OKAN ÜNİVERSİTESİ' nden konumuzla ilgili güzel bir çalışmayı bilginize sunuyorum.
Türkiye Neden Teknoloji Üretemiyor?
1.Teknoloji Üretimi Neden Önemli?
Dünya üzerinde en önemli rekabet alanlar
ından birisi yeni teknoloji üretimi. Bir diğeri deonunla bağlantılı olan yenilebilir enerji kaynakları ve mevcut kaynaklara ulaşım. Artık gelişmiş
ülkeler aras
ındaki güç savaşı bu alanda gerçekleşmekte.Gelişmekte olan ülkeler için de geri kalmışlık çemberini kırmanın yolu yeni gelişen bir alanayatırım yapıp o alanda uzmanlaşmak. Son 15-20 yılda bile daha önce esamesi bileokunmayan ülkelerin teknoloji üretimlerine verdikleri önem sonucunda dünya ülkeler ligindeüst sıralara tırmandıklarını, gelişmiş ülke olma yoluna girdiklerini gördük. Çin, Hindistan,Asya Kaplanları, İrlanda, İsrail bunlardan bir kaçı.Türkiye de eğer Latin Amerika ülkeleri gibi teknolojik devrimlere uyum sağlayamamış düşüş
içerisinde bir ülke olmak istemiyorsa, zenginli
ğe ve toplumsal istikrara kavuşmak istiyorsadünya piyasalarına bir şeyler sunabilen ve bu sunduğu ürün ve hizmeti diğer ülkelerinhepsinden daha iyi sunabilen bir ülke haline gelmelidir. Bunun da yolu yeni teknolojilereyatırım yapmaktır.
2. Teknolojiyi Sadece Geli
şmiş Ülkeler mi Üretebilir?
Kesinlikle yanl
ış bir görüş. Küba gibi çok zayıf ve izole ülkelerin bile istediklerinderindeteknoloji üretebildikleri düşünülürse teknoloji üretmenin gelişmiş ülkelerin tekelinde olmadığı
anla
şılır. Türkiye’nin sorunu teknolojiden uzak kaldıkça teknolojiyi gözünde büyütmesi ve biraşağılık kompleksine kapılmasıdır. Bunu yaşlı insanlarda rastlanan bilgisayar korkusunabenzetebiliriz. Oysa beş-yedi yaşında çocuklar aynı bilgisayarları kullanabiliyor, 15-16yaşındakiler ise virüs yazabiliyor.
İ
lk önce biz üretemeyiz ön yargısının kırılması gerekiyor. Türkiye’nin yer aldığı coğrafyageçmişte bir kere değil bir kaç kere bilimin, teknolojinin, ekonomik gelişmenin merkeziolmuştu. Eski Yunan Medeniyeti, Bizans, Osmanlı İmparatorluğu’nun parlak dönemlerisayılabilir. Zaten teknoloji üretiminin önünde coğrafyanın bir engel olmadığı da son dönemdeçıkış yapan ülkeler tarafından ispatlandı. Üstelik bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerlecoğrafyanın önemi azaldı. Artık neredeyse Himalayaların tepesinde ya da kutuplarda bileyaşayarak teknoloji geliştirmenin mümkün.Doğu toplumlarının teknoloji geliştiremediği yani kültürün teknoloji gelişimine engel olduğugörüşü de önce Japonya ve Asya Kaplanları’nın çıkışı, sonra ise Çin ve Hindistan’ın yaptığı
at
ılımlarla çürütülmüş oldu. Çin, komünist ve baskıcı bir yönetim altında, Hindistan iseayrımcı bir kast sistemi içinde bile teknoloji geliştirebilidi ve her iki ülke de güç odağı halinegelmeye başladı. Bu da yine teknoloji gelişiminin önünde coğrafya, kültür, siyasi yapı,toplumsal doku gibi engeller olmadığını gösteriyor.
3. Geli
şmemiş Ülkeler Birden Teknoloji Üretme Düzlemine Çıkabilir mi?
Geli
şmemiş ülkelerin teknoloji geliştirmeleri kolay değil ancak genel görüşün aksine şahsengelişmemiş ülkelerin geride kalmalarının aynı zamanda bir avantaj da olabileceğinidüşünüyorum. Bu avantaj gelişmiş ülkelerin izlediği aynı yolu izlemeden onların bilgi birikimiüzerine sıçrama yapma avantajıdır.Ne yazık ki çoğu akademisyen ve danışman bunun tam tersini savunmaktadır. Örneğinrekabet gurusu Michael Porter mevcut olanın geliştirilmesi gerektiğini söylemektedir kiaslında bu yapılması gerekenin tam tersidir. Zaten gelişmemiş ülkelerde mevcut olan fazlabir şey de yoktur. Mevcut olduğu iddia edilen alanları bırakıp yepyeni alanlara girmenin deyüksek bir maliyetti bulunmamaktadır.Gelişmemiş ülkeler açısından bu sıçrama yapabilme avantajını kullanabilmek çok önemlidir.Japonya’da başlayan Asya mucizesinin de temelinde bu strateji yatmaktadır. Bu ülkelerkesinlikle ileri ülkelerin bırakmakta olduğu teknolojileri kendi ülkelerine getirmek gibi yanlış biryola sapmamışlar ve yarışa en son aşamasından katılmışlardır.Zaten bu teknolojinin hem avantajı hem de dezavanytajı durumundadır. Yazılımla ilgilenenlerbilirler. Eğer iki yıl gelişmelerden uzak kalırsanız bilginiz neredeyse tamamen kullanışsız halegelir. Tersine hiç bir şey bilmeseniz de son yazılım teknolojilerini öğrenmek için iki yılharcarsanız bunu yapmamış olan 10-15 yıllık uzmanların önüne geçersiniz.Ülkelerin durumu da bundan hiç farklı değil. O nedenle, gelişmemiş ülkeler hiç bir altyapıyasahip olmadıkları halde bir anda en ileri teknolojileri üretebilir hale gelebilirler. Hatta bunu engeri Afrika ülkeleri bile yapabilir. Nitekim biyoteknoloji alanında Küba’nın attığı adımlar bugörüşü ispatlamaktadır.
