Ledlerle İlgili kritik bir inceleme !

Hırçın 41

Profesyonel Üye
Katılım
17 Ara 2013
Mesajlar
4,740
Puanları
2,554
LEDLERLE İLGİLİ KRİTİK BİR İNCELEME

Akkor lambadan kompakt flüoresanlara geçişle enerji tasarrufu sağlama beklentisi kısa bir süre önce ilk bilanço sonuçları ile büyük bir hayal kırıklığına uğradı. “Tasarruflu” lamba terimi öncelikle üretim ve atık (Entsorgunskosten) maliyetleri ve bunların sonucunda ortaya çıkacak problemlere ilişki kuruyor gibi görünüyor. Hemen akla verimli ışık diyodları için ortaya konulan öngörülerin, belli hesaplamalara dayanıp dayanmadığı geliyor. 2011 yılının Kasım ayında “Öko-Test” adlı Alman dergisi, 60 Watt’lık akkor lamba yerine piyasaya sürülen, on bir LED Retrofit lamba markası ile yapılan test dizisinin sonuçlarını yayımladı. Alman yapı biyoloğu Wolfgang Maes, sadece üçünün verimlilik ile ilgili şartları sağlayabildiğini tespit etti. Yedi markada Lümen çıkışı paket üzerinde belirtilen verilere uymuyordu, hatta biri, %16 oranında bile yaklaşamadı. 50.000 saatlik kullanım süresi ile ilgili verilere göre iki marka daha 3.000 saatlik yanma süresi sonrası ömrünü tamamladı. Sonuç; hayal kırıklığına uğramış alıcılar ve planlama alanında, reklamlarla verilen ve sektör tarafından hazırlanan basın haberleri ile ürünün avantajları ile beklentileri beslenen yine hayal kırıklığına uğramış müşteriler. Artık gerçekler zamanı. Daha ayrıntılı olarak bakıldığında ışık veren diyotların ne avantajları var?

Başlarda 100.000 saat olarak tanıtılan kullanım ömrü bugün genel olarak 50.000’e düşürülmüş. Bu süre zaten sadece 25C’lik uygun bir çevre ısısında geçerli. Her bir derece artışı az çok olumsuz yönde etkiliyor. Bunun dışında iç ısı özellikle üretim türüne bağlı. “Remote-Phosphor-Configuration” termik açıdan “Chip-on-Board” üretimine göre daha iyi. Elektrik dalgalanmaları, özellikle voltaj artışları kullanım ömrü üzerinde önemli etki oluşturuyor. Bu durumda en uygun test şartlarının oluşturulduğunu varsayabilir miyiz?

120 lm/W’lik yüksek verimlilik, renk verimi artırıldığında yarıya iniyor. Bu alanda da büyük bir eksikliğin olduğu anlaşılıyor. Renk verimi hesaplaması standardı çoktan geçerliliğini yitirmiş olan sekiz grileşmiş renklere ve bunun dışında dört doygun renk tonu ile ten rengi ve yaprak yeşiline dayanıyor. Son altı renk, verim endeksinin hesaplamasına dahil edilmiyor. Özellikle bu renklerin dokuzuncusu olan doygun bir kırmızı, renk verimi eksikliğini ortaya kokuyor. Bu eksikliği bugüne kadar pazarda sadece birkaç kişi kapatabildi. Çok “kırmızı kırılması” olmadan en iyi renk verimi oranı yaklaşık %98. Buradan yola çıkıldığında verimlilik %40’dan azami 55 lm/W’ye düşüyor, yani bir kompakt flüoresanın verilerinden çok daha az. Demek ki, her şeye sahip olmak mümkün değilmiş!

Kompakt flüoresanın tayf dağılımı ile karşılaştırıldığında LED’ler daha homojen. Bir de, o mavi alanda 450nm’deki uç nokta olmasa!...

