağının veya aydınlatılan bir yüzeyin aydınlatma yoğunluğu L, algılanan aydınlık etkisi için, esastır.
Kamaşma;Parıltı olarak tanımlanan cd/m² değerinin aşırı derecede yüksek olmasına veya ışık kaynağından yayılan ışınımların direk olarak göztarafından rahatsız edici olarak algılanmasına kamaşma denir.
Işıksal Verim η;Birim : Beher Watt için Lümen [Im/W]. Işıksal verim η, kullanılan Elektrik gücünün, hangi ekonomik düzeyde ışığa dönüştüğünü bildirir.
Renk Sıcaklığı;Birim : Kelvin (K)
Bir ışık kaynağının renk sıcaklığı, “Kara projektör” ile tanımlanır ve “Planck’ın geometrik yeri ile” gösterilir. “ Sıcak projektör” ün sıcaklığı arttığında, mavi rengin tayf içerisindeki payı büyür, kırmızının payı azalır. Sıcak beyaz bir ışığa sahip bir akkor lamba örneğin 2700 K değere sahipken , aynı değer bir gün ışığı floresan lambasında 6000 K olmaktadır.
Işık Rengi;Işık rengi, renk sıcaklığı ile de tarif edilmektedir. Burada üç ana grup bulunmaktadır:
* Sıcak beyaz < 3300 K (ww)
* Doğal beyaz 3300-5000 K (nw)
* Gün ışığı beyazı > 5000 K. (tw)
Aynı ışık rengine rağmen, lambalar, ışıklarının tayfsal bileşimleri nedeniyle çok farklı renksel geriverim özelliklerine sahiptirler.
Renksel Geriverim;Kulanılan yere ve görüş amacına bağlı olarak, yapay ışığın, renk algılamanın olabildiğince hassas gerçekleşmesini (gün ışığında olduğu gibi) sağlanması gerekir. Bunun için ölçüt, bir ışık kaynağının renksel geriverim özellikleridir. Bu özellikler “ Genel Renksel Geriverim Endeksi” nde R? olarak ifade edilirler.
Ra = 100 değerine sahip bir ışık kaynağı tüm renkleri, referans ışık kaynağı altındaki gibi optimal gösterir. Veya Ra değeri azaldıkça renklerin doğru olarak yansımasıda giderek azalacaktır.
Bir armatürün işletimdeki geriverimi;Bir armatürün işletimdeki geriverimi, bir armatürün ekonomik açısından sınıflandırılmasında önemli bir kriterdir. Bu değer, armatürden çıkan ışık akısının, armatür içeisinde takılmış olan lambanın ışık akısında olan oranını ifade eder.
Işık tekniğinde kullanılan en önemli formüller: Işık Şiddeti ( I ) cd Mekan açısından ışık akısı Ø / Mekan açısı Ω [sr]
Aydınlık Şiddeti ( E ) Lx Düşen ışık akısı ( lm ) / Aydınlatılan yüzey ( m² )
Aydınlık Şiddeti ( E ) Lx Işıksal yeğinlik (cd ) / Metre olarak mesafe (m²)
Parıltı ( L ) cd/m² Işık Şiddeti ( cd ) / Görülen aydınlatma yüzey (m²)
Işıksal Verim ( h ) lm/W Üretilen ışık akısı ( lm ) / Alınan elektrik gücü ( W )
arkadaşlar elektrikte öenmli konulardan birisidir bir çok tesisatcını bilmesi gereken bir özelliktir çünkü kimse bir odaya düşen ışık akısını kaç lamba gerekli ve nasıl aydınlatılmalı hatta ve hatta odanın rengine göre oluşabilecek aydınlatma hesabını bilmiyor lambaların üzerindeki güç aslında bizim odadaki gözün algıladığı ışık akısıyla ilgilidir çoğu şöyle bir mantıkla yola çıkıyor ya bu enerji çok tüketir arkadşalar bu lambanın üzerindeki watt buyudukçe aydınlatılan alnda buyuyor şimdi projektorleri ele alalım harcadıkları güç fazladır ama yaptığı iş buyuktur yklaşık oalrak 1000waatlık bir projektor buyuk bir meydan aydınlatmasında çok rahat çalışabiliyor
ARTIK piyasaya değil çağdaş ve dinamik gencliğin akıl ve bilim yolunda yürümeliyiz ve yola çıkmalıyız boşuna okumuyoruz amacımız piyasada yerimizi alarak daha kaliteli işler yapabilmektir.
Aydınlatma ve Aydınlatma Türleri
Işığın bir yere, nesnelere veya bunların çevrelerine görülebilecekleri şekilde uygulanmasına Aydınlatma denir. Işık ise, yaydığı ışınlar ile gözün ağ tabakasını etkileyerek görmeyi sağlayan özel bir enerjidir ve görme sistemine ait bütün algılama ve hissetmelerdir.
