Toknefes'te tanıtımı yapılan sensörlü çöp kovası!

sanırım, teknofest= teknoloji festivali demek. evet bir yerlerden başlamak lazım ama nereden? aylar önce tubitakın desteklediği ödül verdiği açılınca ışığı yanan ekmek sepeti konusunu paylaştığımda çok güzel eleştirmiştiniz beni. şimdi fark ne? yada nedir? aynı tas, aynı hamam. eğer çöp kovası sensörle açılıyorsa ve bu teknoloji festivalinde görücüye çıkıyorsa; bir yüz karasıdır. yetenek filan değildir. tamam teşvik edelim, destek verelim ama çöp tenekesine değil. yapılmamış değil örnekleri çok olan otonom geri dönüşlere yetenekler kazandırılmış bir ürün olsa mesela, yada sıfırdan 100 kmh hıza bir kaç saniyede çıkan örneği olan dronu egale etmeye veya hedefe kilitlenme özelliğini biraz daha geliştirmeye ondan da vazgeçtim, elon mask amcanın spacex roketini taklit edip yere düzgün indirmeye, hadi biraz daha ütopyamız yeşillensin, uçak gemimiz yok ama iha/siha için gemi düzeneğinde kısa mesafe kalkış ve iniş yapma yeteneği geliştirmeye filan değil mi? yapılamayacak şeyler değil, ama denemiyoruz bile. hatta düşünen öğrencinin önüne bilgi ve döküman bile vermiyoruz, vermiyorlar. kağıt üzerinde, teoride yapabilene, düşünebilene pratik imkanı sunmuyoruz. sonra yetenek istiyoruz. sonra tubitakın reddettiği projeyi nasa mars projesi için kapıyor ve "vay be ne yetenekli insanlarımız, kızlarımız var" diyoruz. gemi marangozluğunda çırakken, çaktığım 10 çivinin en az 2 tanesi yamulurdu. kaçıncı seneden sonra yamultmadan çivi çakar oldum hatırlamıyorum. şimdi zaman da aşağı yukarı aynı, sadece aletler değişti. doğru yönlendiren ve bilgi sahibi yetkin öğretmenler lazım. yeni fikirler ortaya atmak lazım. hiç bir şey yapılamaz değil yeter ki hayal edilsin/ edelim. ama köstek te olmayalım değil mi? çöp kovasının kapağı açılsa ne kazanırız, açılmasa ne kaybederiz?
 
sanırım, teknofest= teknoloji festivali demek. evet bir yerlerden başlamak lazım ama nereden? aylar önce tubitakın desteklediği ödül verdiği açılınca ışığı yanan ekmek sepeti konusunu paylaştığımda çok güzel eleştirmiştiniz beni. şimdi fark ne? yada nedir? aynı tas, aynı hamam. eğer çöp kovası sensörle açılıyorsa ve bu teknoloji festivalinde görücüye çıkıyorsa; bir yüz karasıdır. yetenek filan değildir. tamam teşvik edelim, destek verelim ama çöp tenekesine değil. yapılmamış değil örnekleri çok olan otonom geri dönüşlere yetenekler kazandırılmış bir ürün olsa mesela, yada sıfırdan 100 kmh hıza bir kaç saniyede çıkan örneği olan dronu egale etmeye veya hedefe kilitlenme özelliğini biraz daha geliştirmeye ondan da vazgeçtim, elon mask amcanın spacex roketini taklit edip yere düzgün indirmeye, hadi biraz daha ütopyamız yeşillensin, uçak gemimiz yok ama iha/siha için gemi düzeneğinde kısa mesafe kalkış ve iniş yapma yeteneği geliştirmeye filan değil mi? yapılamayacak şeyler değil, ama denemiyoruz bile. hatta düşünen öğrencinin önüne bilgi ve döküman bile vermiyoruz, vermiyorlar. kağıt üzerinde, teoride yapabilene, düşünebilene pratik imkanı sunmuyoruz. sonra yetenek istiyoruz. sonra tubitakın reddettiği projeyi nasa mars projesi için kapıyor ve "vay be ne yetenekli insanlarımız, kızlarımız var" diyoruz. gemi marangozluğunda çırakken, çaktığım 10 çivinin en az 2 tanesi yamulurdu. kaçıncı seneden sonra yamultmadan çivi çakar oldum hatırlamıyorum. şimdi zaman da aşağı yukarı aynı, sadece aletler değişti. doğru yönlendiren ve bilgi sahibi yetkin öğretmenler lazım. yeni fikirler ortaya atmak lazım. hiç bir şey yapılamaz değil yeter ki hayal edilsin/ edelim. ama köstek te olmayalım değil mi? çöp kovasının kapağı açılsa ne kazanırız, açılmasa ne kaybederiz?
Tübitak desteği ve ödülü için yapılan yarışmalarla ,Teknofesti kıyaslamak doğru değil.

