Klavyeah
Üye
- Katılım
- 28 Ağu 2006
- Mesajlar
- 269
- Puanları
- 1
- Yaş
- 39
PLC TARİHÇESİ
PLCler ilk olarak 1960 ların sonunda ortaya çıktı . Böyle bir cihazın dizayn edilmesinin temel nedeni röle tabanlı makine control sistemlerinde bozulan rölelerin değiştirilmesi işlemlerinin çok masraflı olmasıdır . İlk olarak Bedford Associates (Bedford, MA) firması Modular Digital Controller (MODICON) adlı bir cihazı Amerikan araba üreticilerine tanıttı .Başka diğer firmalar da o sıralarda bilgisayar tabanlı sistemlerini ilan ettiler (örn. PDP-8) . Ancak MODICON 084 dünyanın ilk ticari PLC si olarak piyasaya girdi .
Eskiden üretim gereksinimleri değiştikçe control sistemleri de değişirdi .Değişim çok sık olduğu zaman kontrol sistemlerinin de değiştirilmesi çok pahalıya geliyordu. Mekanik elemanlar olan rölelerin sınırlı ömürlere sahip olması yüzünden devamlı olarak bakım ve onarıma ihtiyaç duyarlar . Ayrıca , rölelerin tamir edilmesi işi eğer arızalı röle sayısı çok fazlaysa aşırı bezdirici olmaktadır .Yüzlerce hatta binlerce ayrı röleden oluşmuş bir makine control panelini düşünün .Ve bunlardan cihazlara giden sayısız kablolar . Bir problem çıkmaması imkansız .
Üretilecek yeni tip kontrollörler bakım ve işletme mühendisleri tarafından bile kolayca programlanabilmeliydi . Ömürleri uzun olmalı ve program değişiklikleri ise kolayca ve çabucak yapılabilmeliydi .Ayrıca bu cihazlar çok kötü endüstriyel ortamlarda çalışacaklardı . Bütün bu ihtiyaçlara cevap verebilmek için üreticiler herkesin anlayabileceği bir dilde programlanacak ve mekanik parçalar yerine katıhal elemanları kullanacak cihazları geliştirdiler
70lerin ortalarında PLClerde kısmen ardışık durum makinaları diye adlandırılan bir teknik , kısmen de düşük bitli mikroişlemciler kullanılıyordu .AMD 2901 and 2903 mikroişlemcileri o zamanın Modicon ve A-B marka PLC lerinde en sık kullanılan işlemcilerdi .Ancak bu eski işlemciler , küçük PLC lerin haricindeki diğer büyük PLClerde ihtiyaçlara cevap veremiyorlardı .Bu işlemciler de geliştikçe orta ve büyük çaplı tüm PLCler mikroişlemci tabanlı olmaya başladılar . Ancak buna rağmen A-B PLC3 serisi hala eski AMD2903 işlemcisini kullanmaya devam etmektedir .
PLCler ilk olarak 1973’te haberleşme yeteneklerine sahip olmaya başladı .Böyle ilk sistem Modicon’un MODBUS sistemidir .Artık bir PLC başka PLClerle konuşabiliyor ve kontrol ettikleri makinalardan uzakta bulunabiliyorlardı . Ayrıca değişik mertebelerde gerilim gönderip alarak da analog dünyaya giriş yapmışlardı . Ancak ne yazık ki , hızla değişen teknolojide uyulacak bir standartın olmaması , PLC haberleşmeleri konusunda çok sayıda ve birbirleriyle uyumsuz protokollerin ve fiziksel ağların ortaya çıkmasına neden olmuştur .
80lerde General Motors’un çıkardığı MAP adlı üretim otomasyon protokolü ile ilk standartlaştırma adımı atıldı .Bu yıllar PLClerin boyutlarının da düşürüldüğü yıllardı . Yine bu yıllarda , PLClerin programlanması için programlama terminalleri veya el terminalleri yerine bilgisayar tabanlı sembolik programlama yazılımları da ortaya çıktı .
90 lar ise yeni protocol tanıtımlarının azaldığı ve 80lerden kalan popular bir takım protokollerin fiziksel katmanlarının modernize edildiği yıllardır . En son çıkan IEC 1131-3 standartı tüm PLC programlama dillerinin tek bir uluslararası standart çatısı altında toplamayı hedeflemektedir. Günümüzdeki PLCler aynı anda fonksiyon blok diyagramları yöntemi , komut listesi yöntemi , ladder , C ve yapısal metin programlama yöntemleri gibi tüm tekniklerle programlanabilmektedirler.
