allahım ne büyük bir şeref

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

zefiran

Üye
Katılım
17 Ocak 2008
Mesajlar
189
Puanları
1
Yaş
40
Medine’de bir şirkette Elektrik teknisyeni olarak çalışan Allah dostu ve Peygamber aşığı bir kardeşimiz işin son günü sabah mesaisinde kendisine verilen teknik görevi tamamlayıp ayrılmak üzere iken Resulullah’ın Ravzasında elektrik çarpması sonucu vefat etti ve Cennetul Bakiye defnedildi.




Tabii ailesi mecburi istikamet Türkiye’ye döndü. O zaman 7 yaşında olan oğlu bugün ortaokul öğrencisi. Kompozisyon dersi ödevi olarak bir makale yazmış ve birincilik almış. İşte o Peygamber aşkını en derinden yaşayan bir yüreğin yansımaları..



BİR SENİ GÜNEŞİM, BİR BABAMI, BİR DE TERLİKLERİMİ BIRAKMIŞTIM GELDİĞİM YERDE.



Bir ilkbahar gününde güller gibi kokan Medine’de dünyaya gözlerimi açmıştım. Doğduğum hastane senin Ravzanın hemen yanıbaşında olduğu için, duyduğum ilk koku senin bahçenin gül kokuları olmuş. Babam gelip de daha kulağıma ezan okumadan, kulaklarım senin mescidinin ezan sesleriyle şereflenmiş. 40 günlük olduğumda ilk ziyaretimi de senin Hane-i Saadetine yapmışım. İlk adımlarımı senin Ravzandaki mermerlerinde atmış, ve Rabbimle ilk buluşmamı, ilk secdemi senin mescidinde yapmişim.Hemen hemen yaptığım her ilkte sen varsın.

Daha konuşmasını öğrenmeden seni sevmeyi öğrendim ben. Belki seni çok tanımazdım ama sanki bana çok çok yakınmışsın gibi severdim seni. Senin evini her ziyarete gelişimizde seni görmesek bile senin varlığını hisseder, evinden her ayrılışımızda hüzünlenirdik. Çocuklar evde sıkılınca babaları parka, eğlence yerlerine götürsün isterler. Biz Medinede yaşadığımız sürece hiç babamızdan parka götürmesini istemedik. Bizim canımız sıkılmaz mıydı acaba hiç? Sanırım Medinedeki hiçbir çocuğun canı sıkılmazdı. Çünkü orada hiçbir yerde olmayan gül bahçesi ve bahçenin biricik Efendisi vardı.

Bizim vaktimizin çoğu o bahçede geçerdi. Senin bahçenin mermerlerine ayakkabı ile basamazdık. Yalınayak dolaşırdık mermerlerin üstünde. Kımbilir, korkardık belki de bahçenin güllerine basıvermekten. Yazın mermerler ayaklarımı yakardı. Olsun bu da bizim hoşumuza giderdi.



Babama sormuştum bir seferinde

-Babacığım neden Medine bu kadar sıcak diye. Babam da:

- Evladım Medinede iki tane güneş var da ondan, derdi. - Nasıl olur babacığım, güneş bir tane değil mi? derdim. Babam gülerek;

- Bak yavrum doğru, bütün dünyayı ısıtan bir güneş var ama bir de alemleri ısıtan ve aydınlatan güneş var. O güneş de Medine’de olunca sıcaklık iki kat oluyor. Babamın bu cevabı hoşuma giderdi ve ısınırdım.



Gerçektende ayaklarımızı mermerler ısıtıyordu ama senin güneşinde, sıcaklığında içimizi ısıtıyordu. Medineden ayrıldığımızdan beri belki ayaklarımız ısınıyor ama içimiz bir türlü ısınamıyor. Çünkü güneşimizin en büyüğünü orada bırakmıştık. Ben güneşimi kaybetmiştim. Onun evine, bahçesine gidemiyordum artık. Gerçi ışığı ta buralarda bizi aydınlatıyordu ama içimi ısıtması için onun Ravzasında yalınayak koşmam lazımdı.



Evet, bahçende yürürken ezanlar okunurdu. Öyle güzel okurki Medine müezzini ezanı, sanki Bilali Habeşi okuyor sanırsınız. Namaz kılmak için Mescide koştururduk, bilir bilmez. Babamın yanında namaz kılardık. Büyük sütunların altından gelen soğuk havadan saçlarımızı savurturduk. Zemzem bardaklarından güller yapardık. Namaz kılarken yanımıza usulca bir kedi sokulurdu. Babam ‘incitmeyin sakın, onlar Ebu Hüreyrenin kedileri’ derdi, biz de inanırdık. Senin Mescidine kediler de girebilirdi. Sen çok iyi bir ev sahibiydin çünkü. Çarşamba günleri hep Uhud’a giderdik senin çok sevdiğin amcanı ziyaret etmeye, o bizim de amcamızdı.

Kardeşlerimle Ayneyn tepesine çıkar oradan Uhud’da yatan 70 şehide selam verirdik. Uhud dağına her baktığımızda sanki orada seni görür gibi olurduk. Uhudda senin Ravzanın kokusu gibi gül kokardı.Orası da ayrı bir gül bahçesi idi sanki. İşte benim yedi senem ki en değerli en güzel yıllarım senin köyünde, senin gül bahçende, senin savaştığın yerlerde sanki yanımda sen varmışsın gibi seninle dopdolu geçti.