Tübitak yarışmaları doğası itibarı ile ileri teknoloji yarışmalarıdır. Orada ben bu konuda şöyle gelişmiş teknolojiye sahibim/yaptım/icat ettim diye rakiplerinizin önüne geçecek bir yarışmaya girersiniz. Tutupta bu yarışmaya çöp kovası ile katılır ve kurumsal kimliği dolayısı ile Tübitak gibi bir kurumda bunu teknolojik bulursa ona denmedik laf bırakılmaz.

Burada anlaşılamayan Teknofestin yapısı.Teknofest katılım itibarı ile (düzeleyici firmanın ortaya koyduğu yarışmalar hariç) isteyen herkesin ilk okul düzeyinden itibaren katıldığı, Katılımcıların ne getirip ne götürdüğüne bakılmadığı, Çocukların iyi veya kötü eğlenip ,bakın ben ortaya bir şey koydum dediği kurumsal bir ciddiyetin olmadığı bir festival.Yani bir ilk okul çocuğu ben kaçıkla çay karıştırıyorum dese kimse evladım bu ne demiyor. katılımcıların belirli bir teknolojik seviye olgunluğu kriteri yok.Herkesin kafasına göre takıldığı bir sergi gibi bir şey.

Yukarıda da yazdım.Burada amaç hem katılımcı çocuklar/gençlerin, hem de gezmeye gelen çocuk ve gençlerin özendirilmesi. Burda yapılmış bir şeyi görüp ben daha iyisini yaparım diye bir şeyler yapmaya çalışan bir sürü çocuk ve genç var.Mesele bu yönlendirmeyi sürekli hale getirmek.Bunun da ilk yolu teşvik ve taktir.

Yoksa Teknofest içinde dikey inişli roket yarışması da var. (Dikey iniş yarışması 7. gün ) yada (İnsansız Su Altı Sistemleri Yarışması 6. gün ) yarışmasıda. Bunlar dünyada daha olgunlaşmamış teknolojiler ve bir yerden hem de iyi bir yerden başlanmış vaziyette ama başından beri söylediğim üzere ana amaç bu yarışmalar değil.

Dolayısı ile yarın Tübitak gibi bir kurumun açtığı ve teknolojiyi ileri götürmek, gelişmiş teknolojileri yarıştırmak olan bir yarışmaya çöp kovası ile katılım olursa başta o projeyi yarışmaya alan seçici kurul veya juri başta olmak üzere herkese ağzıma geleni söylerim. Tübitağın ne misyonu nede kurumsal konumu böyle bir şey için uygun değil.Onun görevi de değil zaten.

Tübitak'ın görevi bu (Tübitak ulusal destek programları) ve bunun benzeri (Tübitak ödülleri ) projeleri desteklemek,hayata geçirmek ,ileri teknolojiyi hedeflemek.

Ezcümle iki kurum farklı amaç ve yapıda.Eleştiri/destekte ona göre olur veya olmalı.