Bazı uygulamalarda ise bilgisayarlar PLClerin yerine kullanılmaktadırlar. Hatta piyasadaki ilk ticari PLC olan MODICON 084 ‘ü üreten firma şu anda PC tabanlı control sistemlerinin üretimine geçmiştir .
TANITIM
Eskiden bir sistemin kontrolünde insan kullanılmaktaydı . Zaman geçtikçe kontrol teknolojisinde elektrik daha kullanılır hale gelmiştir . İlk sıralar kontrol amaçlı olarak sadece röleler kullanılmaktaydı . Halen de kullanılan bu röleler enerjinin on/off şeklinde yönlendirilmesini mekanik anahtarlar olmaksızın yapabilmektedir . Basit mantıksal kontrolleri gerçekleştirebilmek için röleler yaygın bir şekilde kullanılmaktadır . Düşük maliyetli işlemcilerin üretimi bizim PLC ler ile tanışmamızı sağlamıştır.
PLC ( Programmable Logic Controller ) ler 1970lerde ortaya çıkmış ve o tarihten bu tarafa üretim kontrol teknolojisinde en yaygın bir şekilde kullanılmaktadır .
PLCler fabrika kontrolünde popülerliğini artırmaya devam etmektedir ve muhtemelen de belirli bir süre de hakim unsur olarak kalacaktır . Bunun nedeni de PLClerin sunduğu avantajlardır .
• Karmaşık sistemlerin kontrolünde en ekonomik çözüm
• Esnek yapıya sahip ve başka sistemlere kolay ve çabucak uygulanabilir .
• Hesaplayıcı ünitelere sahip olmasından ötürü sofistike kontrolleri gerçekleştirebilir .
• Programlaması ve arıza takibi kolaydır
• Güvenilir parçalardan oluştuğu için yıllarca sorunsuz çalışabilir .
Bir PLC kabaca bir CPU( Merkezi işlemci birimi), bellek alanları ve giriş/çıkış bilgilerini alıp verecek uygun devrelerden oluşur . PLCyi yüzlerce veya binlerce adet ayrı röleler , sayıcılar , zamanlayıcılar ve veri saklama yerlerinden oluşmuş bir kutu gibi düşünebiliriz . Bu kadar eleman aslında fiziksel olarak mevcut değildir . Sadece simule edildiklerini ve sanal olarak yazılımca yaratıldıklarını düşünebiliriz . Bu dahili röleler register(yazmaç)larda bulunan bit konumlarında simüle edilirler .
DAHİLİ RÖLELER : ( kontaklar ) Bunlar dış dünyaya bağlanır. Fiziksel olarak vardırlar ve switch( anahtar ) , sensor(algılayıcılar) vs gibi elemanlardan sinyal alırlar . Röleden çok transistor olarak imal edilirler .
DAHİLİ YARDIMCI RÖLELER : ( kontaklar ) : Ne fiziksel olarak vardırlar ne de dışarıdan bir sinyal alırlar . Simüle edilmiş veya sanal röleler diyebiliriz . Bunlar sayesinde PLC nin harici rölelere olan ihtiyacı azaltılmış olur . Bazen de , sadece bir tek özel iş için ayrılmış röleler vardır . Bazı röleler her zaman açık , bazıları da kapalı olabilir . Bir kısmı da sadece enerji verilmesi anında çalışırlar . Bunlar genellikle ilk başlatma işlemlerinde kullanılır .
SAYICILAR : Bunlar da aslında yokturlar . Pulse ( darbe ) sayabilmek için yazılımca oluşturulan sanal sayaçlardır . Standart olarak yukarı , aşağı ve hem aşağı hem yukarı sayabilme yetenekleri vardır . Yazılımca oluşturuldukları için sayma hızları sınırlıdır . Bazı üreticiler donanım tabanlı yüksek süratli sayıcılar üretirler . Bu durumda onları fiziksel olarak var sayabiliriz .
ZAMANLAYICILAR : Fiziksel olarak yokturlar . Değişik tiptedirler . En yaygın kullanılanı on-delay ( açmada gecikmeli ) tipidir . Diğerleri kapamada gecikmeli , kalıcı ve kalıcı olmayan olarak adlandırılabilir . Artış miktarları 1 ms ile 1 s aradındadır .
