Zam

Bu yapılan zamların "Enerji arzından" kaynaklandığını (Ortada baraj falan olmamasından dolayı) düşünüyorsanız bence büyük yanlış içerisindesiniz. Türkiye'de baraj yapma sorunu yok halihazırda. Hatta halihazırda Doğu Karadenizde "Bu kadar fazla oluyor" durumu var nerede ise.

Benim gördüğüm bu kadar zam/zamların nedeni bütçedeki delik.Buradan gelen paralarla başka yerleri finanse etmek borç kapatmak v.s peşindeler
Evet yanlışlığımın farkındayım :)
Yağmur suları şehirleri taşırsın, birileri bu kadarı da fazla desin :D

Eğer yeterli üretim yapılabilseydi bolluktan bahsedilirdi.
Bol olan üretim ise talep oranında daha uygun fiyatla satılırdı. Hadi vatandaşlarımıza pahalı satalım, yurt dışına ucuza satalım. Gelen 3-5 kuruşla cep telefonları için dışarı giden ve dolar artışındaki en büyük sebeplerden olan ithalat ve ihracaattan bahsedebilirdik.
Ancak ihracaat diyebilmek için talep eden ülkenin de üretimi olmaması veya yetersiz üretime sahip olması gerekmektedir.
(Türkiye'nin acı gerçeği)

Bütçedeki delik ZAM ile yamanmaz. Önce bütçe gelirlerini harcamayı bilmek lazımdır.
Sonrasında ise bütçeye kaynak sağlamakla olabilir.
Devletçilik ilkesinin geçerli olmadığı ülkelerde devlet bütçesinin tek kaynağı vergilerdir. Vergileri artırmanın yolu ise ürünlerin fiyatlarını artırmakla olur. (eğer üretemiyorsan)
Üretebiliyorsan, önce iç piyasayı doyurursun. Üretimlerin vergileri ve finansmanları da devletin kasasına gelir olarak girer.
Ne demek istedim.
Üretim denilince akla fabrikalar gelir. (diğerlerini saymayalım)
Fabrikada 1000 kişi çalışır ve gelirlerini üretimlerinden temin temin ederler. Aynı zamanda gelirlerinin bir kısmı devlete vergi olarak gider.
Devletin bu durumda hiçbir giderinden bahsedilemez. Eğer fabrika devlet tarafından işletiliyorsa bile tüm kazanç zaten devletin kasasına girecektir.
Eğer fabrikayı özel sektör işletiyorsa devletin kazancı vergilerden elde edilmektedir. Satılan ürünlerin vergileri de devlete gider.
Eğer fabrikayı yabancılar işletiyorsa tüm kazanç yabancılara gidecektir. Devlet sadece alabildiği kadarıyla sadece gelir vergisi alabilecektir.

Biz Türkler'de biraz devletçi kafa olduğu için bir şeyin devletin olmasını daha makul ve mantıklı buluyoruz da dünyada işler böyle yürümez ve yürümeyecekte.
Ancak ATATÜRK ilkelerinde değinilen çok bilindik bir ilke vardır ki bu ilkeyi en kapitalist ülkelerden en sosyalist ülkeler bile kabul etmişler ve uygulamaktadırlar.
DEVLETÇİLİK ilkesi.
En kapitalist ülke olan Amerikada bile devletçilik ilkesi en önce gelmektedir.
Devlet kuruluşları. Devlet memurları. Devlet işletmeleri hala amerikada saygınlığını korumaktadır.

Çin hükümetinin 20-25 sene kadar önce vermiş olduğu bir karar vardı.
SİZ ÜRETİN ZARARINIZI BEN FİNANSE EDECEĞİM.
O yıllarda çin hükümeti geliri olmayan ailelere belli bir para ödemekte idi.
İlk yıllarda tüm üretimlerin zararlarını finase etti. Daha sonraki yıllarda fabrika kara geçince hem vergilerden kazandı hem de işsizlere ödediği ödeneklerden kurtuldu.
1 milyar nüfusa sahip bir ülkeyi doyurabilmek kolay değildir. Devlet sahip çıktı, iş gücünün ucuzluğundan dolayı yabancı yatırımcılar yatırım yaptı, devlet kontrol etti ve sadece vergileri topladı. Aynı zamanda yurttaşlarına istihdam sağlandı.
 
Neyse bir teklifim birde sorum olacak..Teklifim ilkokul/ortaokul düzeyine kesinlikle münazara dersi koyulması.Sorum da 4 kişilik bir ailenin standart ev gereçleri ile ortalama günlük tüketimi KW bazında Türkiye'de ve Avrupa'da ne kadardır? (klima, fırın v.s dahil).
Klima, Elektrik ile ısınma vs. olmadığını düşünürseniz Ülkemiz için 160-190 kWh/ay arasında ancak olur.
Evet yanlışlığımın farkındayım :)
Yağmur suları şehirleri taşırsın, birileri bu kadarı da fazla desin :D

