sayın durceyan
ben bu güne kadar ne öğrendiysem hep kendi çabalamam ile oldu.
ünlü düşünür derki "icatlar ihtiyaçtan doğar".yani ihtiyacınız varsa öğrenirsiniz,bulursunuz,keşfedersiniz,hesaplarsınız ve bir şekilde işin içinden çıkarsınız.
mühendislerin ellerine pense almamaları işi bilmedikleri anlamına gelmez.beni soracak olursan ben yapım gereği oturmayı çok sevmeyen biriyim.direk tepesine çıkar sigortada değiştiririm,pano toplarım,hat çekerim gereği neyse onu yaparım.
bütün mühendisler böylemidir diye soracak olursan hayır derim.
aslında işin özünde ne var biliyormusun mavi yakalılar ve beyaz yakalılar.ittahat ve terakki'yi kuranların ana felsefesi.yani ortaçağ avrupası efendiler ve köleler.
yıllardan beri tüm Türk insanının beynine işlenen özellikle devlet dairelerinde ki durum bu.her ne hikmettir bilemiyorum mühendis olan kendisini, denetleyen,iş veren, emir veren konumunda görüyor.bence yanlış.
bilgisel olarak üstünmüdür mühendisine göre değişir.genelleme yapamam.
ancak alınan mühendislik eğitimin şöyle bir tarafı varki bunu hafife almak bi yana bence en önemli noktalarından biri:
olaylara ve sorunlara çok yönlü yaklaşıyorsunuz,birini yapayım derken diğerinide hesaba katıyorsunuz,muhtemel sorunları işin başında tahmin edebiliyorsunuz en önemlisi yeteri derecede iyi son derece ucuz olanı önerebiliyorsunuz.
bilmem anlatabildimmi?
ancak şu bir gerçekki mühendis arkadaşlar pratik yapmalı,eline pense alıp kablo sıyırmalı,anahtar alıp civata sıkmalı ve işin en iyisini o yapmalı...
sayın durceylan siz haklısınız ama ne yazıkki ülkemizin insanının yapısı bu.mühendis olan kendini kaf dağının tepesinde görüyor.
saygılarımla
elk.müh.bahri karatepe