Yok Alfa Romeo ustam ben markacı değilimdir. Ne iyiyse onu alırım veya tavsiye ederim.
Bosch'un ülkemizde daha düşük kaliteyle çıktığı doğru ancak en düşük kalite olduğunu düşünmüyorum. Örneğin Polonya'dan gelen modeller de vardı zamanında, onların daha da kalitesiz olduğunu gözlemlemişimdir.
Bosch'un ülkemizde en kalitesiz olarak ürettiği ürünler ise buzdolapları. Hele no frostlar her yönüyle dökülüyor. Şu ana kadar Bosch grubundan buzdolabı alacak yüzlerce insanı vazgeçirip Kore menşeili olan Samsung ve LG'ye yönlendirmişliğim vardır. Zaten Bosch'un şu an satılan hiçbir buzdolabının orijinal Bosch ile ilgisi yok diyebilirim. Eski Samsung teknolojisi temelli Profilo ürünlerinin geliştirilmiş hali diyebiliriz. Asıl Alman Bosch soğutucuların izi Arçelik'in 1990'lardaki tropikal serisi buzdolaplarında görülüyordu. Onların da çoğu halen taş gibi çalışmaktalar. (325, 385, 425, 485T serisinden bahsediyorum)
Yoksa benim hiçbir firma ile bağım yok, mesleğim de beyaz eşya işi değil ama çocukluk yaşlarımdan gelen büyük merakım ve hobim var. Tüm bildiklerim bireysel araştırmalarıma ve merakıma dayanıyor.
Beğendiğim ürünlerin Bosch ağırlıklı olduğu doğru, bunun sebebi de Bosch'un ülkemizde ürünlerini en yaygın olarak satan 1. yabancı firma olmasıdır.
Örneğin ülkemiz Profilo yüzünden 90'lardaki orijinal AEG Çamaşır makinelerini hiçbir zaman göremedi. Avrupa 1400 devirli, sensortronic AEG'leri kullanırken biz Arçelik ile rekabet etmek için günden güne özellikleri sadeleşen ve basitleşen Lavamat serisiyle yüz yüze kaldık. Electrolux de çok iyi bir firma ama ülkemize sadece 3. sınıf ürünleri geliyor, 1. sınıf ürünlerin sayısı az ve çok pahalılar.(Araştıran Electrolux'ün çok değişken kalitelerde ürün yaptığını bilir)
Miele deseniz keza öyle, bizim burada Bosch aldığımız fiyata Avrupa'lılar rahatlıkla Miele alabiliyorlar.
Ben Türkiye'deki beyaz eşya piyasasının böyle yalın ve günü kurtarma odaklı olmasını maalesef Arçelik'e, ardından da Vestel'e bağlıyorum. 90'lı yıllar zaten tüketicinin Profilo ve Arçelik tarafından uyutulması, 2 liralık malın 10 liraya satılmasıyla geçti. O yılları hatırlarsanız tüketiciler ürünlerin tüketim ve ses değerlerine, sarsıntı emme başarısına, ön yıkamadan sonra sıkma yapıp yapmadığına, program sürelerine vs değil kaç devirli ve çift su girişli olup olmadığına bakıyorlardı. Çünkü üreticilerce tüketicinin gözüne sokulan özellikler sadece bunlardı.
Şimdi de Samsung Çin menşeili küçücük tamburlu makineleri ile piyasayı esir almış durumda. Türkiye yine Bosch, Miele, Bauknecht, Electrolux ve Gorenje'nin üst sınıf alınası makinelerinden mahrum. Onların yerine aynı fiyatta kaportası 2 günde dökülüp 3 senede rulman dağıtan Arçelik'ler var günümüzde
Anca yabancı sitelerden ağzım açık izlemekle yetinebiliyorum güzelim makineleri.
Kısacası Türk halkı hiçbir zaman hakettiği değerde güzel beyaz eşyalara ucuza kavuşamadı. Ya yabancı firmaların stok erittiği, ya da yerli firmaların fiyatını haketmeyecek kalitesiz ürünlerini altın pahasına sattığı bir pazar olduk.
Bu yüzden Avrupa'da sayılı ve marka değerini taşıyamayacak kadar düşük performanslı olan Bosch A serisinin Türkiye'de pastanın en büyük payı kapmasına şaşırmıyorum. Ne diyelim inşallah güzel ürünleri makul fiyatlarla görebiliriz ülkemizde. Hem kullanır hem de öneririm.
Çok uzun yazdım kusuruma bakmayın, sadece bir iç dökme oldu
Çamaşır makinesi piyasası artık laptop veya cep telefonu piyasası gibi oldu. Tüm performans değerleri adece kağıt üzerinde. Yok 12 dakikada çamaşır yıkıyormuş(60lt kazanda 2 kg çamaşırı dengelemesi 20 dakika alır zaten
) , yok A sınıfından %50 tasarrufluymuş, yok 9 kilogram kapasiteliymiş. Bunlar pratik kullanımda asla kanıtlanmayacak boş reklam cümleleri. Tüketiciler de anca buna bakıyor.