ÇIKIŞ RÖLELERİ (bobinler) : Bunlar dış dünyaya bağlanan fiziksel bağlantılardır . Solenoid , lamba vs gibi elemanlara sinyal gönderirler . Tranzistor , röle veya triyak gibi elemanlardan imal edilebilirler .
VERİ SAKLAMA : Bir veriyi saklamak için yazmaçlar kullanılır . Bu yazmaçlar matematiksel işlemler ve veri işlemleri için geçici saklama yerleridir . Ayrıca enerji gittiğinde bilgileri saklamak için de kullanılabilirler . Enerji geri geldiğinde kesintiden önceki bilgileri saklarlar .
Ladder Mantığı :
Ladder (Merdiven) metodu PLClerde en çok kullanılan yöntemdir . Merdiven mantığı röleleri sembolize etmek amaçlı geliştirilmiştir . Bir Plcde temel programlama yöntemi olarak ladder mantığının seçilmesi mühendislerin ve satıcıların eğitimi konusunda harcanacak zamanı azaltmaktadır .
Modern kontrol sistemleri hala röleleri kullanmaktadır , ancak bunlar nadiren kontrol amaçlıdır .
Programlama :
İlk PLCler röle mantığı üzerinde çalışan bir teknikle programlanmaktaydı . Bu sayede bir bilgisayarın (!) nasıl programlanacağını mühendislere, teknisyenlere ve elektrikçilere anlatma ihtiyacı ortadan kalkmış oldu . Bu yöntem sabit kalmış ve bugün de bir PLCnin programlanamsında en çok kullanılan yöntem olmuştur . Örnekteki şekilde ladder programlaması görülmektedir . Sol taraf canlı uç , sağ tarafsa nötr uç olarak tanımlanabilir . Şekilde iki basamak görülmektedir . Her basamakta 2 giriş ve bir çıkış var . Eğer girişler doğru şekilde açılıp kapatılırsa enerji , girişler üzerinden çıkışa doğru akar ve en sonunda nötr hatta ulaşır . Girişler herhangi bir tipte sensor ( algılayıcı ) veya switch ( anahtar ) olabilir . Çıkışlar ise lamba veya motor gibi harici elemanlardır . Üstteki satırda girişler normalde açık ve normalde kapalı olarak serilenmiştir . Eğer A girişinde enerji var ve B girişinde yoksa bu durumda , enerji bu girişler üzerinden akarak çıkışa ulaşır ve onu etkinleştirir . Bunun haricindeki diğer tüm kombinasyonlar X çıkışını kapalı hale getirir .
Şekildeki ikinci satır daha karmaşıktır . Y çıkışının aktif olabilmesi için çoklu giriş kombinasyonları bulunmaktadır . Satırın sol tarafında enerjinin orta noktaya kadar akabilmesi için C nin 0 ve D nin 1 olması gereklidir . Aynı şekilde E ve F nin 1 olması da bu önermeyi sağlar . Yarı yola kadar enerjinin gelebilmesinin koşullarının bu şekilde sağlanmasından sonra G veya H nin de birisinin şartı sağlaması ile enerji Y çıkışına aktarılabilir .
Kullanılan en eski tekniklerden birisi de mnemonic komut tekniğidir. Assembly diline benzeyen bu teknik ile ilgili bir örnek aşağıda verilmiştir .
Satır 0000’da LDN komutu , 0001 nolu giriş içindir . Eğer bu giriş sıfır ise PLC bu şartı 1 olarak kabul eder . Satır 0001 ‘de LD 0002 komutuyla da , 0002 nolu girişin durumuna bakar . Eğer bu giriş lojik 1 ise , şart da 1 olur . Bir alt satırda da PLC nin hafızasına yazdığı bu son 2 şart durumu AND komutuyla “ve” lenir . Ve sonuç hafızaya yazılır . Artık hafızada kayıtlı bir durum vardır . Satır 3,4 ve 5 te bu işlemler tekrarlanır . Oradan da hafızaya bir adet durum kaydı yapılır . Son halde hafızada kayıtlı 2 durum vardır . 6. satırda ise bu iki durum OR komutuyla toplanır . Çıkan sonuç 7 numaralı satırdaki ST komutuyla 00107 numaralı çıkışa yazdırılır .