Aydınlatmada temel amaç iyi görme koşullarının sağlanmasıdır. Bürolarda, okullarda, hastanelerde, fabrikalarda, trafikte, güvenlik konularında ve hemen her konuda aydınlatma bu amaçla yapılır. Yanıltıcı, şaşırtıcı, ilgi çekici, alışılmamış etkiler elde etmeye yönelik amaçlarla yapılan aydınlatmalarda, bu etkilerin elde edilebilmesi görme koşulları ve aydınlığın niteliği konularının çok iyi bilinmesine bağlıdır.
Burada çok önemli bir kurala özellikle dikkat çekmek gerekir. Aydınlatmada amaç, belli bir aydınlık düzeyi elde etmek değil, iyi görme koşullarını sağlamaktır. İyi bir aydınlatma ile aşağıdaki yararlar sağlanır.
Gözün görme yeteneği artar
Göz sağlığı korunur
Kazalar azalır
Yapılan işin verimi yükselir
Güvenlik sağlanır
Estetik hislere ve konfor gereksinimine yanıt verilir
Amacı bakımından aydınlatma üçe ayrılır.
Fizyolojik Aydınlatma: Amaç, cisimleri şekil, renk ve ayrıntıları ile rahat ve hızla görebilmektir. Bu koşulları sağlayan aydınlatmaya Fizyolojik Aydınlatma denir.
Dekoratif Aydınlatma: Amaç, görülmesi istenen cisimleri bütün ayrıntıları ile göstermek değil, daha çok estetik etkiler uyandırmaktır.
Dikkati Çeken Aydınlatma: Amaç, dikkati çekmek, yani reklam yapmaktır. Bunun için yüksek aydınlık düzeyleri, renkli ışıklar, değişken ışıklı şekiller ve yanıp sönen düzenler kullanılır.
Aydınlatma, ışığın kökenine göre doğal ve yapay olmak üzere ikiye; aydınlatılan yere göre de iç ve dış aydınlatma olarak ikiye ayrılabilir.
Doğal aydınlatma doğal ışığın en uygun şekilde dağıtılması ile yapılır. Ayrıca doğal ışığın yapay ışıkla birlikte kullanılması konusu ve ekonomik koşulların sağlanması için binaların yerleştirilmesi ve projelendirilmesi de doğal aydınlatmanın konusudur.
Yapay aydınlatma günümüzde hemen hemen sadece elektrikli ışık kaynakları ile sağlanmaktadır. Kullanılan kaynaklara göre bu aydınlatma akkor telli lambalarla aydınlatma, deşarj lambaları ile aydınlatma ve floresan lambalarla aydınlatma gibi alt türlere ayrılabilir.
İç aydınlatma kapalı yerlerin aydınlatması olup, bu aydınlatma türünde tavan ve duvarlar yansıtma yoluyla çalışma düzlemine ışık gönderirler ve çalışma düzleminin aydınlanmasına yardım ederler. Ev, okul, hastane, fabrika, tiyatro, sinema ve benzeri yerlerin aydınlatılması bu sınıfa girer. Bu aydınlatma türünde aydınlatma aygıtının türüne göre alt türler ayırt edilebilir.
Aydınlatma aygıtından çıkan ışık akısının;
%90 – 100’ü alt yarı uzaya gidiyorsa direkt aydınlatma,
%60 – 90’ı alt yarı uzaya gidiyorsa yarı-direkt aydınlatma,
%40 – 60’ı alt yarı uzaya gidiyorsa karma aydınlatma,
%10 – 40’ı alt yarı uzaya gidiyorsa yarı-endirekt aydınlatma,
%0 – 10’u alt yarı uzaya gidiyorsa endirekt aydınlatma olarak adlandırılır.
Dış aydınlatma açık yerlerin aydınlatması olup bu aydınlatma türünde aydınlatılacak yüzey genel olarak ışık kaynaklarından gelen direkt ışıklar tarafından aydınlatılır. Yol ve cadde, meydan, spor alanları, rıhtım gibi yerlerin aydınlatılması bu sınıfa girer.
------------
Işık Kaynakları
Ana yapısı ince bir karbon teli olan ilk elektrik lambası 1879 yılında yapıldı. Bu ilk lambanın ışıksal verimi 2 lm/W gibi oldukça düşük bir değerdeydi. Bu değer ilk etapta çeşitli geliştirmeler sonucu 4,5 lm/W değerine çıkarıldı. Daha sonra, karbon tel yerine günümüzde de akkor lambaların yapısında bulunan ve sıcaklığa en dayanıklı maddelerden biri olan tungsten telin kullanılmasıyla lambanın verimi 8 lm/W değerine yükseltildi. 1950 yılının son çeyreğinde, akkor lambaların ampulleri iyot grubundan gazlarla doldurularak daha etkili kullanılmaya başlandı ve verimleri 20 – 22 lm/W değerlerine ulaştı.