İşte bu dalga boyları ile insan gözünün zarar göreceği ihtimali yönündeki endişeler tamamen ortadan kalkmış gibi görünüyor. Keşke bu konu halının altına süpürülmek yerine biraz daha iyi araştırılsaydı.

Kendi adıma konuşmak gerekirse uzun vadede zarar almak üzere deney kobayı olmak istemiyorum!

Üreticilerin LED’lerle ilgili avantaj bilgilerine bir bakalım. Çoğu zaman olumlu bir özellik olarak altı çizilen, sözde mevcut olmayan ultraviyole ve enfraruj ışınımı ile ilgili bilgiler de yine yapı biyologları tarafından çürütüldü. Küçük, iyi yönlendirilebilir ışık kaynaklarının avantajı konusu henüz çalışılmadı. Çoğu zaman, küçük, çok iyi odaklanılabilir bir LED ışığı noktası yeterli olmuyor. İşte bu nedenle birçok LED-noktacığı tek bir ray üzerinde toplanıyor. Bu durumda bir reflektör mantıksal olarak artık hassas bir ışık yönlendirmesi yapamayacak. Her bir ışık noktası için bir reflektör kullanıldığında daha fazla alan gerekecek. Işık diyotlarının ısıya aşırı hassas olmaları nedeniyle ayrıca maliyetli bir termo yönetimi gerekecek, ki bunun için de alana ihtiyaç olacak.

“Remote-Phosphor-Tekniğinde” o küçük, iyi yönlendirilebilir ışık kaynağı küçük Lambert projektörüne dönüştürülüyor. Ancak burada da iç ısısı daha düşük. Tüm bu gerçeklere dayanan yeni optik gelişmeler cesaret isteyen ancak benim gözümde, geleceğe yönelik akıllı yatırımlar. İnşallah geri dönüşümü alınır.

Şunu lütfen unutmayalım: LED’ler aslında ışık kaynakları. Lambanın bazı parçalarının reflektör olarak uyarlanmaları gerekirse, ışık kaynağı olma özelliğini kaybedecek. Bunun için lambanın tüm bu faktörlere tepki göstermesi gerekecek. Burada konsept, lamba ile lamba araçlarının bir bütün olması gerektiği üzerine kurulmalı. Bu çıkış noktasının koordinasyonu sadece üreticinin elinde olmalı. Pazarda bulunan ürünler çok çeşitli ve birbirinden kopuk olduğu için aydınlatma planlamacısı bu konuda ancak bazı projelerde devreye girebilir.

Zhaga’nın yaptığı gibi modülün biçiminde bir tekdüzelik yaratma denemeleri, üreticilerin kendilerini kısıtlamak istememeleri nedeniyle başarısız olma tehdidi ile karşı karşıya. Bugün her yöne doğru olan inovasyon hızı ve de buradan doğan pazardaki baskı dikkate alındığında, üreticileri anlamak mümkün. Planlamacıların, bugüne kadar teknik, tasarım ve insan algısının unsurlarını koordine ve pazardan gereken gelişmeleri talep etme sorumluluğu çok daha fazla. Bu aşamada algılama ve ışık biyolojisi unsurlarına çok daha fazla ağırlık verilmesi gerekiyor. Bu anlamda aydınlatma tasarımcısının üretici üzerinde bir baskı oluşturması gerekiyor. Genelde, tekniğe olan aşk içinde özellikle bu unsur ya gözden kaçırılıyor veya gizli tutuluyor. Her şekilde ışık biyolojisinin gelişimin ayrılmaz bir parçası olması gerek.



