güzel insan, genç adam, eskiden çooook basitti, hani o dönerek ölçen analog
Elektrik saatleri var ya işte onların altında mühürlü bir kapak vardı. (benim çocukluğumda /gençliğimde mühürlü bile değildiler.) çaktırmadan mühürü açarsın, vidayı sökersin, önüne üç tane vida çıkar. ortadaki vidayla soldakini hafifçe gevşetirsin. köprü yapan çengel aşağı düşer, elektrik saati dönmez ama eve/iş yerine elektrik akmaya devam eder. saati okumaya gelen amca geleceği zaman köprü çengeli yerine takarsın saat dönmeye başlar devam eder. hani bu dediklerim 40 yıl filan öncesinde böyle yapıyorlardı.
şimdi adamlar, yani usta şerefliler işi geliştirmek zorunda kaldılar. yeni dijital sayaçlarda bunu yapmak çoook zor. ne yapıyor bu şerefli arkadaşlar. saat girişinin arkasından bir delik ve girişi köprüleyip içeri elektriği aktarıyorlardı. tabii bunlar küçük şerefli adamlar. bir de büyük şerefliler var onlar trafo kurup trafoya extra kablo çekiyorlar. köye/tarlaya elektriği aktarıyorlar. ama kısaca
tedaş diyeceğim kuruluş, her sevkiyat bölgesindeki ana ve yan dağıtım trafolarına saat taktı. kayıp/kaçak kullanımı belirliyor. hatta gidip araya kaçak trafo koyanı da bulmuyor. ne yapıyor o kayıp kaçak farkını bizler gibi faturasını düzenli ödeyenlerden tahsil ediyor. o kayıp dediği hırsızın çaldığını kaçak demiyor senin, benim cebimden tahsil ediyor.
genç adam, sen elektriği çalmak iste; sana onlarca yöntem tarif edebilirim, anlatabilirim. bir şeyi, iyi yada kötü biliyor olmak, o şeyi yapmak anlamına gelmiyor. sen ilk önce kendine dürüst ol. vicdanın seni hiç bir zaman rahatsız etmesin. bu dünyada bir şekilde geri dönüyor. yaptığın iyilikler ve vicdanın sana rahat huzurlu bir uyku uyutup, huzurlu bir yaşam veriyorsa ne mutlu sana. hani üç kağıt yapmak, çalıp çırpmak, insanları kandırıp bir şeylere sahip olmak. sana bu günü yarını güzel yaşatır. sen öyle sanırsın ama bir de yarında sonra var. yarınlar değil, yarından sonraları önemli.
bilgin olsun ben cennete ve cehenneme inanmam. yaşadığım bu hayatta hepsini yaşadım. şimdi ise cennetimde yaşıyorum. vicdan dediğimiz o iç sesim huzurlu. öteki taraf diye bir derdim yok, çünkü bir sefer gittim ve tamamen karanlık ve hiç bir şey yok. beni geri getirdiler, işte ışığı o zaman gördüm, yaşamanın ne demek olduğunu. fazla felsefe yapmaya gerek yok.
İncil'in ilk emri “SEV” Tevrat'ın ilk emri “YAŞAT” Zebur'un ilk emri “DÜRÜSTLÜK” Kuran'ın ilk emri “OKU” sen hangilerini yaptın/ yapıyorsun?