Şekildeki ladder programı , üstte yazılan mnemonic programın eşdeğeridir. Yazılımlar sayesinde her iki türdeki programlar birbirlerine kolayca çevrilebilmektedir .
Sequential Function Charts (SFC) bir başka programlama yöntemidir . Bunu ardışık fonksiyon diyagramları olarak çevirebiliriz . Bu yöntem daha gelişmiş sistemlerin programlanması amacıyla geliştirilmiştir . Akış diyagramına çok benzer ama çok daha fazla güçlüdür . Şekildeki örnek 2 farklı iş yapmaktadır . Diyagramı okumak için en başta start yazan kısıma gelinir . Onun altında 2 çizgi vardır . Bunun anlamı her iki yolun da izleneceğidir . Yani PLC starttan sonar her iki dalı da ayrı ayrı ama aynı zamanda işleyecektir . Sol hatta iki fonksiyon var . Birincisi power-up fonksiyonudur . O bitince peşinden power-down gelir .
Aynı anlarda sağ tarafta flash adlı fonksiyon çalışır . Bu fonksiyonlar belirsiz gibi durmakta , ancak her bir fonksiyonun içinde bir grup ladder çalışmaktadır . SFC , normal akış diyagramının tek bir yol izlemesinin aksine aynı anda farklı yollar izlemesinden ötürü büyük bir farklılık arzetmektedir .
Structured Text Programing ( Yapısal Metin Programlama ) denen yöntem daha modern programlama dili olarak geliştirilmiştir . BASIC gibi basit dillere gayet benzemektedir . Basit bir örnek aşağıdaki şekilde görülmektedir .
Örnekteki N7:0 PLC hafıza konumu “integer” sayılar için kullanılmaktadır .
Programın ilk satırı , N7:0 hafıza konumuna sıfır değerini gönderir . İkinci satırında ise N7:0 adresindeki hafızanın içeriğini alır , 1 ekler ve tekrar aynı konuma yeni değeri gönderir . Bir sonraki satır döngünün sonlanıp sonlanmadığını kontrol eder . Eğer N7:0’ın içeriği 10 sayısına eşit veya ondan büyük ise döngüden çıkılır , aksi takdirde REPEAT komutunun olduğu satıra geri dönülür . Yani programın bu döngünün içinden geçtiği her defada N7:0 adresinin içeriği 10 sayısına ulaşana dek 1 artırılır .
PLCler ilk olarak 1960 ların sonunda ortaya çıktı . Böyle bir cihazın dizayn edilmesinin temel nedeni röle tabanlı makine control sistemlerinde bozulan rölelerin değiştirilmesi işlemlerinin çok masraflı olmasıdır . İlk olarak Bedford Associates (Bedford, MA) firması Modular Digital Controller (MODICON) adlı bir cihazı Amerikan araba üreticilerine tanıttı .Başka diğer firmalar da o sıralarda bilgisayar tabanlı sistemlerini ilan ettiler (örn. PDP-8) . Ancak MODICON 084 dünyanın ilk ticari PLC si olarak piyasaya girdi .
Eskiden üretim gereksinimleri değiştikçe control sistemleri de değişirdi .Değişim çok sık olduğu zaman kontrol sistemlerinin de değiştirilmesi çok pahalıya geliyordu. Mekanik elemanlar olan rölelerin sınırlı ömürlere sahip olması yüzünden devamlı olarak bakım ve onarıma ihtiyaç duyarlar . Ayrıca , rölelerin tamir edilmesi işi eğer arızalı röle sayısı çok fazlaysa aşırı bezdirici olmaktadır .Yüzlerce hatta binlerce ayrı röleden oluşmuş bir makine control panelini düşünün .Ve bunlardan cihazlara giden sayısız kablolar . Bir problem çıkmaması imkansız .
Üretilecek yeni tip kontrollörler bakım ve işletme mühendisleri tarafından bile kolayca programlanabilmeliydi . Ömürleri uzun olmalı ve program değişiklikleri ise kolayca ve çabucak yapılabilmeliydi .Ayrıca bu cihazlar çok kötü endüstriyel ortamlarda çalışacaklardı . Bütün bu ihtiyaçlara cevap verebilmek için üreticiler herkesin anlayabileceği bir dilde programlanacak ve mekanik parçalar yerine katıhal elemanları kullanacak cihazları geliştirdiler
70lerin ortalarında PLClerde kısmen ardışık durum makinaları diye adlandırılan bir teknik , kısmen de düşük bitli mikroişlemciler kullanılıyordu .AMD 2901 and 2903 mikroişlemcileri o zamanın Modicon ve A-B marka PLC lerinde en sık kullanılan işlemcilerdi .Ancak bu eski işlemciler , küçük PLC lerin haricindeki diğer büyük PLClerde ihtiyaçlara cevap veremiyorlardı .Bu işlemciler de geliştikçe orta ve büyük çaplı tüm PLCler mikroişlemci tabanlı olmaya başladılar . Ancak buna rağmen A-B PLC3 serisi hala eski AMD2903 işlemcisini kullanmaya devam etmektedir .
