zefiran
Üye
- Katılım
- 17 Ocak 2008
- Mesajlar
- 189
- Puanları
- 1
- Yaş
- 40
“ALLAH göklerin ve yerin nurudur. O'nun nuru, için*de lâmba bulunan penceresiz bir oyuk gibidir. Lâmba cam içerisindedir. Cam sanki inciden bir yıldızdır. Ne doğuya ve ne de batıya nisbeti bulunmayan mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Öyle bir ağaç ki, nerdeyse ateş değmese de yağ ışık verir... Nâr üstüne nâr... Allah dilediği kimseyi nuruna kavuşturur. Allah insanlara misâller getirir. Allah her şeyi bilendir”
Ayette geçen özel ifâdeler, bir araya getirildiğinde bu âyetten “kendisine bir ateş dokunmadan yanan bir ışığın bir sırça kandil içindeki bir çerağdan, yayıldığı” anlamının anlaşıldığını belirten Malik b. Nebî daha da ileri giderek bu âyetteki kelimelerin karşılığına, modern teknolojinin ibareleri yerleştirilerek daha net bir açıklığa varılabileceğini söyler ve bu mes'eleyi şöyle açıklar:
Hücre - projektör = reflektör.
Çerağ - cereyan geçmesiyle akkor haline gelen tei,, (filamen)
Kandil = ampul.
Bu eş kelimelerin seçimi keyfî değildir. Zira gerek teşbihin bünyesi ve gerek açıkça “ateş değmeden ışık vermesi”, yanmasından bahsedilmesi, dolayısıyla ateşsiz kendi kendine ışık veren bir şey mefhumunu ihtar etmektedir. Şimdi bu eş kelimeler yerleştirilirse âyet net şeklini alacaktır: ,
Hem bir ateş dokunması olmadan, ışık, içinde akkor telleri bulunan bir ampul ihtiva eden bir projek*törden yayılır ve ne şarka ne garba ilişkisi olmayan bir ağacın kökünden beslenir.”
İşte vahiy, muahhar ilerlemelerden sonraki ilim arasındaki enteresan intibaklardan bir tanesi daha tesbit edilmiş bulunmaktadır. Diğer birçok hallerde oldu*ğu gibi, bu misâlde de biz, vahiy metnini bir insanın ben*liğine bağlamanın ilmen imkânsız bir husus olduğunu itiraf etmek zorunda kalmaktayız [.
Bu âyet, sanki “Enterkonnekte” (Merkezî sistem) bir sistemi de tarif etmektedir. “Ne doğuya ne de batı*ya nisbeti bulunmayan” ifâdesi, insan düşüncesine böy*le bir imaj veriyor. Daha dün şehirler ayrı ayrı Elektrik sistemleriyle aydınlatılırken, bugün birbirine bağlı mer*kezî bir sistem ile aydınlatılmaktadır. Bu bağlanma, daha da genişletilerek, kaynağı ne doğuya ne de batıya nisbet edilecek bir yapıya kavuşturulabilir.
Ayette geçen özel ifâdeler, bir araya getirildiğinde bu âyetten “kendisine bir ateş dokunmadan yanan bir ışığın bir sırça kandil içindeki bir çerağdan, yayıldığı” anlamının anlaşıldığını belirten Malik b. Nebî daha da ileri giderek bu âyetteki kelimelerin karşılığına, modern teknolojinin ibareleri yerleştirilerek daha net bir açıklığa varılabileceğini söyler ve bu mes'eleyi şöyle açıklar:
Hücre - projektör = reflektör.
Çerağ - cereyan geçmesiyle akkor haline gelen tei,, (filamen)
Kandil = ampul.
Bu eş kelimelerin seçimi keyfî değildir. Zira gerek teşbihin bünyesi ve gerek açıkça “ateş değmeden ışık vermesi”, yanmasından bahsedilmesi, dolayısıyla ateşsiz kendi kendine ışık veren bir şey mefhumunu ihtar etmektedir. Şimdi bu eş kelimeler yerleştirilirse âyet net şeklini alacaktır: ,
Hem bir ateş dokunması olmadan, ışık, içinde akkor telleri bulunan bir ampul ihtiva eden bir projek*törden yayılır ve ne şarka ne garba ilişkisi olmayan bir ağacın kökünden beslenir.”
İşte vahiy, muahhar ilerlemelerden sonraki ilim arasındaki enteresan intibaklardan bir tanesi daha tesbit edilmiş bulunmaktadır. Diğer birçok hallerde oldu*ğu gibi, bu misâlde de biz, vahiy metnini bir insanın ben*liğine bağlamanın ilmen imkânsız bir husus olduğunu itiraf etmek zorunda kalmaktayız [.
Bu âyet, sanki “Enterkonnekte” (Merkezî sistem) bir sistemi de tarif etmektedir. “Ne doğuya ne de batı*ya nisbeti bulunmayan” ifâdesi, insan düşüncesine böy*le bir imaj veriyor. Daha dün şehirler ayrı ayrı Elektrik sistemleriyle aydınlatılırken, bugün birbirine bağlı mer*kezî bir sistem ile aydınlatılmaktadır. Bu bağlanma, daha da genişletilerek, kaynağı ne doğuya ne de batıya nisbet edilecek bir yapıya kavuşturulabilir.
Moderatör tarafında düzenlendi: