Nükleer Santral Kurulsun Mu?

Atom enerjisinden elektirik üretmek Nükleer fizyon sayesinde oluşur.
Bizler kendimize ilk önce şu soruyu sormalıyız

Fisyon Nedir, Fisyondan Elektrik Enerjisi Nasıl Elde Edilir?

Fisyon (Çekirdek Parçalanması): 233U, 235U ve 239Pu gibi fisyon yapabilen çekirdeklerin termal nötron yakalamaları ve 232Th, 238U ve 237Np gibi çekirdeklerin ise hızlı nötron yakalamaları sonucunda iki ayrı atom çekirdeğine bölünmeleri olayıdır. Bölünme sonucunda ortaya çıkan bu atom çekirdeklerine fisyon ürünleri adı verilir. Nükleer fisyon olayında her bir bölünme başına, fisyon ürünleri ile birlikte iki ya da üç tane de nötron yayınlanır. Yayınlanan bu nötronların ortalama enerjisi 1 MeV’den biraz daha büyüktür.

Bir nötronun, uranyum gibi ağır bir element atomunun çekirdeğine çarparak yutulması, bunun sonucunda bu atomun kararsız hale gelerek daha küçük iki ayrı çekirdeğe bölünmesi reaksiyonudur. Dolayısıyla Fisyon, bir çekirdek tepkimesidir. Parçalanma sonucunda ortaya çıkan atomlara fisyon ürünleri denir. Bunların bazıları radyoaktiftir. Bir nötron yutulması ile başlayan fisyon tepkimesi sonucunda, büyük miktarda enerji ile birlikte, birden fazla nötron ortaya çıkar. Çekirdek tepkimeleri sonucunda açığa çıkan enerjiler, kimyasal tepkimelere göre yaklaşık milyon kat düzeyinde daha fazladır.

Zincirleme Reaksiyon: Fisyon sonucunda ortaya çıkan nötronların, ortamda bulunan diğer fisyon yapabilen atomların çekirdekleri tarafından yutularak, onları da aynı reaksiyona sokması ve bunun ardışık olarak tekrarlanmasıdır. Kontrolsuz bir zincirleme reaksiyon, çok çok kısa bir süre içinde çok büyük bir enerjinin ortaya çıkmasına neden olur; atom bombasının patlaması bu şekildedir. Nükleer santrallarda ise zincirleme reaksiyon kontrollu bir şekilde yapılır. Bu kontrolun kaybedilerek nükleer yakıtın bir bomba haline dönüşmesi fiziksel olarak olanaksızdır.

Peki bu zincirleme reaksiyon nedir?

Zincirleme Reaksiyon

Nükleer fisyon olayında yayınlanan bu nötronların, nükleer reaktör içerisindeki yavaşlatıcı ortamda yavaşlatılması ile termal nötronlar (ortalama enerjileri 0.025 eV) elde edilir. Bu termal nötronların başka fisyon yapabilen çekirdeğe (örnek olarak 235U) çarpması ve çekirdek tarafından absorplanması sonucu yeni bir fisyon olayı meydana gelir ve bu böyle zincir şeklinde devam eder. Bu zincir reaksiyonda, başlangıçtaki 235U çekirdeği ve nötronun kütleleri toplamının enerji cinsinden değeri ile fisyon sonucu oluşan fisyon ürünlerinin ve yayınlanan nötronların kütlelerinin toplamının enerji cinsinden değeri arasında yaklaşık olarak 200 MeV’lik bir enerji farkı açığa çıkar. (Kimyasal yanmada açığa çıkan enerjinin 1 eV mertebesinde olduğu hatırlanırsa bu enerjini ne kadar büyük olduğu anlaşılabilinir.) Açığa çıkan bu fisyon enerjisi nükleer reaktördeki suyun ısıtılması ve buhara dönüştürülmesi, bu buharın türbini döndürmesi ve türbinin de jeneratörü çalıştırması sonucunda elektrik enerjisi elde edilir.

atom santralları patlar mı?

Hayır santralların yapım aşamasında her türlü olasılık degerlendirilip belli bir ömür ile inşa edilir.Katı kuralları otokontrol lü emniyet sistemleri vardır .
Bugüne kadar olmuş kazaların tümü eski teknoloji santralların ekonomik ömrünün bitmesine rağmen insan faktörününde katkılarıyla olmuştur
ATOM SANTRALLARI hemen yapılmalı teknolojik gelişme hızlandırılmalıdır
 
Türkiye ilerlemek istiyorsa mutlaka nükleer santral kurmalıdır. Nükleer santral dendiğinde nedense ki birileri karşı çıkıyor. Bu karşı çıkanlar ülke menfaatlerini istemeyen içimizdeki vatan hainleridir.
 
Türkiye ilerlemek istiyorsa mutlaka nükleer santral kurmalıdır. Nükleer santral dendiğinde nedense ki birileri karşı çıkıyor. Bu karşı çıkanlar ülke menfaatlerini istemeyen içimizdeki vatan hainleridir.
Tamamiyle katılıyorum. En fazla karşı çıkan kuruluş ise, maalesef Elektrik Mühendisleri Odası (EMO)'dur.
Ülkemizde bütün kurullar (En başta YÖK olmak üzere, BDDK, SPK, EPDK vb) ve meslek odaları kapatılmalıdır. Bunlar bulundukça, ülkemiz değil 1cm, 1mm bile ilerleyemez.
 
Nükleer enerji santrallerinin verimi %30 lar civarındadır. Bunun anlamı üretilen her 1000MWh elektrik enerjisi için 2000MWh dan fazla ısı enerjisi açığa çıkacağıdır. Bu da soğutma amaçlı olarak denizden hergün binlerce ton suyun çekilip reaktörün soğtulacağı anlamına gelir. Bu suyun pompalanması için hem elektrik enerjisine ihtiyaç var,hem de deniz suyu içinde bulundurduğu tuz oranı nedeniyle borularda ciddi oranda korozyona ve işletme maliyetlerinin artmasına neden olacaktır. Deniz suyu ile gelen tonlarca balığın pompalarda ve filtrelerde heba olacağını saymıyorum bile.
Nükleer enerji enerji kaynağı çeşitliliği açısından gereklidir. Ama bu dezavantajları çok ciddi değerlendirmemiz gerekiyor.
 
biz okulda okurken çevrederneginden bir eczaneci geldi ve bize konu hakkında düşüncelerini anlattı.hatırladıgım kadarıyla bir örnek verdi çok güzeldi.arkadaşlar bu bir bisiklete binerken geçireceginiz kazayla uçak kazasını karşılaştırmak gibi dedi.uçakta kaza olursa ölüm oranı daha yüksek olur dedi.tabii dayanamadım bende sordum peki neden uçak kullanılıyoruz o zaman dedim.arkadaşlar japonyanın bütün adalarında var amerikada var her yerde var ama biz hala direniyoruz ozaman elektrik santrellerinide kaldıralım onlarda saglıga zararlı.türkiye 25 sene geç kaldı bunun için inşallah bundan sonra geç kalmaz.şimdi dünyada bence en degerli şey zaman lütfen daha fazla kaybımız olmasın...saygılar
 
Merhaba
Ben de nüklear santral kurulması taraftarı idim.Ne zamana kadar Bizim kendi nükleercilerimizin içinde bulunduğu uçak kazasına kadar.Danışılacak söz sahibi dünya çapında bilim insanlarımız bir uçak kazası ile yok oldular.İntihar eden genç tübitakçılarımız,uçak kazasında kaybettiğimiz Eşref Bitlis paşa daha saymaya gerek yok aklı çalışanın hemen bulabileceği örnekler varken ben artık bizim insanımızın söz sahibi ve denetimi olmadığı hiçbir girişime güvenmiyorum.
 