4. Uzmanla
şma İhtiyacı
Geli
şmekte olan ülkelerin bir anda en öne geçme ve gelişmiş ülkelerin bilgi birikimlerinikullanma avantajları vardır. Ancak en büyük dezavantajları fakirlikleri ve sermayebirikimlerinin yetersizliğidir. İleri teknoloji üretmek içinse özellikle insan kaynağına çok ciddiyatırımlar yapılması gerekir.Bu böyle olmakla birlikte gelişmemiş ülkelerde fakirlikten ve kaynak yokluğundan da önemlibir sorun bu kaynakların doğru bir şekilde kullanılamamasıdır. Bu ülkelerde tipik politikacı yabürokrat gelişmiş ülkelerde ne varsa hepsini aynı anda elde etmeye çalışır ki bu başarısızlığagiden en emin yoldur. Çünkü bu şekilde eldeki zaten çok kıt olan kaynaklar değişik alanlararasında dağıtılarak daha da küçültülmekte ve iyice işe yaramaz hale gelmektedir.Yapılması gereken o ülkenin yapısına ve insan kaynağına uygun olan bir iki alan seçilmesive o alanlarda uzmanlaşılmasıdır. Ülkelerin uzmanlaşması düşüncesi çok eski bir düşünceolmasına rağmen hala geçerliliğini korumaktadır. İskandinav ülkelerinin mobil teknolojilerde,
İ
talya’nın oyuncak, otomotiv, tekstil üzerine, İsviçre’nin saat üzerine uzmanlaşması bunaörnektir.Ancak uzmanlaşılacak alanın ille de o ülkede geleneksel olarak üretim yapılan bir alanolması gerekmez. Hatta uzmanlaşılacak alan seçiminde neredeyse kıstı yoktur biledenilebilir. Burada önemli olan yatırımların disiplinli olarak bir ya da iki alana odaklanmasıdır.Bir kere bu alanlar seçildikten sonra dikkat ve kaynaklar dağıtılmamalıdır.
5. E
ğitimli İş Gücü İhtiyacı
Geli
şmekte olan ülkelerdeki belki de en önemli sorun eğitim sorunudur. Ancak ne yazık ki bukonuda herkesin bir fikri vardır ve herkes bir ucundan çekiştirdiği için de sonuçta hiç birininamacına ulaşılamaz.Asıl olarak eğitim bir araçtır. Amaç olmamalıdır. Yani hedef mümkün olduğu kadar çok kişiyemümkün olduğu kadar çok bilgi kazandırmak değildir. Bu tür bir eğitim kaynak israfındanbaşka bir şey değildir. Yapılması gereken önce makro planda ülkenin hedeflerininbelirlenmesidir. Bu hedefler çok sayıda olmamalıdır çünkü kaynaklar bütün hedeflere aynı
anda ula
şmak için yeterli değildir. Hedefler belirlendikten sonra, eğitim sistemi de o hedeflereuygun olarak rasarlanmalıdır.Örneğin eğer Türkiye biyoteknoloji alanında atılım yapmak istiyorsa, bu konuda çok sayıdabölüm açılmalıdır. Hatta bu konuda uzmanlık üniversiteleri bile açılabilir. Kritik olmayan diğeralanlardaki kontenjanlar azaltılmalı ve böylelikle o alanlardaki işsizlik sorunu da çözülmelidir.Örenğimizdeki gibi çok sayıda biyoteknoloji uzmanı yetiştiğinde bu kişilerin bir kısmının yurtdışına gitmesi de sorun olamayacaktır. Çünkü Türkiye o durumda neredeyse bütündünyadaki biyoteknoloji şirketlerine eleman sağlayabilecek kadar elemana sahip olacaktır.Üstelik bu firmalar da elemanları transfer etmek yerine onların yetiştiği ülkeye yani Türkiye’yegelip yatırım yapacakaldır. Kaba bir benzetme de olsa bu Demir Çelik fabrikalarının kömürhavzaları yakınında kurulması gibi bir şeydir.Uzay bilimlerinden elektroniğe, tekstilden makinaya kadar bir çok alanda uzman yetiştirmeyekalkılırsa bu uzmanlıkların kullanılacağı bir sanayi gelişmediği için bu kişilerin önemli birbölümü yurt dışına kaptırılacaktır. Bu da yine ülkenin kıt kaynaklarının boşa gitmesi anlamınagelir.Ne yazık ki gelişmemiş ülkelerin önemli bir bölümü bu uzmanlaşma ihtiyacını
görememekteler. Yeni geli
şen alanlardan bir ikisini seçip o alanlarda çok sayıda elemanyetiştirmenin en başarılı örneği Hindistan’dır. Türkiye’deki teknoloji eliti burun kıvırsa daHindistan gelişmemişlikten kurtulmanın çok başarılı bir örneğini vermektedir ve Hindistangeleceğin önemli ekonomik ve siyasi güçlerinden biri olmaya adaydır. Bunu da yazılımalanında uzmanlaşmakla yapmış ve o alanda çok sayıda uzman yetiştirmiştir. Bu şekildebeyin göçü de dezavantajdan avantaja dönüşmüştür.