PLCler ilk olarak 1973’te haberleşme yeteneklerine sahip olmaya başladı .Böyle ilk sistem Modicon’un MODBUS sistemidir .Artık bir PLC başka PLClerle konuşabiliyor ve kontrol ettikleri makinalardan uzakta bulunabiliyorlardı . Ayrıca değişik mertebelerde gerilim gönderip alarak da analog dünyaya giriş yapmışlardı . Ancak ne yazık ki , hızla değişen teknolojide uyulacak bir standartın olmaması , PLC haberleşmeleri konusunda çok sayıda ve birbirleriyle uyumsuz protokollerin ve fiziksel ağların ortaya çıkmasına neden olmuştur .
80lerde General Motors’un çıkardığı MAP adlı üretim otomasyon protokolü ile ilk standartlaştırma adımı atıldı .Bu yıllar PLClerin boyutlarının da düşürüldüğü yıllardı . Yine bu yıllarda , PLClerin programlanması için programlama terminalleri veya el terminalleri yerine bilgisayar tabanlı sembolik programlama yazılımları da ortaya çıktı .
90 lar ise yeni protocol tanıtımlarının azaldığı ve 80lerden kalan popular bir takım protokollerin fiziksel katmanlarının modernize edildiği yıllardır . En son çıkan IEC 1131-3 standartı tüm PLC programlama dillerinin tek bir uluslararası standart çatısı altında toplamayı hedeflemektedir. Günümüzdeki PLCler aynı anda fonksiyon blok diyagramları yöntemi , komut listesi yöntemi , ladder , C ve yapısal metin programlama yöntemleri gibi tüm tekniklerle programlanabilmektedirler.
Bazı uygulamalarda ise bilgisayarlar PLClerin yerine kullanılmaktadırlar. Hatta piyasadaki ilk ticari PLC olan MODICON 084 ‘ü üreten firma şu anda PC tabanlı control sistemlerinin üretimine geçmiştir .
TANITIM
Eskiden bir sistemin kontrolünde insan kullanılmaktaydı . Zaman geçtikçe kontrol teknolojisinde elektrik daha kullanılır hale gelmiştir . İlk sıralar kontrol amaçlı olarak sadece röleler kullanılmaktaydı . Halen de kullanılan bu röleler enerjinin on/off şeklinde yönlendirilmesini mekanik anahtarlar olmaksızın yapabilmektedir . Basit mantıksal kontrolleri gerçekleştirebilmek için röleler yaygın bir şekilde kullanılmaktadır . Düşük maliyetli işlemcilerin üretimi bizim PLC ler ile tanışmamızı sağlamıştır.
PLC ( Programmable Logic Controller ) ler 1970lerde ortaya çıkmış ve o tarihten bu tarafa üretim kontrol teknolojisinde en yaygın bir şekilde kullanılmaktadır .
PLCler fabrika kontrolünde popülerliğini artırmaya devam etmektedir ve muhtemelen de belirli bir süre de hakim unsur olarak kalacaktır . Bunun nedeni de PLClerin sunduğu avantajlardır .
• Karmaşık sistemlerin kontrolünde en ekonomik çözüm
• Esnek yapıya sahip ve başka sistemlere kolay ve çabucak uygulanabilir .
• Hesaplayıcı ünitelere sahip olmasından ötürü sofistike kontrolleri gerçekleştirebilir .
• Programlaması ve arıza takibi kolaydır
• Güvenilir parçalardan oluştuğu için yıllarca sorunsuz çalışabilir .