Not: Birde yanlış anlaşılma olmasın. Bunlar şahsi fikrim. Biri tutupta benim fikirlerimi eleştirirse veya makul mantıklı bulmazsa gayet normal karşılarım. Kimse beğenmek zorunda değil, doğru bulmak hiç zorunda değil.
 
Eziklik ruhumuzda var
eziklik ruhumuzda yok, baştakilerin tepesinin tepesinde var ve bizleri ezmek için tepemizde bekliyorlar. burada adam kırk yıl önce denizaltı yaptı, adamı bir hapse atmadıkları kaldı. benim değişik konulardaki bilgim yüzünden az daha askerliğim yanıyordu. bu bilgileri nereden biliyorsun diye. onlar için emir komuta harici hiç kimse bilgi sahibi olamaz. şimdi her şeye yol var deniyor ama nereye kadar ben bilmiyorum. bir mekatronikçi kardeşimiz vardı, ankara'da iş buldu ve gitti, üç ay sonra istifa edip geri geldi " abi ben yazılımımı kendim için yaparım daha iyi" dedi. dediğim gibi ben mekanikçiyim bazı projelerin yapımında benim ihtiyacım olan yazılımı ona yaptırıyordum. tübitak ödüllerine bir bakın, en düşük adam doçent, peki projede alt yapıda olan kadro nerede? burada bir arkadaş otonom denizaltı için yardım istedi. adama hareket sistemi için fikir verdim. biz bunu kullanamayız dedi, oysa bir denizaltının en büyük özelliği sessiz olmasıdır. projesi mutlaka pervane itki gücüyle çalışmalıymış. bu adam pervanesiz bir denizaltı yapsaydı ne olurdu? ben söyleyeyim dünyanın denizaltı gücü dengesi değişirdi. sadece seçili konulardaki projeler destekleniyor. çöp kovasının kapağını açan sistem belki başka bir yerde işe yarayacaktır, cepte bir diyebiliriz ama cepte o kadar çok bir var ki, hangisini kullanacağız bilemiyoruz. burada bizim köyün delisi hibrit motosiklet yaptı ve biniyordu. adama deli oğlu deli dediler artık binmiyor. söz ettin mi de seni kovalıyor. sanayi sitelerimizde ne kadar deli arkadaşlarımız var araştırma konusu olmalı. çünkü onların atacağı bir tane taşı kırk tane akıllı çıkaramaz, çözemez.
 
Eziklik benim ruhumda asla olmadı. Ben insanlarımıza daima bilimi öğretmeye çalıştım. Benim gençliğimde bir radyocuda veya elektrikçide çırak olarak çalışırken, usta veya kalfa olanlar işin detaylarını sır gibi saklarlar, adeta benim gibilerin öğrenmesini istemezlerdi. @paskomya belki biliyordur.
Tek övünebileceğim konu ise amplifikatör tasarımları olup, bazı sitelerde bu teknik ile uzaktan yakından hiçbir bilgisi olmayan kişilerin bana ahkam kesmeleri olmuştu. O gibileri dikkate almadığım gibi, bu forumda o gibi kişileri zaten yeterince ezmiş oldum. Ama ezmek istemez, aynı projeleri o kişilerin de yapabilmelerini isterdim.
Hatta gönül isterdi ki yüksek frekans tekniği ile ilgili olan arkadaşlarla da bazı üretim yapabilseydik. Ama yüksek frekans tekniği herkesin harcı değildir.

