Ben ne kadar kötüyüm?

paskomya

Profesyonel Üye
Katılım
10 Eki 2009
Mesajlar
8,783
Puanları
2,556
Yaş
60
Konum
bodrum
evet değerli forum arkadaşlarım,
anlatacağım hikaye 40 yıl öncesinden başlıyor. her zaman derim, ben iyi bir örnek değilim diye ama ne yapayım ben bu'yum.
hani şöyle böyle 40 yıl öncesine dayanır arkadaşlığımız belki + 1-2 daha geriye. o zamanlar ben lisedeydim. tu kaka tekmeyle bitirdim o mühendislik okuyordu. hayat o zaman da zordu. mesleğini yapamıyordu. yazık elinde kapı gibi mühendis diploması varken bulduğu yarım yamalak işlerde çalışıyordu. ben zaten o zamanlardan beri alkolümdeki kan miktarını ayarlamakla meşguldüm. sonunda bir balık çiftliğinde iş buldu ve bizi (ben ve arkadaşlarımı) davet etti. o zamanlar çiftlikler çok moda ve iyi para kazanıyorlar, devlet teşfiği filan. aklı olan para kazanıyor. bize ortak bir çiftlik kuralım dedi. cebinde en çok parası olan ben en iyimser hesabın bizi kurtarmayacağını söyledi, çünkü parası giden bendim. kendi emeğimi saymıyorum bile. o kendini mühendis müdür ve işletmeci olarak gördü. böylece çiftlik işi yattı. (iyi ki yatmış, yoksa fena gümlemiştik(m). işletmedeki ağ kafesleri benim yapmamı teklif etti ve kabul ettim. bir süre sonra ortaklardan yüksek mühendisler, hesaplama işleri dahil her şeyi bana bıraktılar. bu arada ona askerlik geldi ve işi bırakmak zorunda kaldı. ben çalışmaya devam, diğer arkadaşlarım da tabii. nerdeyse hepimiz ekmeğimizi elimize almıştık. askerliği bitti geri döndü, ama iş yok. sonuçta gurubuz. akşamları bara gidiyorduk, cebinde kuruş yok. ona çaktırmadan cebine para koyuyordum gizlice ve "git bize içki al" dediğimde, yüzüme bakıyordu param yok diye. ben sadece "cebini kontrol et" diyordum. kızlara ayıp olmasın değil mi? sonuçta ben emekçiydim. liseyi tekmeyle bitiren adamdım. o ise mühendisti. aç karnını doyurdum, cebine harçlığını koyduğum adamı tekrar şirkete almaları için aracı oldum baskı yaptım ve işe aldırdım. bir yılın sonunda benim kazandığım para ona batmaya başladı. yılda üç ay çalışıp onun yılda kazandığı parayı kazanıyordum ve bunu yüzüme karşı söylüyordu. ben o parayı iki yılda bir kazanırken, o sadece her ay düzenli maaşını alıyordu. seksenler bitti doksanlar başladı. hayat güzel gidiyor, etiket yaptım, aranılan kişi oldum. bu arada kızlar, hanım arkadaşlar... her sınıftan vardı, doktor ,hemşire, mühendis, lise mezunu vs. yani hayat bana güzeldi. sonra ortaklarla aramı bozdu, işlerime engel olmak için her şeyi yaptı beni ciddi miktarda kazanç kaybına batırdı. ilahi adalet mi demek lazım bilmiyorum o sektöründen bir mühendisle evlendi; ben bir avukatla. ben yükselmedim hatta düştüm ama yıkılmadım ayakta kaldım. ikimizin de çocuğu oldu, zaman zaman karşılaştık ama benim için bitmiş bir arkadaşlıktı ve bitmişti. aradan geçen yıllar yürü ya kulum dedi, o şirketten çaldıklarıyla adam oldu, ben eşimin gücü ve hırsı, ticari zekasıyla büyüdüm. (gerçi batık olduğum için, bütün yatırımlar, gayri mülklerin hepsi eşimin üzerineydi) 2000 krizinden sonra bütün ipler koptu. aradan yıllar geçti ve herkes hayatını yaşadı. en son covid kayıplarından bir büyüğümün mevlüdünde denk geldim. hangi yüzle bana "nasılsın" diye sordu bilmiyorum ama sadece "iyiyim" dedim ve tek kelime konuşmadım.
benim hayatımda hiç bir zaman bana yol gösteren bir "baba" bir "ağabey" olmadığı için yeterinden fazla hatalar yaptım ve her şeyi çok pahalı ödedim. asla pişman değilim. keşke bir babam olsaydı, bir ağabeyim alsaydı bu gün daha varlıklı biri olurdum. buna da şükür.
halk oyunları ekip ve derneğimizde ikimizde kurucu üyeydik ve görevler aldık. yarışmalara ve gösterilere katıldık. bir şekilde bir aradaydık ama uzaktık.
bu gün vefat haberini aldım. whatsapp gurubundan öğrendim. iyi yada kötü tek kelime etmedim. çünkü o bana kötüydü.
arkadaşlarım aradı "haberin var mı?" diye. var dedim ve içimdekileri yuttum.
arkasından "üzüldün mü?" hayır. senin mi? "bilmiyorum" peki laf edecek miyim? "hayır" cenazesine gidecek miyim? "hayır"
arkasından tek kelime etmeyeceğim. hiç konuşmayacağım. mutlu olacak mıyım? "bilmiyorum"
şimdi ben ne kadar kötüyüm?
 