Seni görmesem de seninle yaşamaya o kadar alışmıştım ki senin yanından ayrılırken sanki bir yanım, bir canım,bir parçam orada kalmıştı. Buraları bana gurbet oluverdi. Elimde olsa hemen yanına koşar gelirim ama hep büyüyünce gidersin diyorlar. Ben sırf senin yanına gelebilmek için büyümek istiyorum. Senin yanına geldiğim zaman büyümüş bile olsam bahçendeki mermerlerde yalınayak dolaşacağım. Taki güneşin içimi ısıtana kadar.


Senin hasretinden içim üşüyor. Belki hasretin herkesi yakar, beni de üşütüyor işte. Çünkü benim ruhum doğduğumdan beri senin sevginle ısınmaya alışkın. Senin sıcaklığına o kadar muhtacım ki. Ne olur ben sana gelemesem bile sen beni hiç bırakma. Işığınla gecelerimize nur ol. Sıcaklığınla bütün zerrelerimizi ısıtıver. Hani sana Medindeyken komşuyduk ya, evlerimiz birbirine çok yakındı. Senin varlığın bize güven verirdi hep. Yine öyle ol, arasıra da olsa evimizi şereflendiriver. Hem benim adım Nebi, aynen seninki gibi. Bu ismi bana seni çok seven bir dostun koymuş. Diğer adım da Muhammed, yine senin gibi. Bu ismi de canım babacığım koymuş.


Buraya gelirken senin köyünde bıraktığımız babacığım. Sana benzeyen bir yanım daha var. Ben de senin gibi babasız büyüyorum. Ben çok şanslıyım, sen bize asla yetimliğimizi hissettirmedin. Medineden ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum. Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep. Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim. Babam senin köyünde kalmıştı. Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı. Ben o terlikleri çok kıskandım. Çünkü abimin terlikleri hep babamla kalacaktı. Babamı son ziyaret edişimizde bende kimse görmeden terliğimi babamın kabri üstüne gömüverdim.


İşte şimdi benim terliğim de hep babamla kalacaktı. Evet demiştim ya bir güneşimi, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geride. Babam ve terliklerim hep o oradaydı, gelemezlerdi. Ama güneşim hep yanımızdaydı. Yetimlerin Efendisi, yetimlerini hiç ışıksız bırakır mı? Dünyanın bir ucuna gitmiş olsaydık bizi bırakmayacağını biliyordum. Gözümüz gönlümüz seninle aydınlanır Efendim. Ruhumuz, içimiz sıcaklığınla ısınır.



Birgün sana gelişim geç bile olsa, Bana gül bahçesinin mermerlerinde yalın ayak koşmak nasip et. Ta ki aşkınla, sevginle bütün bedenim yanıp kavrulsun. Terliklerimi bıraktığım o güzel mabed son durağım olsun.



Nebi Doğanay
Güneş ufukta yükselmeden, sen dualar ufkuna yüksel. Herkes unutsa bile seni unutmayan Rabbini herkesin O’nu unuttuğu anda ananlardan ol !!!


ALINTIDIR
 
bi düşünün medinede o gül kokulu peygamber efendimizin ravzasında onun yanında .....
Allahım Allahım ......
 
Ölümlerin en güzelini,Allah her kuluna nasib etmez.Allah rahmet eylesin...
 
Allah herkese en azından bir kere görmeyi nasib etsin o mübarek mekanları
 
çok güzel, çok samimi, Rasulullah(s.a.v) muhabbetiyle yazılmış sevgi dolu nağmeler. Allahu Teal dualarını kabul etsin inşallah.

selam ve dua ile,....
 
Rızkını temin etmekte ve Görevi Başında iken Rahmete Kavuşmuş olan ŞEHİT meslektaşımızı Alemlerin Rabbi ALLAH (CC) Gani Gani Rahmetiyle mağfiret eylesin.İki Cihan Güneşi Başımızın Taçı Gönüllerimizin Sultanı Ahmedi Mahmut Muhammed Mustafa (SAV)Ve ŞEHİDİ'mizin Şefatlarına Bizleride nail eylesin.Muhabbet ve Samimi duygularla dolu dizelerini ALLAH (CC) dualarını makbul eylesin.
 
Teşekkür ederiz,
Allah rahmet eylesin evladınada hayırlı bir ömür nasip etsin
 
Yazılan yazı ödev olarak ayzılmış bir makele belki ama bu yazılan yazının içinde öyle saf duru ve güzel bir peygamber aşkı var ki 36 yaşındayım ama hala bende bile bu kadar aşk yok:(
Rabbim tez zamanda bize de ravzaya gitmek nasip eder inşallah
 
amin inşallah oralara yüz sürmeyi nasip eylesin ...CENABI ZÜL CELAL
 
Yanlış bilmiyorsam Suud Krallığı nda ölenler ülkelerine verilmiyormuş.
Bu yüzden Arabistanda ölmek istemezdim.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Forum istatistikleri

Konular
129,826
Mesajlar
930,543
Kullanıcılar
452,649
Son üye
sanlav

Yeni konular

Geri
Üst