Bunun için zaten gelişme içinde var olan yeni kurallara ihtiyaç duyacağız. Kuralları koyarken ve uygularken doktorlar gibi uzmanları çalışmalara dahil etmek zorundayız. Mevcut renk verimi endeksinin yeniden analizi için yapı biyologlarına danışılacağı belirtildi. Bugüne kadar güvendiğimiz yardımcı aracımız insan algılama eğrisi, duyguları ölçümde tek belirleyici ölçü olarak kalamaz, çünkü biyolojik etkiler ve de göz içinde lens ayarlaması yönetimi başka tayf ışımaları üzerinde gerçekleşiyor. Artık birçok planlamacı bu bilgiye sahip ancak tekniğin gelişmesine de yansıması gerekiyor. Flüoresan ve de çoğu LED’in ışık titreşimleri şeklinde fizyolojik etkisi artık biliniyor ancak, göz ardı ediliyor. Çoğu zaman görsel olarak algılanılmadığı şeklinde bir açıklama getiriliyor. Beyinde ise bu titreşimler ölçülebiliyor ve etkileri henüz araştırılmadığı için bu göz ardı etme durumu son derece sorumsuzca.

İnsan için planlama, sosyal sorumluluk almak demektir. Planlamacılar hiç bir zaman teknik, tasarım ve insan arasında bu kadar önemli bir bağlantıda olmadılar. Işık planlaması her zaman karmaşık bir konu oldu ancak artık doğru istikamette gelişme söz konusu. Sorumluluk çok büyük ve çok kapsamlı.

Yukarıda belirtilen faktörleri değerlendirerek teknik standartlar ve kurallar oluşturmak bir konu, durumun gerçekliğini tahmin etmek bir diğer konu. LED’ler muhteşem bir gelişme ancak dezavantajları var. Heyecan verici değerlendirme ve vizyonlar konusunda ütopik sayılar ile geleceğin gelişmesine fantastik bir bakış, yardımcı olmaktan çok zarar veriyor. Planlamacı ve müşterilerde güvensizlik yaratıyor, çünkü bugün satın alınanın yarın güncel olmama ihtimali oluşuyor.

Artık gerçeklik zamanı. Bu gerçeklikle pazar, düşük kaliteli ürünlerden temizlenebilir, böylece kalite temini de çok daha kolaylaştırılmış olur. Lütfen beni yanlış anlamayın, itirazım LED kullanımına karşı değil, sadece LED kullanılmasına karşı. Ayrıca LED (henüz) herşeye muktedir değil. Belki yakında?

Metin Yazarı: Prof. Metin: Susanne BrenninkmeijerKaynak: Voltimum (07.01.2014)
 
Elektrik tesisatlarında seçilecek kablo kesiti genellikle kullanılacak güce göre çekilecek akımın hesaplanması ile belirlenmelidir.
İyi bir topraklama değeri sıfıra ohm'a yakın olan değerdir. Fakat her işte olduğu topraklamadada maliyetler önemli, onun için iyi bir topraklama değeri izin verilen değerler içinde olandır.
Yazının çoğu 2-3 sene öncesinin bilgilerine dayanıyor...
 
Voltimum sitesinde yayınlama tarihi 07.01.2014 Bilgilerin hepsi geçerliliğini ve tazeliğini korumaktadır.

Not:
Profesör Dr. Sermin ONAYGİL'in Enerji verimliliği 2013 sempozyumunda ledlerle ilgili verdiği bilgiler hep olumsuzdu. Ana yol aydınlatmalarında kullanılmasının kesinlikle doğru olmayacağını üzerine basa basa izah etti.
 
Bilgilendirme icin tsk.

GT-I9100 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
bugün sohbet arasında geçti, doğruluk derecesini bilmiyorum ama, geçen akşam Okan Bayülgenin programında bahsi geçmiş... Ledlerin çocuklar üzerinde çok değişik etkileri varmış. Bu yüzden Bayülgen programlarında led kullanmadığını söylemiş..

"Burada para için çocuklar istismar ediliyor. Kullandıkları ledlerin özellikle epileptik etkiye açık çocuklar üzerinde büyük zararı var. Ben yılların televizyoncusuyum, bilmiyor muyum dekoru ledlerle kaplatayım. Ama yapmıyorum. Çünkü ledlerin epilepsi hastası çocuklara ne denli zarar verdiğini biliyorum. Led kullanılan parogamlar daha ışıl ışıl görünür, daha çok reyting alır. Siz kimi kandırıyorsunuz?"
 