6. Sonuç
Türkiye teknoloji üretebilir. Türkiye’den çok daha zay
ıf ve sorunlu ülkeler bile bunubaşarmışlardır. Türkiye’nin sorunu yönsüzlük, plansızlık ve amaçsızlıktır. Ayrıca Türkiye halakendisini üç kıtaya yayılmış bir imparatorluk zannetmektedir. Sanki böyle bir imparatorluğungeniş imkanlarına sahipmiş gibi gelişmiş ülkelerde ne varsa onu ülkesine getirmeyeçalışmaktadır.Yapılması gereken çok basittir. Ülke için stratejik olan ve yeni gelişen bir iki alan seçilecek vebütün gücüyle ülke bu alanlara asılacaktır. Bu aynı zamanda ülkenin verimsiz alanlardançıkmasını gerektirir ki ne yazık ki bu konuda çok güçlü bir toplumsal direnç görülmektedir.Zamanında yapılan yanlış yatırımlarda ısrar edilmektedir.Siyasi yapının ve bürokrasinin bu toplumsal direnci aşması zordur ancak Türk özel sektörükendi içinde bu uzmanlaşmayı gerçekleştirebilir. Tabi bu da yine Türk özel sektörünüoluşturan oyuncular arasında bir işbirliği ortamının oluşmasını gerektirmektedir.
platformunda biz ülke için gerekli olan teknoloji stratejilerini üretmeyeve bu stratejileri mümkün olan en geniş uzmanlar çevresine yaymaya çalışıyoruz. Bizim buçalışmalarımıza destek olmak isterseniz [email protected] adresinden bizeulaşabilirsiniz. Vizyoner bir davranışla bu konuda bize ilk ciddi kurumsal desteği veren OkanUniversitesi’ne de bu vesileyle teşekkür etmek istiyorum.Bir iki alanda dünyada açık ara bir numara olmuş bir Türkiye’ye ulaşmak dileğiyle.
Haz
ırlayan:
Dr.Faruk KaramanOkan Üniversitesi Ö
ğretim Görevlisi
(Bu doküman
ın telif hakları Dr.Faruk Karaman’a aittir. www.tech-strategy.org dışında izinsizolarak yayınlanamaz. Alıntı yapmak istiyorsanız lütfen yazarla irtibata geçiniz)
Yazar Hakk
ında Bilgi:
1971 y
ılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. 1987 yılında Kayseri Fen Lisesi’ni, 1993'teBoğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. 1997 yılındaMarmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'nde MBA (İşletme Yüksek Lisansı), 2001'deyine aynı bölümde doktora derecesi aldı.Körfez Yatırım, Deniz Yatırım, HSBC Midland Yatırım, Inter Yatırım gibi aracı kurumlardaaraştırma bölümlerinde uzman ve ekonomist olarak çalıştı. Ayrıca Tikle YBS'de m-ticaretkonusunda iş geliştirme projesi için Ericsson Crea-World'de bulundu, Crea-World projesinede destek verdi. 2000 yılından itibaren Yeditepe ve İstanbul Ticaret Üniversiteleri’nde lisansve yüksek lisans seviyesinde e-Business (e-İş), e-Commerce (e-Ticaret), e-CRM (müşteriilişkileri yönetimi), e-SCM (tedarik zinciri yönetimi) dersleri verdi. Halen Okan Üniversitesi’ndeders vermekte ayrıca bu konularda ve teknoloji stratejisi konusunda şirketlere danışmanlıkyapmaktadır.
İ
lgilendiği konular proje finansmanı, risk sermayesi, futurism, trendler, teknoloji stratejisidir.Dr. Faruk Karaman Türkiye’nin yüksek teknoloji üretip ihraç edebilmesini amaçlayan
adresindeki teknoloji stratejisi platformunun kurucusudur
Baz
ı Teknoloji Stratejisi Grupları
Diğer gruplarımızın listesine www.tech-strategy.org adresinden ulaşabilirsiniz