Işık kaynaklarının gelişim süreci sadece akkor lambalarla sınırlı değildi. 1930’lu yıllara gelindiğinde deşarj lambaları üretilmeye başlandı. 1932 yılına gelindiğinde ise dünyanın birçok yerinde alçak basınçlı sodyum buharlı ve yüksek basınçlı civa buharlı lambalar kullanılmaya başlandı. Oldukça yüksek verime sahip olan bu lambalar, kötü renk özellikleri nedeniyle o dönemde sokak lambası olmaktan öteye gidemedi.
1950’li yıllarda bu lambaların camlarının kırmızı fosforla kaplanmasıyla renksel ve ışıksal geriverimleri arttırıldı. 1960’lı yıllarda civa buharlı bazı tuzlar eklenerek metalik halojenürlü yada diğer adıyla Metal Halide lambalar üretilmeye başlandı. Eklenen tuzların etkisiyle lambaların renksel geriverimi yükseltildi ve yüksek verimli metalik halojenürlü lambalar 1980’li yıllarda iç mekanlarda da kullanılmaya başlandı. 1970’li yıllara kadar hızlı bir gelişim süreci geçiren civa buharlı lambalar bu dönemden sonra alternatif lambalardaki gelişmeler nedeniyle duraklama sürecine girmiştir.
Floresan lambalar ilk olarak 1938 yılından sonra kullanılmaya başlandı. İlk üretilen floresan lambalarda kullanılan çinko berilyum sülfat fosforları insan sağlığı açısından sakıncalıydı. 1948 yılında floresan lambalarda İngiltere’de keşfedilen ve sağlık açısından risk taşımayan halofosfatlar kullanılmaya başlandı. 1974 yılından itibaren trifosforların kullanılmaya başlanmasıyla floresan lambaların verim ve renksel özellikleri de geliştirildi. İlerleyen yıllarda multifosforların kullanılmasıyla floresan lambaların renksel geriverimlerinde çok ciddi bir artış sağlandı ve renksel geriverim indeksi Ra=95-98 değerlerine kadar ulaştı. Günümüzde floresan lambalar, kompakt medellerinin üretilmesi ve kalite parametrelerinin düzeltilmesiyle iç aydınlatmada en çok tercih edilen ışık kaynakları olmuşlardır.
Bu uzun gelişim süreci günümüzde de aynı hızla devam etmektedir.
LAMBALAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Görünür bir ışınım üretmek üzere tasarlanmış cihaza Lamba denir. günümüzde en temel ışık kaynağı olan akkor Flamanlı lambalar, akkor ışınımıyla ışık üretirken , yüksek verimliliğiyle bilinen deşarj lambaları gazda elektriksel boşalmayla ışık üretirler.
Bir lambanın 1 Watt harcayarak ürettiği ışık akısının değeri o lambanın ışıksal etkinlik değeridir. Fakat, dış ortam ısısı, balast özellikleri, lambanın yanma pozisyonu, şebeke gerilimindeki değişimler, kullanım süresi gibi faktörler lamba veriminde değişimlere neden olabilir.
Standart çalışma koşullarında lambanın ortalama kullanım süresine Lamba ömrü denir. Şebeke gerilimindeki dalgalanmalar, toz, nem, sarsıntı, açma-kapama sıklığı, ortam sıcaklığı, kullanılan starter, balast gibi elemanların özellikleri lamba ömrünü etkiler.
AKKOR FLAMANLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Bağlantısı kolaydır, doğrudan bağlanabilir.
Ucuzdur.
Boyutları küçüktür.
Anında ışık verir.
Bölgesel aydınlatma için uygundur.
Ortam sıcaklığı ışık akısını etkilemez.
Az kullanılan yer için uygundur.
Sıcak renk ışık istenen yerler için uygundur.
Olumsuz Yanları;
Etkinlik faktörü düşüktür; verimli değildir.
İşletme gideri yüksektir.
Ömrü kısadır.
Tek başına kullanıldığında kamaşmaya sebep olur.
Fazla ısınır.
Işık rengi pembemsidir.
Yeşile dönük renkleri iyi göstermez.
----------------
FLORESAN LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
İşletme gideri düşüktür.
Fazla ısınmaz.
Kamaşma oluşmaz.
Çeşitli beyaz renk seçeneği sunar.
Ömrü oldukça uzundur.
Gündüz ışığına yardımcı olarak kullanılabilir.
Yüksek aydınlık elde etmeye elverişlidir.
Olumsuz Yanları;
Anında ışık vermez.(Manyetik balastlı kullanımda)
Yardımcı araçlara gereksinim duyulur.