Günümüzde ise benim üzüldüğüm tek şey vardır.
Bu gibi teknolojik konularda söz konusu edilen şeyler neden bu konudaki gibi alay konusu olabilecek mevzular oluyor. Evet bir öğrenci çöp kovasına bir proje yapmış, ama daha akıllıca ve bilme dayalı hiç bir proje yapılmamış mı acaba. Yapılmış ise neden o gibi konulardan bahsedilmiyor.
(Üst düzey belli katagorideki projelerden bahsetmiyorum)

National GEO yayınlarından olan HEDEF UZAY adlı belgeseli izlersek (Ben netten bulamadım) filmin son 10. dk dan sonra 10-15 yaş aralığındaki öğrencilere yumurta testi yaptırılıyor.
Pet şişelerden yapılmış basit roketlerin içerisine yolcu olarak bir yumurta konuluyor. Roket havaya oldukça yükseğe fırlatılıyor ve yere düşüyor.
Tüm katılımcıların tek amacı yumurtanın kırılmadan yere inebilmesini sağlamak.
Çoğularımız böylesine bir deneyi gereksiz ve hatta aptalca bulabilir. Ancak bu yaşlardaki öğrenciler için gerçek bir bilimsel bilmecedir.
https://www.kontrolkalemi.com/forum/konu/pcler-ve-teknolojik-sohbetler.117738/page-174
Bazı Ekran görüntülerini ilgili linkteki mesajımda bulabilirsiniz.
(buraya resim yüklemesi yapılmıyor)

Ben bu konudaki olaya politik olarak baktığımda şu sonuçlara ulaşıyorum.
1) Eğitim sistemimiz o denli düştü ki fikir üretmek yerine çin işi alet edevatlarla bir cihaz yap ve işi götür.
2) Fikir ürettiğini sanan bazı cühela kesim, birkaç kuruş destek primi alabilmek için uyduruk projelerle kamuoyunda yer bulabilmeyi amaçlamak.
(Beleş enerji üreten kesimler)
3) Ne kadar uyduruk olursa olsun youtube gibi kanallarda izlettirerek para kazanmayı amaçlamak.
(Bu olay tüm dünyada geçerli olup, ilgili kanaldaki izlenme oranlarından anlaşılabilir)
 
@Mr_YAMYAM ustam, çıraklıkta ezilmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim. denizci olduğum dönemde, benim ustalarım işini bana öğretirlerken bir kere gösterirlerdi, yani yaparlarken ben görürdüm. kendi çocuklarına döve döve öğretirlerdi. yaptığım işin karşılığı REİS'likti. aramızda eski denizci/balıkçılar varsa ne demek bilirler. o zamanlar şimdiki gibi ipek halat, krom teller yoktu. ister kollu halat olsun, isterse kollu tel her durumda koptuğunda matiz dediğimiz örme dikişini yapardık. halat hadi neyse de, tel o kadar kolay değil. şimdiki denizciler tatlı su kaptanı dediğimde bana kızarlar. o işler artık eskide kaldı ama yaşatılmalı, işin garibi sistem biz yutmak için özel çaba sarf ediyor. herkesin usta olduğu bir dal vardır, benimde deniz. bir koltukta birkaç karpuz taşısak ta denizci karpuzum en büyük olanı. ha bir de balık ağını tamir etme olayı vardır, karadenizli arkadaşlar "merhamet etmek" derler bu işe. matematiğin ve mantığın yoksa asla yapamazsın. hani dizilerde görürsünüz ihtiyar balıkçı ağ tamir eder ya o iş herkesin harcı değildir. o tamir işi bile bizim Elektrik Elektronik gibi bir çok kolu dalı vardır. açık deniz balıkçılığının tamiri ve işlemesi farklı, kıyı balıkçılığı yapan ihtiyar balıkçının ağının tamiri bakımı ayrıdır.