Eğer yeterli üretim yapılabilseydi bolluktan bahsedilirdi.
Bol olan üretim ise talep oranında daha uygun fiyatla satılırdı. Hadi vatandaşlarımıza pahalı satalım, yurt dışına ucuza satalım. Gelen 3-5 kuruşla cep telefonları için dışarı giden ve dolar artışındaki en büyük sebeplerden olan ithalat ve ihracaattan bahsedebilirdik.
Ülkemizin yeni santrale ihtiyacı yok. Mevcut kurulu gücümüz ihtiyacımızın çok çok üzerinde. Hatta pandeminin başlarında, evlere kapandığımız fabrikaların çalışamadığı zamanlarda toplam elektrik enerjisi üretimindeki GES ve RES santrallerinin oranları okadar yüksek seviyelere çıktıki sanayicinin YEKDEM e ödediği miktar tavan yaptı. Fabrikası çalışmadığı halde çalıştığı döneme nazaran daha yüksek elektrik faturaları ödemek durumunda kaldılar, haberlere manşet oldu. Sorun yetersiz üretim değil yanlış politikalar.
 
Son düzenleme:
Klima, Elektrik ile ısınma vs. olmadığını düşünürseniz Ülkemiz için 160-190 kWh/ay arasında ancak olur.

Ülkemizin yeni santrale ihtiyacı yok. Mevcut kurulu gücümüz ihtiyacımızın çok çok üzerinde. Hatta pandeminin başlarında, evlere kapandığımız fabrikaların çalışacamadığı zamanlarda toplam elektrik enerjisi üretimindeki GES ve RES santrallerinin oranları okadar yüksek seviyelere çıktıki sanayicinin YEKDEM e ödediği miktar tavan yaptı. Fabrikası çalışmadığı halde çalıştığı döneme nazaran daha yüksek elektrik faturaları ödemek durumunda kaldılar, haberlere manşet oldu. Sorun yetersiz üretim değil yanlış politikalar.
Bulabildiğim tek kaynak google amca verileri. :D
EE.png

21 ekimden sonra ısıtıcıları çalıştırırsak ecik daha fazla alacağız demektir :D
Fabrikası çalışmadığı halde çalıştığı döneme nazaran daha yüksek elektrik faturaları ödemek durumunda kaldılar, haberlere manşet oldu. Sorun yetersiz üretim değil yanlış politikalar.
Buradaki tezatı açıklayabilecek arkadaşlara benden birer akşam yemeği.
Bence burada politika yok dalavere var :D
Hem az harca hem de daha fazla öde.
Üle bu nasıl iştir bee bunlar sülalecek fıttırık yaaf..
Kemal sunal gol kralı filminden çalıntıdır :D
 
Evet yanlışlığımın farkındayım :)
Yağmur suları şehirleri taşırsın, birileri bu kadarı da fazla desin :D

Eğer yeterli üretim yapılabilseydi bolluktan bahsedilirdi.
Bol olan üretim ise talep oranında daha uygun fiyatla satılırdı. Hadi vatandaşlarımıza pahalı satalım, yurt dışına ucuza satalım. Gelen 3-5 kuruşla cep telefonları için dışarı giden ve dolar artışındaki en büyük sebeplerden olan ithalat ve ihracaattan bahsedebilirdik.
Ancak ihracaat diyebilmek için talep eden ülkenin de üretimi olmaması veya yetersiz üretime sahip olması gerekmektedir.
(Türkiye'nin acı gerçeği)

Bütçedeki delik ZAM ile yamanmaz. Önce bütçe gelirlerini harcamayı bilmek lazımdır.
Sonrasında ise bütçeye kaynak sağlamakla olabilir.
Devletçilik ilkesinin geçerli olmadığı ülkelerde devlet bütçesinin tek kaynağı vergilerdir. Vergileri artırmanın yolu ise ürünlerin fiyatlarını artırmakla olur. (eğer üretemiyorsan)
Üretebiliyorsan, önce iç piyasayı doyurursun. Üretimlerin vergileri ve finansmanları da devletin kasasına gelir olarak girer.
Ne demek istedim.
Üretim denilince akla fabrikalar gelir. (diğerlerini saymayalım)
Fabrikada 1000 kişi çalışır ve gelirlerini üretimlerinden temin temin ederler. Aynı zamanda gelirlerinin bir kısmı devlete vergi olarak gider.
Devletin bu durumda hiçbir giderinden bahsedilemez. Eğer fabrika devlet tarafından işletiliyorsa bile tüm kazanç zaten devletin kasasına girecektir.
Eğer fabrikayı özel sektör işletiyorsa devletin kazancı vergilerden elde edilmektedir. Satılan ürünlerin vergileri de devlete gider.
Eğer fabrikayı yabancılar işletiyorsa tüm kazanç yabancılara gidecektir. Devlet sadece alabildiği kadarıyla sadece gelir vergisi alabilecektir.


Ancak ATATÜRK ilkelerinde değinilen çok bilindik bir ilke vardır ki bu ilkeyi en kapitalist ülkelerden en sosyalist ülkeler bile kabul etmişler ve uygulamaktadırlar.
DEVLETÇİLİK ilkesi.
En kapitalist ülke olan Amerikada bile devletçilik ilkesi en önce gelmektedir.
Devlet kuruluşları. Devlet memurları. Devlet işletmeleri hala amerikada saygınlığını korumaktadır.