Nükleer enerji santrallerinin verimi %30 lar civarındadır. Bunun anlamı üretilen her 1000MWh elektrik enerjisi için 2000MWh dan fazla ısı enerjisi açığa çıkacağıdır. Bu da soğutma amaçlı olarak denizden hergün binlerce ton suyun çekilip reaktörün soğtulacağı anlamına gelir. Bu suyun pompalanması için hem elektrik enerjisine ihtiyaç var,hem de deniz suyu içinde bulundurduğu tuz oranı nedeniyle borularda ciddi oranda korozyona ve işletme maliyetlerinin artmasına neden olacaktır. Deniz suyu ile gelen tonlarca balığın pompalarda ve filtrelerde heba olacağını saymıyorum bile.
Nükleer enerji enerji kaynağı çeşitliliği açısından gereklidir. Ama bu dezavantajları çok ciddi değerlendirmemiz gerekiyor.
Nükleer santralların verimi 1980 li yıllarda %33 civarında idi. Şimdi %37 lere geldi. Termodinamik açıdan analiz edildiğinde verim zaten %40 lar civarındadır. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Kömür santrallarında verim %42 civarlarında. Bunlardaki teorik verim daha yüksektir.

Denizden soğutma suyu alınması sıradan bir uygulamadır. Kemerköy, Ambarlı, Çatalağzı, gibi santrallar soğutma suyunu denizden alırlar. Denizden soğutulan santrallarda kondenser boruları genelde korozyona dayanıklı titanyum malzemeden yapılır. Ömür boyu yetecek korozyan dayanım özelliği vardır. Hasar gören borular izole edilir.

İlave olarak deniz suyu alış ağzında korozyona karşı katotik koruma yapılır.

Deniz suyu alış ağzında filtre vardır ve denizden gelen her türlü parçacığı (boyutları 1 veya 2 mm den büyük olanları) tutar ve otomatik ters yıkama ile dejarş hattına atar. Bu da sıradan bir uygulamadır. Ama konu nükleer santral olunca bu filtreleme çok daha özenle yapılır. Sizin endişe edeceğiniz bir durum kesinlikle söz konusu değil merak etmeyin. Öyle işletme maliyetlerinde artış vs. gibi konulara kafa yormanıza gerek yok bence. 1300 MW lık bir santralın 1 MW'ı bu pompalarda kullanılmış, çok mu? Kömür santrallarının elektrofiltrelerinde ne kadar güç gerektiğini bir araştırın. Veya cebri sirkülasyonlu soğutma kulelerinde kullanılan gücü. En ekonomik soğutmanın deniz suyundan olduğunu göreceksiniz.

Pompa gücü açısından baktığınızda, soğutma kulesi olmadan doğrudan nehir suyu ile soğutulan santrallarda da yine deniz suyundan soğutulanlardaki gibi enerji tüketirsiniz.
 
Nükleer santralların verimi 1980 li yıllarda %33 civarında idi. Şimdi %37 lere geldi. Termodinamik açıdan analiz edildiğinde verim zaten %40 lar civarındadır. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Kömür santrallarında verim %42 civarlarında. Bunlardaki teorik verim daha yüksektir.

Denizden soğutma suyu alınması sıradan bir uygulamadır. Kemerköy, Ambarlı, Çatalağzı, gibi santrallar soğutma suyunu denizden alırlar. Denizden soğutulan santrallarda kondenser boruları genelde korozyona dayanıklı titanyum malzemeden yapılır. Ömür boyu yetecek korozyan dayanım özelliği vardır. Hasar gören borular izole edilir.

İlave olarak deniz suyu alış ağzında korozyona karşı katotik koruma yapılır.