Kuruluş masrafı fazladır.
Bazı durumlarda gürültü çıkarır.
Stroboskobik etki göstermesine dikkat edilmelidir.
---------------
YÜKSEK BASINÇLI CİVA BUHARLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
Ömrü uzundur.
Sarsıntıya ve darbelere dayanıklıdır.
Her konumda yanabilir.
Ateşleyiciye ihtiyaç duymaz.
Isı değişimlerine ve gerilim yükselmelerine karşı dayanıklıdır.
Verdiği ışığa karşın lamba boyutu büyük değildir.
Kullanımı ucuzdur.
Olumsuz Yanları;
Yanma süresi uzundur. (4-5 dakika sonra tam ışığını verir.)
Yardımcı araçlara gereksinim duyulur.
Kuruluş masrafı fazladır.
Kırmızıya dönük renkleri iyi göstermez.
-------------------
METAL HALOJEN LAMBALAR
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü büyüktür.
Ömrü uzundur.
En iyi renk ayırma yeteneğine sahip lambadır.
En beyaz ışığı verir.
Olumsuz Yanları;
Gerilim dalgalanmalarına karşı hassastır.
Dimmerlenmeye uygun değidir.
Kuruluş masrafı fazladır.
------------
SODYUM BUHARLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Etkinlik faktörü en büyük ışık kaynağıdır.
Ömrü uzundur.
Kullanımı ucuzdur.
Sisli havalarda iyi bir görüş sağlar.
Olumsuz Yanları;
Kuruluş masrafı fazladır.
Renklerin ayırdedilmesine olanak vermez.
Rengi sarıdır.
-----------------
YÜKSEK BASINÇLI LAMBA
Olumlu Yanları;
Yüksek ışık verimi
Renksel geri verimi iyi olan türlerinin olması
Uzun ömürlü olmaları
Bazılarının dimmerlenebilmeleri
Dip ve lamba türü açısından çeşitli seçeneklerinin olması
Çoğunun hemen her konumda yanması sayılabilir.
Olumsuz Yanları;
- Genelde balast ve ateşleyici gibi ek yardımcılar ile birlikte kullanıldıklarından ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması.
- Yandıktan sonra tam ışık verimine ulaşmak ve söndükten sonra tekrar yanmak için belli bir süreye ihtiyaç duymaları
- Şebeke gerilimindeki değişimlerden etkilenmeleri
- Saydam ampullü türlerinin ışıklılığının yüksek olması
- Kimi türlerinin büyük oranda morüstü ışınım yayımlamaları
- Yanarken ısınmaları ve mekana ısı yükü getirmelerini saymak mümkündür.
-------------
YÜKSEK BASINÇLI DEŞARJ LAMBALARININ KULLANIM ALANLARI
1-CİVA BUHARLI LAMBALAR
Kırsal kesim ve şehir alanlarının aydınlatılması
Maden yatakları ve taş ocaklarının aydınlatılması
Kamuya ait okul,tren istasyonu, resmi daireler gibi binaların aydınlatılması
Çelik - kağıt fabrikalarının aydınlatılması
Dekoratif maksatlı projektör uygulamarı
2-METALİK HALOJENÜRLÜ LAMBALAR
Mağaza, vitrin ve müze aydınlatmaları
Dekoratif maksatlı iç mekan aydıdınlatması
Tarihi eserlerin ve bina yüzeylerinin projektör uygulamaları
Spor aktivitesi alanlarının aydınlatılması
Liman ve inşaat alanlarının aydınlatılması
Endüstriyel sergi alanlarının ve hipermarketlerin aydınlatılması
Yüksekliği fazla olan ve üstü kısmen kapalı alanların aydınlatılması
3-SODYUM BUHARLI LAMBALAR
Yol aydınlatması
Platform ve araç parklarının aydınlatılması
Sanayi alanlarının aydınlatılması
Spor tesislerinin aydınlatılması
Binaların dış kısımlarıonın aydınlatması
Lambaya Yardımcı Elemanlar
BALAST
Deşarj lambaları negatif direnç karakteristiğindedir ve bu nedenle bir akım sınırlayıcıyla birlikte kullanılmaları gerekmektedir. Endüktans, kapasite veya direnç yardımıyla deşarj lambalarının akımını sınırlamaya veya ayarlamaya yarayan, lamba ile şebeke arasına bağlanan araca balast denir. balastlar sadece direnç, endüktans veya kapasite elemanlarından herhangi birinden üretilebileceği gibi bu elemanların birkaçını ve transformatör, flicker önleyici, soğuk ateşleyici, parazit hafifletici vb yardımcı elemanların birçoğunu içinde barındıran yapıda da olabilir.
İyi bir balast aşağıdaki özelliklerde olmalıdır:
Üzerinde yüksek güç kaybı olmamalıdır.