Bir PLC kabaca bir CPU( Merkezi işlemci birimi), bellek alanları ve giriş/çıkış bilgilerini alıp verecek uygun devrelerden oluşur . PLCyi yüzlerce veya binlerce adet ayrı röleler , sayıcılar , zamanlayıcılar ve veri saklama yerlerinden oluşmuş bir kutu gibi düşünebiliriz . Bu kadar eleman aslında fiziksel olarak mevcut değildir . Sadece simule edildiklerini ve sanal olarak yazılımca yaratıldıklarını düşünebiliriz . Bu dahili röleler register(yazmaç)larda bulunan bit konumlarında simüle edilirler .
DAHİLİ RÖLELER : ( kontaklar ) Bunlar dış dünyaya bağlanır. Fiziksel olarak vardırlar ve switch( anahtar ) , sensor(algılayıcılar) vs gibi elemanlardan sinyal alırlar . Röleden çok transistor olarak imal edilirler .
DAHİLİ YARDIMCI RÖLELER : ( kontaklar ) : Ne fiziksel olarak vardırlar ne de dışarıdan bir sinyal alırlar . Simüle edilmiş veya sanal röleler diyebiliriz . Bunlar sayesinde PLC nin harici rölelere olan ihtiyacı azaltılmış olur . Bazen de , sadece bir tek özel iş için ayrılmış röleler vardır . Bazı röleler her zaman açık , bazıları da kapalı olabilir . Bir kısmı da sadece enerji verilmesi anında çalışırlar . Bunlar genellikle ilk başlatma işlemlerinde kullanılır .
SAYICILAR : Bunlar da aslında yokturlar . Pulse ( darbe ) sayabilmek için yazılımca oluşturulan sanal sayaçlardır . Standart olarak yukarı , aşağı ve hem aşağı hem yukarı sayabilme yetenekleri vardır . Yazılımca oluşturuldukları için sayma hızları sınırlıdır . Bazı üreticiler donanım tabanlı yüksek süratli sayıcılar üretirler . Bu durumda onları fiziksel olarak var sayabiliriz .
ZAMANLAYICILAR : Fiziksel olarak yokturlar . Değişik tiptedirler . En yaygın kullanılanı on-delay ( açmada gecikmeli ) tipidir . Diğerleri kapamada gecikmeli , kalıcı ve kalıcı olmayan olarak adlandırılabilir . Artış miktarları 1 ms ile 1 s aradındadır .
ÇIKIŞ RÖLELERİ (bobinler) : Bunlar dış dünyaya bağlanan fiziksel bağlantılardır . Solenoid , lamba vs gibi elemanlara sinyal gönderirler . Tranzistor , röle veya triyak gibi elemanlardan imal edilebilirler .
VERİ SAKLAMA : Bir veriyi saklamak için yazmaçlar kullanılır . Bu yazmaçlar matematiksel işlemler ve veri işlemleri için geçici saklama yerleridir . Ayrıca enerji gittiğinde bilgileri saklamak için de kullanılabilirler . Enerji geri geldiğinde kesintiden önceki bilgileri saklarlar .
Ladder Mantığı :
Ladder (Merdiven) metodu PLClerde en çok kullanılan yöntemdir . Merdiven mantığı röleleri sembolize etmek amaçlı geliştirilmiştir . Bir Plcde temel programlama yöntemi olarak ladder mantığının seçilmesi mühendislerin ve satıcıların eğitimi konusunda harcanacak zamanı azaltmaktadır .
Modern kontrol sistemleri hala röleleri kullanmaktadır , ancak bunlar nadiren kontrol amaçlıdır .
Programlama :
İlk PLCler röle mantığı üzerinde çalışan bir teknikle programlanmaktaydı . Bu sayede bir bilgisayarın (!) nasıl programlanacağını mühendislere, teknisyenlere ve elektrikçilere anlatma ihtiyacı ortadan kalkmış oldu . Bu yöntem sabit kalmış ve bugün de bir PLCnin programlanamsında en çok kullanılan yöntem olmuştur . Örnekteki şekilde ladder programlaması görülmektedir . Sol taraf canlı uç , sağ tarafsa nötr uç olarak tanımlanabilir . Şekilde iki basamak görülmektedir . Her basamakta 2 giriş ve bir çıkış var . Eğer girişler doğru şekilde açılıp kapatılırsa enerji , girişler üzerinden çıkışa doğru akar ve en sonunda nötr hatta ulaşır . Girişler herhangi bir tipte sensor ( algılayıcı ) veya switch ( anahtar ) olabilir . Çıkışlar ise lamba veya motor gibi harici elemanlardır . Üstteki satırda girişler normalde açık ve normalde kapalı olarak serilenmiştir . Eğer A girişinde enerji var ve B girişinde yoksa bu durumda , enerji bu girişler üzerinden akarak çıkışa ulaşır ve onu etkinleştirir . Bunun haricindeki diğer tüm kombinasyonlar X çıkışını kapalı hale getirir .
