bakın size bir şeyler anlatayım çiftlik balıkları hakkında, sonra istiyorsanız satın alıp yersiniz. dediğim gibi yıllar öncesinde hatchery de çalışmıştım. balıkları hızlı büyütmenin yolları:
1- geceyi yok et, yani lamba ışığı ile günü 24 saat yap.
2- yavrulara antibiyotik verirsen daha hızlı büyürler, lan yavru balık daha kuru yem yemiyor nasıl yaparsın deme, artemia dedikleri bir yengeç çeşidi var, hani şu flamingoların kanatlarını altında olan rengi veren yaratıklar, en büyüğü 486 microndur. yani yarım milimetreden daha küçük. bunların kuluçka tankına vitamin ve antibiyotik eklersen ikinci günün sonunda 486 microna ulaşır ve kanı yani vücut sıvısında yeteri kadar antibiyotik ve vitamin bulunur.
3- ve balığı kuru yeme alıştırırken yeme yine değişik vitamin takviyeleri yaparsın. böylelikle 90 gün sonunda balığın ağırlığı yarım gramı geçer ve pazar boyuna ulaşmış demektir. peki doğadaki süre nedir? yaklaşık 2 katı ve yaşama şansı binde üçtür. bizde ise yüzde 10 -15 çok büyük bir başarıdır. bir kilo yumurta yaklaşık 400.000 bin yumurta demektir.
4- kapalı devre, hijyenik sistemde bizim başarımız daha da yukarı çıkıyor.
yani bunu daha sayfalarca anlatabilirim. balık çiftliklerine giden balıkların m3 başına kaç kilo kaç tane olacağından, suyun O2 seviyesine filan. hani faktır et. kuzularda, sığırlarda, tavuklarda da durum aynı.
bu kadar şeyi çalışarak, uygulayarak öğrendim. çiftlik balığı yemem, çiftlik çevresinde avlanan balıkları yemem. köy tavuğu diye alıyoruz pazardan ama ne yem veriyorlar bilmiyoruz. kasabın verdiği neyse onu yiyiyoruz. ekmekte seçme şansımız yok. fırıncı namuslu olsa ceza yiyiyor, ekmeğini evde yapsan aynı şit. ununun içine fabrika koyuyor ilacı. daha neler neler dönüyor. biz bedavaya yaşıyoruz farkında değiliz. eskiden küçük değirmenler vardı hani buğdayını un yapardın, neden kapatıldı onlar sadece fabrika zorunluluğu var? işin en şit tarafı victor ananias bunu televizyonlarda anlattı, ertesi günü ayağına sıktılar ve şaibeli bir şekilde kaybettik. adının victor olduğuna bakmayın hepimizden daha TÜRK'tü ve yakın arkadaşımdı. yaz yaz bitmez. şu canan abla da doğruya yakın konuşuyor. bedenen çalışan kişiler yeterli proteini alsın bakalım nasıl çalışıyorlar. ben şahsen biliyorum.