Lambanın tam güçte yanmasını sağlamalıdır.
Gürültü yapmamalıdır.
Radyo parazitlerine yol açmamalıdır.
Akımın dalga şeklinde bozukluğa yol açmamalıdır.
Lambayı kolay tutuşturacak yapıda olmalıdır.
Uzun ömürlü olmalıdır.
Fazla ısınmamalıdır.
Balast kayıpları sistem verimliliğini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Floresan lambalarla kullanılan balastlar CELMA tarafından bir enerji sınıflandırmasına tabii tutulmuştur. Buna göre;
A1 Dimmerlenebilir Elektronik balast
A2 Düşük kayıplı elektronik balast
A3 Standart elektronik balast
B1 Ekstra düşük kayıplı manyetik balast
B2 Düşük kayıplı manyetik balast
C Normal kayıplı manyetik balast
D Yüksek kayıplı manyetik balast
İGNİTÖR (ATEŞLEYİCİ)
Eloktrotlarda herhangi bir ön ısıtmaya gerek duyulmadan, deşarj lambalarında ateşlemeye yönelik gerilimsel atlama sağlayan aygıtlar ateşleyici olarak tanımlanır. Metalik halojenürlü lambalar ve sodyum buharlı lambalarda deşarjın başlaması için gerekli olan gerilim değeri şebeke geriliminden daha yüksek olduğu için (700 – 5.000 V) bu lambalar ateşleyicilerle birlikte kullanılır. Ateşleyicinin görevi, lambanın ateşlenmesi için gerekli olan yüksek gerilim değerini sağlamaktır. Ateşleyici, lambanın ateşlenmesinin sağlanmasından hemen sonra devre dışı kalmalıdır. Bunun sağlanması için lamba uçlarındaki gerilim kontrolü, lamba akımı veya zaman fonksiyonu gibi özelliklerden faydalanılır. Ateşleme ardından devre dışında kalmayan ateşleyici lamba ömrünün kısalmasında neden olur.
Yüksek basınçlı sodyum buharlı lambalar ile metalik halojenürlü lambalar çalışmak için 700 – 5.000 V arasında bir ateşleme gerilimine ihtiyaç duyarlar. Lamba için kullanılacak ateşleyici tercihinde lamba gücü ve tipi belirleyici özelliklerdir. Ateşleyiciler 190 V’luk şebeke gerilimine kadar ateşlemeyi garanti eder. Seri, paralel ve yarı paralel olmak üzere üç tip ignitör vardır. Bunlardan en çok tercih edilen seri ignitördür.
KONDANSATÖR
Deşarj lambaları, birlikte kullanıldıkları yardımcı ekipmanlarla birlikte şebekeden aktif güçle birlikte reaktif güç de çekerler. Kullanılan balastların endüktif karakterde olmaları nedeniyle, çekilen endüktif reaktif gücün kompanze edilmesi gerekir. Kompanzasyonda, her farklı lamba tipi için farklı kapasite değerine sahip kondansatör kullanılır.
Bir kondansatör temel olarak, iki iletken plaka arasına bir yalıtkan konulması ile elde edilir. Yalıtkan olarak hava, mika, kağıt, yağ ve cam benzeri malzemeler kullanılır. Kapasite değeri iletken plakanın yüzeyi ve dielektrik sabiti ile doğru, plakalar arası uzaklıkla ters orantılıdır ve elektrik yükünü depolama miktarını ifade eder.
Bir kondansatör şarj edilip devreden ayrılırsa zamanla plakalar arasında yavaş yavaş ve kendiliğinden bir deşarj olabilir. Böyle bir durumda plakalar arasındaki dielektrik malzemenin bozulması söz konusudur. Bu durumu önlemek için plakalar arasına bir ‘deşarj direnci’ bağlanarak, kondansatörün bu direnç üzerinden deşarj olması sağlanır.
---------------------
Aydınlatma ve Mimari
Mimarı tasarım konusu olmuş yapılar, meydanlar, anıtlar, parklar, heykeller vb. kentsel değerlerin aydınlatılması için ‘aydınlatma tasarımı’ kavramını bilmek gerekir. Kent dışında kalan yollar, kavşaklar, karayolu tünelleri, uçak pistler gibi yerlerin aydınlatılması bunun dışında kalır. Bir aydınlatma tasarlanırken öncelikle mimari yada kentsel özelliklerin incelenmesi gerekir. Oluşturulacak aydınlık bir yandan mimari karakter ve kullanışa uyarken, bu aydınlığı sağlayacak ışık kaynakları da olabildiğince mimari ile bütünleşmeli, biçim, gereç, renk ve konum bakımından mimariye uyum sağlamalıdır. Uyum çalışması yapılmadan ileriki aşamalara geçilmemelidir. Çünkü yapılacak tasarımın temel verilerinin oluşturulmasını yönlendiren ve biçimlendiren bu çalışmadır. Bu tasarımı yaparken dikkat edilmesi gereken temel hususları şu şekilde sıralamak mümkündür;
Belli nesneleri ve/veya alanları aydınlatacak olan ışık buralara yönlendirilmeli, ve kesinlikle göze gelmemelidir. Gözün ışık kaynağını görmesi hem rahatsız edici ve yorucudur, hem de oluşturulan aydınlıktan yararlanmayı azaltır. Göze gelen ışık aydınlatılan nesne yada alanların, olduğundan daha karanlık görünmesine neden olur.
