sparkk
Üye
- Katılım
- 11 Tem 2012
- Mesajlar
- 552
- Puanları
- 31
Sorun sadece üretimin düşük olması değil.
Bazı üretimler varki pazarı bulunamıyor, satılamıyor. Çünkü gümrük birliği sorunları, avrupa pazarındaki markaların resmen tekel gibi engellemeleri, ortadoğu'da önümüze çekilen engeller, iran'da önümüz çekilen engeller, Libya'nın %80'i Türk şirketlerindeyken bir gecede uçaklarla bombalayan başlayan Fransa vs.... Var oğlu var yani...
Açıkçası adamlar için her ne kadar ucuz ve kaliteli üretim olsak da onlar gelecek için bunun bir tehlike olduğunu görüyor. Öldürmeyecek kadar pazarlarını açıyorlar. O kadar satıyoruz.
Mesela örnek veriyorum Türkiye'den alman markası seviyesinde, kalitesinde bir matkap yapsanız bunu avrupa pazarında marketlere, raflara, fabrikalara pazarlayabilir misiniz? İstediğiniz kadar uğraşın orada pazarlayamazsınız. Çünkü orada da burası gibi reklamlar network şeklinde. Ve Avrupa'nın tamamındaki reklam sektörü(türkiye dahil) tek bir firmanın elinde.. Dolayısıyla onlar istemedikçe herhangi bir inşaat dergisine bile giremezsiniz.(parasıyla)
Bu sadece Türk markaları, ürünleri için geçerli değil. Batı Avrupa'nın bazı ülkelerine de bunu uyguluyorlar. Maalesef böyle şeyleri parası olanlar güçler belirliyor, organize ediyor. Yoksa bir şekilde artık herşeyi Türkiye'de üretmek mümkün.. Çünkü biraz da olsa para var, destek var. Siz üretmeyi beceremeseniz bile bilen adamı dışarıdan getirir, o robotu kurdurur üretirsiniz. Çünkü para var, güç var.
Yani sorun sadece üretmek değil, satamamak, satacak pazarı bulamamak.
Yoksa birbirimize ürün satmışız. Hiçbir önemi yok. Bir ülkenin geliri ihracatıdır.
Kesinlikle haklısınız. Bu yüzden inovasyon ve olmayanı üretmek ön plana çıkıyor. Bu da bilgi toplumu ile mümkün. Bilgi toplumu konusunda emekleme dönemindeyiz. Batı Avrupa da bilgi toplumuna geçişi tamamlayan ülkeler var.
Konudan ayrılıp beyin fırtınası gibi oluyor; farklı pazarı, farklı kanalı nasıl buluruz? Bulduğumuz kanalda ikilik çıkarmadan nasıl paylaşarak büyüyebiliriz?