Deniz suyu alış ağzında filtre vardır ve denizden gelen her türlü parçacığı (boyutları 1 veya 2 mm den büyük olanları) tutar ve otomatik ters yıkama ile dejarş hattına atar. Bu da sıradan bir uygulamadır. Ama konu nükleer santral olunca bu filtreleme çok daha özenle yapılır. Sizin endişe edeceğiniz bir durum kesinlikle söz konusu değil merak etmeyin. Öyle işletme maliyetlerinde artış vs. gibi konulara kafa yormanıza gerek yok bence. 1300 MW lık bir santralın 1 MW'ı bu pompalarda kullanılmış, çok mu? Kömür santrallarının elektrofiltrelerinde ne kadar güç gerektiğini bir araştırın. Veya cebri sirkülasyonlu soğutma kulelerinde kullanılan gücü. En ekonomik soğutmanın deniz suyundan olduğunu göreceksiniz.

Pompa gücü açısından baktığınızda, soğutma kulesi olmadan doğrudan nehir suyu ile soğutulan santrallarda da yine deniz suyundan soğutulanlardaki gibi enerji tüketirsiniz.

Verdiğiniz değerlere göre mantıklı görünüyor. Soğutma ile ilgili genel endişelerden biri de deniz suyu sıcaklığının artması ve buna bağlı deniz yaşamının zarar göreceği şeklinde. Özellikle mersin akkuyu sahillerinde deniz suyu sıcaklığı zaten yüksek.
 
Verdiğiniz değerlere göre mantıklı görünüyor. Soğutma ile ilgili genel endişelerden biri de deniz suyu sıcaklığının artması ve buna bağlı deniz yaşamının zarar göreceği şeklinde. Özellikle mersin akkuyu sahillerinde deniz suyu sıcaklığı zaten yüksek.
Bu konuda 1998 yılında çeşitli çözümler ortaya çıkmış ve soğutma suyunun difüzörlü derin deşarj yapılarak denize verilmesi durumunda deniz suyu sıcaklığı deşarjın bir metre kadar ötesinde normal sınırlara geleceği öngörülmüştü.

Deniz suyu sıcaklığının üst limiti olarak kabul edilen değerler o yıllarda Çevre Bakanlığı tarafından tetkik edilmeden, kuzey Avrupa normlarına eşdeğer yapılmıştı. Oysa Akdeniz zaten sıcak bir deniz. Bu bölgede yaşayan canlılar bu ortama uyum sağlamış durumda.

Japonya'da Kashiwasaki-Kariwa sahasında 7 ünite ile toplam 8215 MWe güç üretiliyor. Soğutma suyu denizden alınıp denize veriliyor. Denize verilen termal güç 16 bin MW civarında. Üstelik yüzey dejarjı yapılıyor. Akkuyu ile hemen hemen aynı enlemde ve pasifik okyanusu Akdeniz ile neredeyse benzer su sıcaklığındadır. Soğutma suyu alış ağzı dejarj hattından 8 metre derinde. Yüzey deşarjda sıcaklığı 8-10 derece kadar yüksek olan su deniz yüzeyiden hızla dağılmakta, tabandan gelen soğuk su nedeniyle derine inmemekte ve canlı yaşamına olumsuz etki etmemektedir.

Japonya çevre mevzuatı TR veya Avrupa ülkelerinden daha gevşek değil, sadece akıllıca ve bilimsel verilere göre kurgulanmış. Japonya'da balıkçılık veya deniz ürünleri hayati önem arzediyor. Bu konuda Güney Kore ve Rusya ile de çok sorunlar yaşıyorlar. Böyle bir ülke herhalde denizdeki ekolojiyi bozup intihar etmez. Ayrıca 50'nin üzerinde ünitelerin hepsi denizden soğutmalıdır.
 
Sayın ze_tr , sizin nükleer santrallerle tecrübeniz var görünüyor. Herhangi bir projede çalıştınız mı? yada yapılacak nükleer santrallerle bir ilginiz var mı?
 

Forum istatistikleri

Konular
129,712
Mesajlar
929,181
Kullanıcılar
452,423
Son üye
taha hamdan

Yeni konular

Geri
Üst