Boş bi vaktimde yazının problemli ve güncelliğini yitirmiş kısımlarını madde madde yazarım...
 
ben ledlerin her alanda kullanılmasından yanayım geliştirilmesinden yanayım özelliklede fenerlerde ve projektörlerde led ömürleri yeteri kadar olmasa bile diğer aydınlatma sistemlerine göre avantajlı bir tasarruflu ampulun ömrüde belli hazır led aydınlatmalar oldukça pahalı ve kendini amorti etme süresi çok uzun buda kullanıcıya pek tasarruf sağlamış gibi gözükmüyor .son kullanıcılar fiyatların makul seviyelere inmelerini beklemek zorundalar ne yazık ki. bu yüzdden led aydınlatmaları kendimiz yapacağız son yaptığım işlemlere göre maliyet ve dayanıklılık açısından en iyisi smd şerit led gibi görünüyor
 
Led ışıktaki gizli tehlike - Milliyet Haber

Merhaba.Bu soğuk ışıkların (Görünür ışığın morötesi bandı tarafına daha fazla kayan ve gözün direkt maruz kalmasında aşırı uyarılmasına neden olup da gözün daha fazla yorulmasına yol açan bölümü) geceleri yalnız başına ve led lambadan çıktığı şekliyle kulanımının,özellikle çalışma odaları,mutfak,okuma odaları,pc odaları,vb. yerlerde kullanılmasının olası sakıncaları,yukarıdaki linkte de belirtildiği gibi medya gündeminde bir süre öncesinde ele alınmıştı.Bu sakıncalı durumun sadece dış aydınlatma ortamlarında kullanılmasının bile,bizim dışımızda maruz kalan diğer sokak hayvanları için zararlı yanından da bahsedilmişti.

Led teknolojisinde,ledden salınan ışığın kalitesi,görünür ışığın kızılötesi ve morötesi tayfının sınırları içinde kalabilmesi için son hızla geliştirme çalışmalarının yapıldığı,yapılmakta olduğunu beklemekte ve ışık kalitesinin,gözle görünen ışık tayfı sınırları içine alınmaya çalışıldığı,soğuk ışık bandının,ılık olan ışık bandı tayfına doğru,led malzemesinin birleşimine eklenen çeşitli kimyasal malzemelerin değiştirilmesiyle olumlu yönde ve bizim istediğimiz en ideal ışık bandında olabilmesi için araştırma ve geliştirme (Ar-ge) çalışmalarının sürdürüldüğünü takip edip görüyoruz.

Ancak şu andaki mevcut teknoloji ile üretilen led lambalarının bu olumsuz durumundan hiç etkilenmemek veya en az etkilenebilmek için,bunların mutlaka bir difüzör-filtre ile kullanılması (kendi üretilen yapılarında içten bu zararlı olan bandı süzen bir ön filtre yer almıyorsa eğer) morötesi (Ultraviyole) bandında yer alan zararlı ışık ışınları bölümünün de çok iyi filtre edilmesi (Polikarbonatlı yapıda olup,hem difüzör görevli,hem de zararlı bölümü absorbe edici ön kapaklarla,ışık süzgeçleriyle) gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Bu amaçla göz için en ideal olabilecek olan aydınlatmanın oluşturulmasında,led armatürlerinin yanında sıcak ışık oranı suni olarak veya doğal olarak daha yüksek olan diğer lamba türlerinden de (2700K-4000K-5000K-Warm or hot,yani ılık veya sıcak ışık veren flüoresan armatürleriyle birlikte gerekirse enerji verimliliğini unutarak akkor flamanlı ampullerle) uygun bir karışım oranı şeklinde de kullanabilmemizdir.Bu kullanım şekliyle led ışıklarının göz veya vücut sağlığını tehdit edebilecek olan kötü etkileri yok edilip dengelenmiş,toplamda 100 watt.lık değişik karışımlarla oluşturabildiğimiz (Ledleri filtre ederek) bu değişik lamba türleriyle,sanki tek bir 100 watt.lık akkor ampülün göz için en sağlıklı olan aydınlatma kalitesini de,daha az watt.la daha çok ışık eldesini (Lümen) kolayca yakalamış oluruz.Kolay gelsin.
 