Bir yüzeyde girinti ve çıkıntıların algılanması önem taşıyorsa bu yüzey için baskın doğrultulu bir ışık alanı oluşturulmalı ve yüzeydeki girinti ve çıkıntıların eğimine göre ayarlanmalıdır. Tüm üç boyutlu dokuların aydınlatmasında bu kural geçerlidir.
Gölge niteliği bakımından, içinde yaşanan iç mekanlarda yumuşak ve saydam gölgeli bir aydınlık oluşturmak uygun olur. Kara gölgeli aydınlıklar, oluşturdukları ışıklık karşıtlıkları nedeniyle ilgi çekici, fakat yorucudur. Bu tür aydınlıklar ancak vitrin ve sahne gibi, içinde yaşanmayan ve kısa süre bakılan yerlerin aydınlatmaları için uygundur.
Sert gölgeli aydınlıklar, düzlem olmayan yüzeylerde var olmayan çizgiler oluşturabilir ve böylece sert ve gerçek dışı görüntülere neden olabilir. Bu nedenle yalnızca özel amaçlar için kullanılmalıdır.
Bakılan alan çevre alandan daha aydınlık olmalıdır. Okunan bir kitabın sayfaları, çalışılan bir tezgahın üstü, bir konuşmacının yüzü, bir yazı tahtası, yakın çevreye oranla daha karanlık olmamalıdır.
Bakılan alan ile çevre alanlar arasındaki ışıklılık oranları yorucu karşıtlıklar oluşturmamalıdır. Değişik alanların tanımları ve aşılmaması gereken karşıtlık oranları, aydınlatma tekniği literatüründe yer almaktadır.
Büyük karşıtlıklar, küçük karşıtlıkların görülebilmesini engeller. Bu kural renk konusu için de geçerlidir. Daha önce de bahsedilen ışığın göze gelmemesi kuralı bu yolla da açıklanabilir. Görsel algılama, renk ve ışıklılık karşıtlıklarının algılanmasından başka bir şey olmadığına göre aşırı karşıtlıklar oluşturarak, bakılan yerin eksik oluşturulmasına meydan verilmemelidir.
Mat nesneler, üzerinde oluşturulan aydınlık ile görünür duruma gelirler. Parlak nesneler ise üzerlerinde oluşan çevre görüntüsü ile algılanırlar tam mat nesnelerin kendi görünürlükleri de tamdır. Ayna gibi tam parlak yüzeyli nesnelerde ise tam olarak görünürlük, oluşan çevre görüntülerinin görünürlüğüdür. Tam mattan tam parlağa değişen ara durumlarda ise nesnelerin kendi görünürlükleri de buna göre değişir.
Mat nesnelerin aydınlatmasında elde edilecek sonuç, bu nesneler üzerinde oluşturulacak aydınlığa, dolayısıyla bunların ışıklılığına bağlıdır. Parlak nesneler üzerinde oluşturulacak aydınlık ise, bunların kendi görünürlüklerinde pek etkili olmaz; yansıttıkları yüzeylerin aydınlatılması ve gerekli ışıklılığa kavuşturulması gerekir.
Çok küçük mat ve parlak yüzeylerin oluşmuş iki boyutlu dokuların vurgulanması mat ve parlak yüzey elemanları arasında yeterli ışıklılık ayrımı oluşturmakla elde edilir.
Parlak nesnelerin yansıttıkları yüzeylerde büyük ışıklılık karşıtlıkları varsa, bu nesneler iyice parlak görünür. Bu nesnelerin yansıttıkları yüzeylerde ışıklılık karşıtlıklarının azalması ile nesnelerin algılanan parlaklıkları da azalır. Işıklılık karşıtlığı olmayan yada, çok az olan bir ortam içindeki parlak nesneler mat görünür. Parlak nesnelerin olduğundan daha parlak yada aksine mat görünmesi gereken durumlar vardır. Aydınlatmada çevre düzeni buna göre kurulmalıdır.