burada denizci- balıkçı bulamayacağım için bol kepçeden atabilirim ama konu günümüz ve teknoloji olunca ve yeni yeni icatlar değil de kullanımda olan teknolojiye güncelemeler, yamalar desek daha doğru olur. haydin biraz bilgi tazeleyelim; otomatik sensörle çalışan kapılar kaç yıldır hayatımızda? 30-35 yıl filan, bodrum o zamanlar küçüktü, tam taşraydı yoktu. ama 20 sene önce filan büyük zincir marketlerde vardı, kapıların otomatik açılması insanların hoşuna gidiyordu. o zamandan bu zamana ne değişti? hala sensörlü kapılar açılıp kapanıyor. bu gün çöp kovasının kapağının açılması beni niye şaşırtsın? kıçımızı yıkayan klozet yapmışlar, hijyen, hijyen diye sürüyorlar. bakın nasa hala uzaydaki kenef için projeler bekliyor. en son kullandıkları kaç milyon dolardı? bilen yazsın lütfen.

bizler usta çırak olarak ahilikten geliyoruz, şimdi ustalar okulda öğretmen desek, çıraklarda öğrenciler oluyor galiba. acaba ustalarımızın kalitesi ne? (gerçek öğretmenleri ayrı tutarım)
 
haydin biraz bilgi tazeleyelim; otomatik sensörle çalışan kapılar kaç yıldır hayatımızda? 30-35 yıl filan, bodrum o zamanlar küçüktü, tam taşraydı yoktu. ama 20 sene önce filan büyük zincir marketlerde vardı, kapıların otomatik açılması insanların hoşuna gidiyordu. o zamandan bu zamana ne değişti? hala sensörlü kapılar açılıp kapanıyor.
Ben otomatik sensörlü kapıları ilk defa 1972 yılında UZAY YOLU dizisinde görmüştüm.
1978 veya 1980 gibi yıllarda da Ankara otelinde görmüştüm :p
kendi çocuklarına döve döve öğretirlerdi.
Yaf ben arkadaşlarıma da KÖTEK ile öğretiyorum. Demek ki yalnız değilmişim.

Benim esas anlatmak istediğim şudur.
Bir cihaz yapmak ile bir cihazın ilmini öğretebilmek farklı şeylerdir.
Arkadaşlarımdan @sasen1 ve @Yunusgr e ampli yaptırdım.
Peki o kadar masraf ettirmeye ne gerek vardı. Getirt çin'den LM3886 lı hazır kit. Bağla tüm sistemleri olsun sana bir ampli. Bu bilim olmaz.

Hele hele DIN PPM konusunda SASEN öyle şeyler öğrendi ki şimdilerde iyice gudurup ortalığı kemiriyor. Hem daha iyisini yapabilmek için hem de bilgi darağacını genişletebilmek için uğraşıyor.
Ben bu gibi uğraşıları gençlerimizde görmek istiyorum. Her bir cihazı yaparken öğreneceği küçük bir mevzu, bazen çok derin bir mevzu olabiliyor ve kişinin bunları öğrenebilmesi için yüzlerce kitap veya kaynak karıştırması gerekebiliyor.
Tüm bilgilerin bir arada ve birbirine bağıntılı olması durumunda bir bütünlük oluyor ve, bu kişi basit olarak bir ampli yapmış dahi olsa, belki de ilerde yapabileceği bir UPS cihazı için yeterli bilgiye ulaşabilmiş olabiliyor.
Tabii ki burada kendimi de eleştirebilirim.
Arkadaşlarımın yapmış olduğu amplilerdeki tüm hesaplamalar yıllar öncesinden beri benim yapmış olduğum hesaplamalardır. Bu hesaplamaları bu arkadaşlar tümüyle öğrenmemiş olabilirler. Çünkü sonuçta ben de bir nevi hazır devre yaptırmış oluyorum. Ancak devreleri yaparken bazı hesapları da yapmaları az da olsa bilgi demektir.

Hatta son günlerdeki bir önerim vardı ki...
https://www.kontrolkalemi.com/forum/konu/2-5-4-5v-doğrultucu-devre-İhtiyacı.155136/
Son derece basit bir anlatımla DOĞRULTUCU bir devre önermiştim.
İşte tüm gençlerimizin ve ustaların böyle bir mantığı kafasında oluşturabilmesi ve benzer bir devre ile BU DEVREYİ YAP diyebilmeleridir.
Belki de bu öneriyi yapmasaydım o arkadaş kimbilir nelerle uğraşacaktı.
 