Bölüm bölüm cevaplayalım...

"Başlarda 100.000 saat olarak tanıtılan kullanım ömrü bugün genel olarak 50.000’e düşürülmüş. Bu süre zaten sadece 25C’lik uygun bir çevre ısısında geçerli. Her bir derece artışı az çok olumsuz yönde etkiliyor. Bunun dışında iç ısı özellikle üretim türüne bağlı. “Remote-Phosphor-Configuration” termik açıdan “Chip-on-Board” üretimine göre daha iyi. Elektrik dalgalanmaları, özellikle voltaj artışları kullanım ömrü üzerinde önemli etki oluşturuyor. Bu durumda en uygun test şartlarının oluşturulduğunu varsayabilir miyiz?"

Denmiş. Kullanım ömrü üründen ürüne içinde kullanılan led chipine bağlı olarak değişir. + kullanım ömrü diye bahsedilen değer bozulma değeri değil, ışığın %70'ine düşüşü olarak değerlendirilen ekonomik ömürdür. Bugün Philips'in 100.000 saat ömürlü armatürleri (ledleri değil) mevcut. Dolayısıyla 50.000 saatlere düştü diye bir şey yok. Sadece fiyat rekabeti açısından kullanılan malzeme kaliteleri düşebiliyor. Ayrıca ledin verimliliğinin sürekli arttığını düşünürsek, günde 10-12 saat kullanılacak bir armatürün 100.000 saat ömürlü (22 yıl) olması için 2 katı para vermenin de bir anlamı yok. Belirtilen değerler 25 derecede değil belirtilen çalışma aralıklarında garanti altına alınarak geçerli. Genelde -20 - +30 aralığındadır. 25 derece sıcaklık sadece led chiplerin katalog değerlerinde görülebilir. Soğutma konusu yine led chiplere göre yazılmış. Armatür için tamamen armatürün tasarımına bağlı. Termik tasarımı düzgün yapılmamış armatürler tabi ki sorun yaratacaktır. Ayrıca led armatürlerin çalışma gerilim aralıkları elektronik balastlı ürünlere göre daha fazla. Yine led chip baz alınarak yapılmış bir yorum. Sabit gerilim ve sabit akım kontrollü driverlarla böyle bir sorun kalmamakta.

"120 lm/W’lik yüksek verimlilik, renk verimi artırıldığında yarıya iniyor. Bu alanda da büyük bir eksikliğin olduğu anlaşılıyor. Renk verimi hesaplaması standardı çoktan geçerliliğini yitirmiş olan sekiz grileşmiş renklere ve bunun dışında dört doygun renk tonu ile ten rengi ve yaprak yeşiline dayanıyor. Son altı renk, verim endeksinin hesaplamasına dahil edilmiyor. Özellikle bu renklerin dokuzuncusu olan doygun bir kırmızı, renk verimi eksikliğini ortaya kokuyor. Bu eksikliği bugüne kadar pazarda sadece birkaç kişi kapatabildi. Çok “kırmızı kırılması” olmadan en iyi renk verimi oranı yaklaşık %98. Buradan yola çıkıldığında verimlilik %40’dan azami 55 lm/W’ye düşüyor, yani bir kompakt flüoresanın verilerinden çok daha az. Demek ki, her şeye sahip olmak mümkün değilmiş!"

Tümüyle yanlış bir bilgi. Philips'in standart ledli iç aydınlatma armatürlerinin hepsinin standart renksel geri verimi %80. Maliyeti biraz daha fazla olmak üzere renksel geri verimin önemli olduğu alanlarda aynı verimlilikte Ra > 90 ürünleri de mevcut. Ayrıca 120lm/W verimlilikte bir armatür zaten yok. Kırmızı renge değinilmiş. Yine Philips'in et reyonlarında kullanılmak üzere özel ürettiği ledli armatürler de mevcut. Hem de aynı verimlilikte. Dolayısıyla bu da yanlış bir bilgi.