Şekildeki ikinci satır daha karmaşıktır . Y çıkışının aktif olabilmesi için çoklu giriş kombinasyonları bulunmaktadır . Satırın sol tarafında enerjinin orta noktaya kadar akabilmesi için C nin 0 ve D nin 1 olması gereklidir . Aynı şekilde E ve F nin 1 olması da bu önermeyi sağlar . Yarı yola kadar enerjinin gelebilmesinin koşullarının bu şekilde sağlanmasından sonra G veya H nin de birisinin şartı sağlaması ile enerji Y çıkışına aktarılabilir .
Kullanılan en eski tekniklerden birisi de mnemonic komut tekniğidir. Assembly diline benzeyen bu teknik ile ilgili bir örnek aşağıda verilmiştir .
Satır 0000’da LDN komutu , 0001 nolu giriş içindir . Eğer bu giriş sıfır ise PLC bu şartı 1 olarak kabul eder . Satır 0001 ‘de LD 0002 komutuyla da , 0002 nolu girişin durumuna bakar . Eğer bu giriş lojik 1 ise , şart da 1 olur . Bir alt satırda da PLC nin hafızasına yazdığı bu son 2 şart durumu AND komutuyla “ve” lenir . Ve sonuç hafızaya yazılır . Artık hafızada kayıtlı bir durum vardır . Satır 3,4 ve 5 te bu işlemler tekrarlanır . Oradan da hafızaya bir adet durum kaydı yapılır . Son halde hafızada kayıtlı 2 durum vardır . 6. satırda ise bu iki durum OR komutuyla toplanır . Çıkan sonuç 7 numaralı satırdaki ST komutuyla 00107 numaralı çıkışa yazdırılır .
Şekildeki ladder programı , üstte yazılan mnemonic programın eşdeğeridir. Yazılımlar sayesinde her iki türdeki programlar birbirlerine kolayca çevrilebilmektedir .
Sequential Function Charts (SFC) bir başka programlama yöntemidir . Bunu ardışık fonksiyon diyagramları olarak çevirebiliriz . Bu yöntem daha gelişmiş sistemlerin programlanması amacıyla geliştirilmiştir . Akış diyagramına çok benzer ama çok daha fazla güçlüdür . Şekildeki örnek 2 farklı iş yapmaktadır . Diyagramı okumak için en başta start yazan kısıma gelinir . Onun altında 2 çizgi vardır . Bunun anlamı her iki yolun da izleneceğidir . Yani PLC starttan sonar her iki dalı da ayrı ayrı ama aynı zamanda işleyecektir . Sol hatta iki fonksiyon var . Birincisi power-up fonksiyonudur . O bitince peşinden power-down gelir .
Aynı anlarda sağ tarafta flash adlı fonksiyon çalışır . Bu fonksiyonlar belirsiz gibi durmakta , ancak her bir fonksiyonun içinde bir grup ladder çalışmaktadır . SFC , normal akış diyagramının tek bir yol izlemesinin aksine aynı anda farklı yollar izlemesinden ötürü büyük bir farklılık arzetmektedir .
Structured Text Programing ( Yapısal Metin Programlama ) denen yöntem daha modern programlama dili olarak geliştirilmiştir . BASIC gibi basit dillere gayet benzemektedir . Basit bir örnek aşağıdaki şekilde görülmektedir .
Örnekteki N7:0 PLC hafıza konumu “integer” sayılar için kullanılmaktadır .
Programın ilk satırı , N7:0 hafıza konumuna sıfır değerini gönderir . İkinci satırında ise N7:0 adresindeki hafızanın içeriğini alır , 1 ekler ve tekrar aynı konuma yeni değeri gönderir . Bir sonraki satır döngünün sonlanıp sonlanmadığını kontrol eder . Eğer N7:0’ın içeriği 10 sayısına eşit veya ondan büyük ise döngüden çıkılır , aksi takdirde REPEAT komutunun olduğu satıra geri dönülür . Yani programın bu döngünün içinden geçtiği her defada N7:0 adresinin içeriği 10 sayısına ulaşana dek 1 artırılır .