Evet,çok doğru düşünüyorsunuz ve katkınız için de ayrıca teşekkür ederim sn.karaapak,ışık konusunda bir ek yapmam gerekecek ayrıca.
Öğle saatlerinde güneşteki mevcut olan ultraviyole ışınımları,yani teknolojik aydınlatmada kullandığımız pekçok lambanın bilinçsiz kullanımında da yapay olarak yaratılıp,insanlar için kanser riskini de doğurabilmekte.Bu suni ultraviyole(Morötesi) ışınım bandı nasıl olup da karşımıza çıkabiliyor?Bunu sorgulayıp araştırmaya çalışalım isterseniz öncelikli olarak.
Işık da,ayni tv,radyo,uydu dalgaları gibi elektromanyetik bir dalgadır.Belirli bir frekansı ve belirli bir dalga boyu bulunmaktadır.Enerjili olmasaydı,güneş gözelerinden elektrik oluşumuna,güneşte fazla kalındığında deri yanıklarına da sebep olamzdı hiç kuşkusuz.Tanecikli bir yapısı da vardır,dalga yapısından ayrı olarak ki,foton itiş gücü diye duymuşsunuzdur,çok az olsa bile bu itiş gücü araştırmalarla tespit edilmiştir.Işığın hem tanecik,hem de dalga özelliği,ayrıca fizikçiler tarafından kabul edilip benimsenir.
Voltajla ışık yayımındaki farklı oluşumları birlikte inceleyelim isterseniz.Siz,sıradan bir akkor flamanlı(Arkandasen,tunsten fitilli) ampüle normal çalışma voltajının yarısını verdiğinizde,ampül,enfraruj(Kızılötesi) frekans bandında daha fazla ışınım yapacak şekilde ışık verecektir.(Sarı,kırmızı).Normal çalışma voltajında bu ampül sadece görünen ışık tayfındaki frekans bandında beyaz ışığın daha fazla olduğu bir ayınlatma yapacaktır.(Sarı,beyaz)Voltajın yüzde 50 fazlasını verdiğimizde ise,ampülün vereceği ışığın frekans bandı,beyaz, yani görünür ışıktan(Yedi rengin toplamı) kayarak, morötesi(Utraviyole) ışığın da verildiği,yayıldığı bir karışıma dönecektir.Tabiki ampülün erimeden ve içi kararmadan yandığı sürece.Dikkat edilirse,voltaj arttırıldığında(Yani verilen enerjiyi arttırdığımızda) ışığın yalnızca rengi,özellikleri değişmiyor,uzun dalgalı ve düşük frekanstan, kısa dalgalı ve yüksek frekansa kademe kademe geçiyor.Güneş gözelerinde,deride,bazı solventlerin,gazete kağıtlarının kimyasını değiştirirken de, bu enerji fazlalığı kendini fazlasıyla belli edebilmekte bildiğiniz gibi.Ark kaynağı sırasında da bu zararlı ışınımlar, kaynaktaki plazma ortamından da(Aslında fizkçiler,maddenin katı,sıvı ve gaz olan üç halinden ayrı olarak plazma halini ayrı tutmak isterler çoğu zaman.)etrafa fazlasıyla verilebilmektedir.Gözlerimizin yanmaması,ağrımaması için de,maskeli bir ışık filtresi kullanırız.