"Üreticilerin LED’lerle ilgili avantaj bilgilerine bir bakalım. Çoğu zaman olumlu bir özellik olarak altı çizilen, sözde mevcut olmayan ultraviyole ve enfraruj ışınımı ile ilgili bilgiler de yine yapı biyologları tarafından çürütüldü. Küçük, iyi yönlendirilebilir ışık kaynaklarının avantajı konusu henüz çalışılmadı. Çoğu zaman, küçük, çok iyi odaklanılabilir bir LED ışığı noktası yeterli olmuyor. İşte bu nedenle birçok LED-noktacığı tek bir ray üzerinde toplanıyor. Bu durumda bir reflektör mantıksal olarak artık hassas bir ışık yönlendirmesi yapamayacak. Her bir ışık noktası için bir reflektör kullanıldığında daha fazla alan gerekecek. Işık diyotlarının ısıya aşırı hassas olmaları nedeniyle ayrıca maliyetli bir termo yönetimi gerekecek, ki bunun için de alana ihtiyaç olacak."

Optik lensler bunun için var. Led gibi bir ürün de neden reflektör kullanılsın ki ?


"Yukarıda belirtilen faktörleri değerlendirerek teknik standartlar ve kurallar oluşturmak bir konu, durumun gerçekliğini tahmin etmek bir diğer konu. LED’ler muhteşem bir gelişme ancak dezavantajları var. Heyecan verici değerlendirme ve vizyonlar konusunda ütopik sayılar ile geleceğin gelişmesine fantastik bir bakış, yardımcı olmaktan çok zarar veriyor. Planlamacı ve müşterilerde güvensizlik yaratıyor, çünkü bugün satın alınanın yarın güncel olmama ihtimali oluşuyor."

Philips'in ledgine teknolojisi ile gelişmeler ileriki dönemlerde armatürlere birebir uygulanabilecek. Tabi ki bunlar da ürünlerin fiyatlarına etki ediyor.

Sözün özü, şuan sayılan hiç bir teknik detay yapılamıyor değil. Yapılabiliyor. Ancak rekabet ortamında yapıp yapmamak üreticiye kalıyor. Led gibi bütün elektronik devlerinin girdiği bir piyasada firmalar teknik özelliklerden feragat edip fiyat düşürme yolunu seçip seçmeme konusunda kalıyor. Bazı firmalar da farklı segmentte ürün gamları oluşturuyor. 50€'luk downlight armatür de var, 250€'luk downlight armatür de var. Verimleri de hemen hemen aynı? Bunun bir sebebi olmalı değil mi? Led biraz terzi usulü, herşey bütçene ve ihtiyaca göre şekillenebiliyor.

Yazıya da ufak naçizane bir eleştirim olsun. Floresana ve ledlere atıflarda bulunulmuş. Ancak tezatlıklar var. Mesela ısıdan bahsediliyor, ancak bunlar dışında iki alternatif kalıyor, biri enkandesen diğeri halojen. Direkt olarak ısı kaynağı bunlar. Bu mudur çözüm? Hem verimsiz, hem de aşırı derece ısınmaya sebebiyet veriyor. 60W enkandesen ampul 800 lm. Bir armatürün içine koysanız 400 lm lere düşüyor. 8-10W'lık bir led rahatlıkla bu işi görüyor. İsraftan başka birşey değil.

Sağlıkla ilgili kısımlarda da yazıda da belirtildiği gibi ispatlanmış, ya da zararlı bulunmuş herhangi bir sonuç yok. Bir çok hastane bile led aydınlatma kullanırken, sağlığa zararlı bunlar diye serzenişte bulunmak pek gerçekçi değil.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha fazla bilgi edin…