Parlak nesnelerin biçimlerinin algılanması, bunlar üzerinde çizgisel görüntülerin oluşmasına bağlıdır. Aynı zamanda parlaklığın da vurgulanması gerekiyorsa, bu çizgisel görüntüler, çizgisel (doğrusal) ışık kaynaklarının görüntüleri olabilir.
Aydınlatmada aydınlatan ışığın rengi ile aydınlanan nesne ve yüzeylerin renkleri arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Değişik spektrumlu ışıklar, özdeksel renklerde çok büyük renk türü değişimlerine neden olabilir. Çeşitli mekanlarda değişik ışık renklerinde oluşan ışıksal iklimler de birbirinden çok farklı ve yerine göre çok iyi yada çok kötü olabilir.
Dış aydınlatmada, kale, sur, şato gibi eski yapıların ve bunların kalıntılarının sıcak renkli ışıklar ve özellikle yüksek basınçlı sodyum buharı lambasının, sıcak sarı ışığı ile aydınlatılması uygun olur. Yeni taş yapılar, yada beyaza yakın renkli yapılar, beyaz renkli ışıkla aydınlatılmalıdır. Metal ve cam yüzeyli çağdaş yapıların aydınlatmasında soğuk renkli ışıklar, yada başka renkli ışıklar kullanılabilir. Bu tür yapıların yüzeyleri parlak olabileceğinden, konu bu açıdan ele alınmalı ve aydınlatmanın dolaylı yollarını da kapsayan bir etüd ile işe başlanmalıdır.
Yapı dış yüzeyleri aydınlatılırken, anlamsız bir görüntü oluşturacak olan düzgün yayılmış aydınlıktan kaçınmalıdır. Yapı yüzeyi etüd edilerek, buradaki devingenliği vurgulayacak ve mimari anlatımı belirginleştirebilecek yeterli ışıklılık ayrımları yaratılmalıdır.
Kent aydınlatmasında konu, bölgesel yada kentsel diziler olarak ele alınmalıdır. Karanlık içinde tek bir yapının aydınlatılması, çok yönlü ciddi etüdleri gerektirir.
Kent içi dış aydınlatmalarda, belli bir bölgede; örneğin bir meydanı çevreleyen yapıların yüzeylerinde tek renk ışık kullanmaya özen gösterilmelidir. Farklı bir renk ile bir vurgulama yapılmak isteniyorsa bunun çok iyi etüd edilmesi gerekir. Bu durumda bile ışık rengi sayısı ikiyi aşmamalıdır. Vurgulamanın aynı rengin daha doymuşu ile yapılması ise daha iyi bir çözümdür.
Bitkilerin ve suların aydınlatılması mutlaka soğuk renkli ışıkla yapılmalıdır. Sular (havuzlar, göletler vb.) su içinden aydınlatılmalı, yada bunları çevreleyen ağaçlar aydınlatılarak karanlık su yüzeyinde bunların görüntüleri elde edilmelidir. Su yüzeyinin parlak ve yansıtma çarpanının da düşük olduğu unutulmamalıdır.
Ağaçlık alanları aydınlatmasında, her ağacın aydınlatılması en büyük yanlıştır. Aydınlatma, ağaç gruplar için ve yer yer yapılmalı; aralarda aydınlatılmamış ağaç grupları bırakılmalıdır. Işık kaynağını yükseğe konulup, ağaçların gövdesi karanlıkta bırakılarak ağaçlar yerden koparılmamalıdır. Işığın göze gelmemesi başka önlemlerle sağlanmalıdır.
Tüm dış aydınlatma konularında da ışığın göze gelmemesi kuralı titizlikle uygulanmalıdır. Özellikle, parlak yüzeyli yapılarda ışık kaynaklarının görüntüleri de düşünülmelidir.
Aydınlatma tasarımı, bir anlamda mimari tasarım gibi gerçek gereksinimleri karşılamaya yönelik ve aydınlatma tekniğine dayalı olarak, özgün bir aydınlatma düzeninin oluşturulması şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda, belli bir aydınlatma tasarımında konunun teknik yönü yanında sanatsal ve mimari yönü olmak üzere iki ayrı boyutunun olduğu açıkça ortaya konulmaktadır. Mimari tasarım nasıl belli aşamalarla gerçekleşiyorsa, aydınlatma tasarımı da aynı şekilde onu izlemelidir. Bu aşamalar sırasıyla Ön tasarım, Tasarım ve Uygulama projesi olarak ele alınır.
Ön tasarım, mimari açıdan bir hazırlık evresi olup, mimari tasarım konusunun özelliklerine göre doğal ve yapma olarak tüm verilerin, konu ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin değerlendirildiği,her yönden belirli ilke ve kararların verildiği bir aşamadır.
