Yaşamak için Su ve Yiyecek, Giyecek, Barınak yeter.
Bugün küçük bir kız çocuğu gördüm, 6-7 yaşlarında eli yüzü de ak pak, tertemiz. Çöplükte işe yarar bir şeyler arıyordu. Ne bir utanma ne bir yadırganma duygusu vardı.
Ufacık kızcağız gerçek ve Ruhani yaşam mücadelesini veriyordu. Hiçbir insanın hakkını yemeden, hiçbir insana zarar vermeden yapılan gerçek yaşam mücadelesi. Aynı hareketi ben veya birçoğumuz yapmaya kalksak; beynimizde "elalem şimdi ne der" vesveseleri yüzünden kendi kendimize etmediğimizi bırakmayız.
Ama o, tertemiz, zihni safsata ve moderniteyle kirlenmemiş, en insani şeyi yapıyor dümdüz yaşamaya çalışıyor. Bizim zihnimiz, çağdaşlaşma aksesuarlarının romantik bariyerleriyle dolu. Biz "elalem ne der" dedikçe yaşanması gereken hayatı yaşayamıyoruz.
Toplumsal kaos bireyi içine hapsediyor. Malesef toplumsallaşabilmek paranızın gücüne bakıyor. Para, toplumları kümelere ayırıp onları akide şekerleriyle uyuşturuyor. Parası en az olanın kaderi Valans Elektron'unkiyle aynı. Kalabalıkların içinde yalnızlar artıyor. Lafı şuraya bağlayacağım; verilen mücadele toplumsallaşmak ile bireyselleşmek arasındadır. O kız bireysel yaşıyor, bizler toplumsal yaşıyoruz.
Toplumsallaşmanın en sapkın, en yozlaşmış, en cani, en tehlikeli şeklide bugün Çin'de yaşanıyor. Çin'de günümüzde Köpek Yeme Festivali yapılıyor. Köpek Eti ciddi bir sektör olmuş durumda. İnsanın en güzel, en sadık, o en tatlı dostu olan Köpeği bugün Çinliler; güya hayatlarını geçindirebilmek için yiyor, işkence ile öldürüyor ve satıyorlar. Tabii insanlar bu hale birden gelmedi; o dizi formatlarında, TV formatlarında, filmlerde insanlara olmayan gerçekler dayatıldı. Toplumsal ahlak sistematik biçimde yozlaştırıldı. Yok neymiş "hayatta kalmak için ölen insan etini yemişte, susuz kalmamak için kanını içmişte". İpe sapa gelmez ne kadar sapıklık varsa dayatıyorlar. Yahu! vadesi gelen insan gider arkadaş, vadeyi uzatmak borcu ortadan kaldırmaz! Ama işte toplumda ahlak bittiğinde, ruh bittiğinde her türlü sapkınlığa açık hale geliniyor.
Yüksek ahlaka sahip insan aç kalır ekmeğini böler, suyunu böler. Eğer yoksa yanındaki ile aç susuz gezer.
İnsanlığını, Ruhunu, hayata neden gelmiş olduklarının anlamını yitiren Çinliler, belkide gelecekte birbirlerini hayat mücadelesi adı altında kesip, yiyip, satmaya başlayacaklar. Çin'de böylece 21. yüzyılın yamyam toplumu oluşmaya başladı.
Lafımı toparlıyorum, aç kalmak ayıp değildir, işsiz gezmek ayıp değildir, çalışmak ayıp değildir, çöpten ekmek alıp yemek (hoş olmasa da, zararlı bile olsa da) ayıp değildir. Demek istediğim, naçizane düşüncem varolmanın anlamı dost canlılara, insanlara zarar vermeden yaşayabilmektir.
Kahırlanacak insanlar varsa onlarda Çinliler gibi toplumlardır, ruhunu kaybetmiş toplumlar. Elbette iyi Çinli insanlar vardır fakat toplum olarak baktığımızda onların içinde önemli bir kitle böyle yaşıyor.
Allah kimsenin ruhunu kötülüğe saptırmasın.