Benim görüşüme göre bu evrende hiçbir şey keskin çizgilerle çizilip belirlenmemiş, herşey muğlak veya toleranslı bırakılmıştır. Doğru-yanlış, İyi-kötü dediğimiz temel ahlak kavramları bile muğlak, toplumdan topluma, insandan insana, zamandan zamana değişkenlik gösterirken bu olayı düşünüp iyilik-kötülük değerlendirmesi yapmak ne derece doğrudur bilemedim.

Ben kendi adıma 51 yaşında biri olarak geçmişteki hatalarıma veya pişmanlıklarıma üzülmeyi, "Acaba şunu yapsaydım, bu olur muydu" vb. düşünceleri bırakmaya başladım yavaştan. Olması gerekenler oldu ve bitti, geçti ve gitti hepsi bu. Dün gitti, yarın yok. Bu dediklerimi %100 uygulayamıyorum elbette ama %60-70 bile kardır. Çevremde "arkadaş" veya "dost" diyebileceğim insanlar ise yıllar içinde bayağı azaldı. Şikayetçi değilim. Hatta bazen iyi bile oluyor. Kafam çekmiyor. Hareket, ışıltı, koşturmaca bana göre değil artık. Sükunet, huzur, sessizlik arıyorum.

Bu nedenle derim ki, üzüldüyseniz bir süre yasını tutun, üzülmedi iseniz yaşamaya hiçbir şey olmamış gibi devam edin. Bu evrende kimse "özel" ,"süper", "vazgeçilmez" ,"mükemmel" vb değil. Etten kemikten, öldüğümüzde çürüyen , geri dönüşebilen malzemelerden yapılmış, hata yapmaktan muaf olmayan yaratıklarız. Her şeye aşırı anlam yükleyip, sonra kendi yüklediğimiz anlamaların altında ezilmenin manası yok. Sonuçta hepimiz toprağa karışıp gidiyoruz ve iki nesil sonra hiç var olmamış gibi oluyoruz zaten. Ne adımız ne sanımız kalıyor. Kalsa da kalmasa da dert değil ya o da ayrı bir konu. Neyse, bu kadar yeter sanırım, uzun uzadıya yazıp sıkmanın manası da yok. Selamlar olsun üstad!
 
Benim görüşüme göre bu evrende hiçbir şey keskin çizgilerle çizilip belirlenmemiş, herşey muğlak veya toleranslı bırakılmıştır. Doğru-yanlış, İyi-kötü dediğimiz temel ahlak kavramları bile muğlak, toplumdan topluma, insandan insana, zamandan zamana değişkenlik gösterirken bu olayı düşünüp iyilik-kötülük değerlendirmesi yapmak ne derece doğrudur bilemedim.

Ben kendi adıma 51 yaşında biri olarak geçmişteki hatalarıma veya pişmanlıklarıma üzülmeyi, "Acaba şunu yapsaydım, bu olur muydu" vb. düşünceleri bırakmaya başladım yavaştan. Olması gerekenler oldu ve bitti, geçti ve gitti hepsi bu. Dün gitti, yarın yok. Bu dediklerimi %100 uygulayamıyorum elbette ama %60-70 bile kardır. Çevremde "arkadaş" veya "dost" diyebileceğim insanlar ise yıllar içinde bayağı azaldı. Şikayetçi değilim. Hatta bazen iyi bile oluyor. Kafam çekmiyor. Hareket, ışıltı, koşturmaca bana göre değil artık. Sükunet, huzur, sessizlik arıyorum.

Bu nedenle derim ki, üzüldüyseniz bir süre yasını tutun, üzülmedi iseniz yaşamaya hiçbir şey olmamış gibi devam edin. Bu evrende kimse "özel" ,"süper", "vazgeçilmez" ,"mükemmel" vb değil. Etten kemikten, öldüğümüzde çürüyen , geri dönüşebilen malzemelerden yapılmış, hata yapmaktan muaf olmayan yaratıklarız. Her şeye aşırı anlam yükleyip, sonra kendi yüklediğimiz anlamaların altında ezilmenin manası yok. Sonuçta hepimiz toprağa karışıp gidiyoruz ve iki nesil sonra hiç var olmamış gibi oluyoruz zaten. Ne adımız ne sanımız kalıyor. Kalsa da kalmasa da dert değil ya o da ayrı bir konu. Neyse, bu kadar yeter sanırım, uzun uzadıya yazıp sıkmanın manası da yok. Selamlar olsun üstad!
eğer bir cehennem varsa: dibine kadar yolu var... eğer ilahi bir adalet varsa bana bu günleri gösterdi. eğer bir her ne varsa kafa, alkaol bi milyon. benim , vicdan dediğim adalet: bana çalışıyor...
yaşasın kötülük, yarın ayık olduğumda açıklarım
 
eğer bir cehennem varsa: dibine kadar yolu var... eğer ilahi bir adalet varsa bana bu günleri gösterdi. eğer bir her ne varsa kafa, alkaol bi milyon. benim , vicdan dediğim adalet: bana çalışıyor...
yaşasın kötülük, yarın ayık olduğumda açıklarım
KÖTEK emoji-hammer.gif
 
inancınıza göre bir fatiha okuyun . bir mum yakın ....bilemiyorum ...iyi günlerin hatırına.
öldügüne üzüldügünüz canınızın sıhıldıgı itiraf edmesenizde belli ki ; Bu gayet insani.
Aksi olsa buraya yazmazdınız.
 

Forum istatistikleri

Konular
128,882
Mesajlar
921,306
Kullanıcılar
451,026
Son üye
prfeem

Yeni konular

Geri
Üst