--------------
Popüler Aydınlatma Teknolojileri
LED İLE AYDINLATMA
LED teknolojisi 1960’lı yıllardan sonra adım adım geliştirilmiştir. Geçmiş yıllarda LED’ler genellikle pano gösterge ışıkları ve dahili sinyalizasyon uygulamaları için kullanılmıştır. Küçük boyut ve düşük ışık gücüyle sınırlı olmaları nedeniyle LED’ler sadece kısa mesafelerden etkin olarak algılanabiliyorlardı. LED’lerin dış ortamda kullanılmaya başlanmasıyla, dış ortamdaki ışık miktarlarının yüksek olması bazı sorunlar oluşturmuştur.
Son yıllarda LED teknolojisinin daha da geliştirilerek ultra-parlak LED’lerin üretilmesi ve yeni sistem tasarımı ile LED’lerin ışık gücünün arttırılması sonucu birkaç firma LED tabanlı trafik sinyal lambaları üretmeye başlamıştır.
İnsan gözünün algılayabileceği dalga boyu aralığında, karmaşık kimyasal bir bileşik olan AlInGap kullanılarak sarı ve kırmızı ışık veren LED’ler üretilmiştir. A.B.D’de ilk LED’li sinyalizasyon çalışmaları 1990’lara dayanır. Sarı, kırmızı ve yeşil renklerinin üçünün birden LED’ler ile sağlanması 1995 yılında Japonya’da InGaN kimyasal bileşiminin bulunmasıyla mümkün olmuştur.
Son zamanlarda aydınlatma sistemlerinde LED’lerin kullanılması yaygınlaşmıştır. Yarıiletken teknolojisinin gelişmesiyle daha küçük akımlarda daha yüksek şiddette ışık veren daha küçük ebatlarda LED’ler geliştirilmektedir. Bu da LED’lerin aydınlatma sistemlerinde kullanılmasında avantaj sağlamaktadır.
LED’ler fiziksel olarak katı yapıda, optoelektronik yarıiletken bir elemandır ve girişine gelen enerjinin çoğunu direkt ışığa çevirir. Enerji verimi, uzun ömür performansı, az ısı oluşturması, sarsıntı ve titreşime karşı mukavemeti ve tasarım esnekliği başlıca üstün özellikleridir. Düşük güç tüketimi sayesinde enerji tasarrufu sağlarlar. Güneş enerjisi ile kullanıma uygundurlar. Flaman teli ve hareketli parça içermediklerinden sarsıntı ve titreşimlerden etkilenmezler.
FİBER OPTİK İLE AYDINLATMA
Işığı, fiber kablolarla elektrik veya ısı enerjisinin olumsuz etkilerini barındırmaksızın taşıma olarak ifade edilen yeni bir aydınlatma tekniğidir. Fiber optik sistemlerde ışığın Ultraviyole(UV) ve infrared(IR) ışınımlar içermemesi nedeniyle değerli nesnelerin ve patlama riski yüksek yerlerin aydınlatılması için en iyi alternatiftir. Işık kaynağı ile armatürün farklı yerlerde olması, ulaşılması ve bakımı zor noktaların aydınlatılmasında kolaylık sağlar. Ayrıca efekt ve farklı modelleme seçenekleriyle tasarımda önemli bir yeri vardır.
Fiber optik bir sistem 3 kısımdan oluşur;
1- İçerisinde ışık kaynağı, yansıtıcı, fan filtre gibi elemanlar bulunan kaynak,
PMMA(polimetilmetakrilat) veya cam fiber yapıda olabilen ve görevi ışığı taşımak olan fiber lifler,
Fiber liflerin ucuna yerleştirilen ve kullanım amacına bağlı olarak çeşitli efekt ve ışık dağılımını kontrol eden bir armatür.
Fiber optik sistemin sağladığı avantajlar olarak aşağıdakileri sayabiliriz;
1 - Tek bir kaynaktan bir çok noktaya ışık dağıtılabilir.
2- Işık soğuktur ve bu sayede cisimlere yakın konumlandırılabilir.
3– Işık beraberinde UV ve IR ışınımları taşımaz.
4 – ışık çok hassas olarak yönlendirilebilir.
5 – Işığın manyetik alan oluşturmaması sayesinde toz ve benzeri partikülleri harekete geçirmez.
6 – Geleneksel sistemlere nazaran çok daha estetiktir.
7 – Bakım ve işletme giderleri düşüktür.
8 – Sisteme çeşitli efektler eklenebilir.
Dezavantajları
İlk yatırım maliyetleri yüksektir.
Tasarımı ve montajı detaylı işçilik gerektirir.
Yüksek çıkış gücü yoktur.
Müze ve sergi alanlarında, cephe, anıt ve heykel aydınlatmasında, patlama riski olan yerlerde, ulaşılması zor olan yerlerde ve özellikle estetik tasarımın önem kazandığı yerlerde fiber optik ile aydınlatma kullanılmaktadır.