Günümüzde ise benim üzüldüğüm tek şey vardır.
Bu gibi teknolojik konularda söz konusu edilen şeyler neden bu konudaki gibi alay konusu olabilecek mevzular oluyor. Evet bir öğrenci çöp kovasına bir proje yapmış, ama daha akıllıca ve bilme dayalı hiç bir proje yapılmamış mı acaba. Yapılmış ise neden o gibi konulardan bahsedilmiyor.
(Üst düzey belli katagorideki projelerden bahsetmiyorum)
Bunun en güzel açıklaması meşhur Cehennemdeki Türk kazanı fıkrasıdır.

Bu çöp kovası mevzusunun twitterde ilk ortaya çıkmasının sebebi Teknofesti küçümsemek aşağılamak için birilerinin attığı tweettır mesela.

Yoksa yukarıda linkini verdiğim şekilde dikey inişli roket yarışmasıda var. Ki bunu şu anda dünyada tek şirket başarabilmiş ve uzaya yolculuk ve taşımacılık konusunda çığır açıyor o şirkette.Türkiye'de bir şekilde öğrencileri buna yönlendiriyor ki ileride space x ile rekabet edecek ,en azından yerel olarak fırlatma maliyetlerini aşağıya çekecek teknolojiye erişilsin.

Peki niye bu duyulmuyor derseniz yine kazan fıkrasına dönüyoruz. Artık toplum o kadar ahlaki ve vicdani seviyesini yitirdi ki kendi tarafında olmayan bir şeyi faydalı olsun olmasın batırma peşinde. Kendi tarafında olanıda ne kadar boş beleş olsada yüceltme. Bunun da sağı solu yok .Tüm toplumsal oluşum ve katmanları istisnasız böyle.Kişisel olarak çaba sarf etmezseniz tarafgirlikten sıyrılmış net bilgi yada haber bulmanız mümkün değil.

iş dönüp dolaşıp ahlak yapısına geliyor. Türk toplumu evrensel ahlak kaidelerini çiğnemeye devam ettiği sürece yekün bir ilerleme gösteremeyecek, ilerleme gösterenleri baltalayacak ve egosunu tatmin edecek ancak.

Bunca yazılan yazının konusunun ve problemin kaynağı Ahlak ve adalet yapımızı yitirmemiz. bu düzelmedikçe de daha çok havanda su döveriz buralarda.
 
Bunca yazılan yazının konusunun ve problemin kaynağı Ahlak ve adalet yapımızı yitirmemiz. bu düzelmedikçe de daha çok havanda su döveriz buralarda.
Bu sözü kendi üzerime alınarak açıklama yapayım.
(Doğru söze ne denir)
Kişisel olarak ben elimden geldiğince bilgi paylaşımı yapmaya çalışıyorum. Bilgilerimi paylaştığım kişiler ister benim gibi yamyam olsun isterse gavuristanlı olsun farketmez. Önemli olan bilgi isteyen kişilerin kişiliğidir.
Ne yazık ki son yıllarda bu mevzuda oldukça seçici davranıyorum. Çünkü artık bilgi paylaşımı yerine edinmiş oldukları bilgileri başka yerlerde kullananları da gördüm.
Kullanmakla kalmayıp sahiplenenler ve çıkar amaçlı kullananlar da oldukça fazla.
İşte EGO kelimesi burada anlam kazanıyor. Bildiklerini gerçek anlamda paylaşan kişiler EGO sahibi değillerdir. O'nlar diğer kişilerin öğrenebilmelerini de isterler.
 

Forum istatistikleri

Konular
129,842
Mesajlar
930,703
Kullanıcılar
452,686
Son üye
heisener123

Yeni konular

Geri
Üst