Peki bu plazma halinin benzeri başka suni yollarla da yapılabilir mi?Elbette yapılabilir,siz enerjiyi(Elektrik enerjisini) fazla olarak normalinden çok fazla olarak verirseniz,bu plazma ortamları yapay olarak oluşup,karşımıza ultraviyole ışınımı(Işık radyasyonu) şeklinde çıkabiliyor.Bir akkor telli olan ampüle,normalden yüzde 50 daha fazla voltaj verdiğimizde(1.5 kat fazla çalışma voltajı) tungsten metalindeki atomlar,tıpkı bir plazma durumunu aynen gösterir,ultraviyole ışınım yayarlar.Bunu direk olarak,kısık bir gözle güneşe baktğınızda gördüğünüz görüntü ile,akkor,bu aşırı ısınmış lamba fitiline baktığınızda gördüğünüz de aynisidir aslında.Görüntü,sağa ve sola,aşağı ve yukarı gidip gelebilen,adeta dans eden plazma salınımları,ışınımlarından başka bir şey de değildir aslında.Ayni durum,tasarruflu bir flüoresan tüpe,normalin 2,3 katı elektrik enerjisi verildiğinde de gözlenir.Gözünüze yine bu dans eden,değişik yönlere salınım yapabilen bir ışıma şekli gelir,burada dikkat ederseniz ışık artık tam beyaz da değildir,mavimsi-beyaz tonlarda,gözünüzün derinliklerinde çok rahatsızlık verecek seviyelerdedir.Çünkü kısa dalga ve yüksek frakans aralığındaki tehlikeli bir banda geçilebilmiştir bu şekliyle.
Akkor flamanlı lambaların,yüksek sıcaklıkta erimeden ve daha verimli ışık verebilmesi amacıyla geliştirilen metal halid(Halojen lambalar) da,lamba flamanı kısaltılıp,bu şekliyle de daha yüksek voltaj verilen,ama erimesini,buharlaşmasını önleyen bir halojenle(İyot gibi)içi doldurulmuş ampüllerdir.Bunlar da dışındaki kuvars camın utraviyole ışığı geçirmesi nedeniyle,filtresiz olarak zararlı ışınmları(Morötesi) yakın çevreye verir.Power ledlerle yapılan projektörler,metal halid lambalar dış fabrika,bina cephe,vb. aydınlatmalarında kullanılabilir.Ancak bir atölye,hangar gibi sürekli ,saatlerce iş yapılan ortamlarda kullanılmaması gerekir.Çünkü güç olarak da fazla olduğundan,fazla ışıkla birlikte,fazla miktarda da ultraviyole ışınımına ayrıca maruz kalınmış olunur.Ev ortamlarında tasarruf ve led lambaların masa lambası olarak kullanılmaması,belirli bir uzaklıktan ve gerekirse filtre,armatürlerle kullanılması da daha sağlıklı olacaktır hiç kuşkusuz.
Bir de aydınlatma teknolojisinin fazla gelişmediği,daha eski yıllarda dikkat edilirse,kadınlar ve erkeklerde(Erkeklerde daha düşük) meme kanseri vakalarının,belki bugünkü kadar yaygın olamadığını rahatlıkla da görebiliriz.Çünkü çok eski yıllarda,flüoresan lambalar yeni yeni gelişmekteydi,çok ince ve tasarruf şekli geliştirilmemiş olduğundan dolayı da,daha yumuşak,şiddetli olamayan,tam beyaz ışık formatında bir aydınlatmayı yapmaları da söz konusuydu.Gerçi günümüzde,kanseri tetikleyen daha pekçok etmen,hormonlu gıdalar(Gdo),sağlıksız fast-food beslenme,yiyecek katkı maddeleri,stres,modernleşmiş şehirlerdeki hava kirliliği,sigara,standarttan uzak hayat şartları,mağnetik alanlar,radyasyon,vb.de bulunmaktadır.Yalnızca yanlış ve bilinçsiz bir aydınlatmaya bunu yükleyemeyiz elbette.Zaten tıp doktorlarının da ifadesi bu yönde,pekçok faktörün birleşmesiyle,toplamıyla kanserin ortaya çıkma olasılığının artabilmesi yönündedir.
Sonuç olarak,hiçbirimiz bu gelişen yeni teknolojinin karşısında duracak,düşman olacak bir durumda olmayacağımıza(Çıkarıp da eski karpit,gaz yağı lambaları,kandil,mumla,lüksle tekrar aydınlatma yapamayacağımıza göre) yalnızca gerekli koruyucu tedbirleri alarak,gerekli ve yerinde aydınlatma armatürlerini,lambalarını çok iyi,titizlikle seçerek,insan için olası olan kanser tehlikelerini en aza her zaman indirebilmemiz de mümkündür.Sağlıcakla kalın.Saygılarımla.