Çin hükümetinin 20-25 sene kadar önce vermiş olduğu bir karar vardı.
SİZ ÜRETİN ZARARINIZI BEN FİNANSE EDECEĞİM.
O yıllarda çin hükümeti geliri olmayan ailelere belli bir para ödemekte idi.
İlk yıllarda tüm üretimlerin zararlarını finase etti. Daha sonraki yıllarda fabrika kara geçince hem vergilerden kazandı hem de işsizlere ödediği ödeneklerden kurtuldu.
1 milyar nüfusa sahip bir ülkeyi doyurabilmek kolay değildir. Devlet sahip çıktı, iş gücünün ucuzluğundan dolayı yabancı yatırımcılar yatırım yaptı, devlet kontrol etti ve sadece vergileri topladı. Aynı zamanda yurttaşlarına istihdam sağlandı.
Bu yazı neresini düzelteyim şimdi yazısı olmaya doğru gidiyor....

Tekrar yazıyorum Türkiye'de bilinen enerji arzı sıkıntısı yok. Siz devletin elindeki enstürmanları serbest piyasa koşuluna göre pazarladığını düşünüyorsunuz galiba? Kaldi ki enerji üretimi yeri gelirse kısılabilen bir üretim şekli (Doğal gaz çevrim santrallerinin devreden çıkartılması en iyi örnektir.) yada benden daha iyi bildiğinizi düşündüğüm bazı Türbinlerin devreden çıkartılması v.s gibi. Ortada bir talep yoksa havzadaki suyu yada gazı boşa harcamanın gereği de yok zaten. Yani kısılamayan bir şey değil ki fazla üretseydik satardık mantığı olsun.

Bütçe zam ile yamanmaz teorisi de yanlış. Dediğiniz gibi bütçenin gelirini arttırmak gerek mantıklı şartlarda ve düzgün ülkelerde bu ya vergi arttırılarak yada düşürülerek (Evet vergi düşümü ile gelir artmasının olduğu alanlar var) yapılırken bizim gibi ülkeler gelir arttırmanın n kolay yolunu zam yapmakla buluyorlar ki oradan gelen gelir artsın. Bu zamlar da genelde temel ihtiyaç kategorisine yapıldığı için toplumun vaz geçme şansıda yok. Mecburen başka yerlerden kısıp bu ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Dolayısı ile zam bütçede delik yamamak için kullanılan çok çok kötü bir yoldur ama ama en basit yoldur. Türkiye'de de başka şekilde yapmak işlerine gelmediği için hükümetler bu yolu tercih ediyor. Çünkü başka şekilde yapmak planlama, emek, istikrar v.s gerektirir. Kim uğraşacak bunlarla şimdi....

Gelelim devletin fabrika işletmesine. Zan ederim herkesin hem fikir olduğu bir konu vardır. Resmi bir daireye gidince işlerin yavaş yürümesine dair. Yada işlerin bürokrasiye v.s takıldığı. Bu mantıkla fabrika işletirseniz o fabrika kar edemiyor bir türlü. Elin gavuru bir şeyi bir liraya mal ederken siz 5v liraya mal ediyorsunuz.Rekabet gücünüz yok (Bunun istisnası petrol piyasası diyeceğim ama onda bile 50 türlü dolap var) personele iştediğiniz maaşı veremiyorsunuz. A ürünü için B şahsını tasarımcı olarak getirmek isterseniz vereceğiniz ücret belli memur maaşı.O adam gelmiyor bu sefer. Makina parkı yenileme isteseniz geçmeniz gereken engel sayısı olimpiyatlarda yok. Ar-Ge zaten hak getire...

Yani devletin fabrika işletmesi kadar (yukarıda saydığım stratejik sektörler hariç ki onlarda kamu yapılanması statüsünde değil Türkiye'de) abes bir şey yok. Devlet şartları koyar ve denetler bu kadar.

Devletçilik ise Türkiye'de ne hikmetse sosyalizm ve kominizmle karıştırılıyor.Atarürk'ün Ekonomiye bakış açısını öğremek istiyorsak ilk bakacağımız yer İzmir İktisat kongresi kararlarıdır. (Yanlış hatırlamıyorsam 17 madde) oraya bakınca özel sektör hakkında ne düşünüldüğü açıkça görülüyor.

Atatürk zamanında toplumda yeterli sermaye olmadığı için devlet bu işlere girdi ama sonra ipin ucunu kaçırarak karma ekonomi denilen soft kominizm ilkeleri ile kalkınmayı bekledik.Yönetenler bu tür çiftliklerden vaz geçmek istemediler ve yeri geldiğinde özel teşebbüsü bildiğimiz boğdular.

Çin'i anlamak ise ayrı bir durum. Bu gün Çin'deki şartları bu ülkeye getirsek ülkenin %90'nı kazan kaldırmaz ise ben adımı değiştiririm. Orada devlet kapitilazmi denilen bir olgu işletiliyor.Ama asıl acı olan Türkiye'nin dörtte üçü bir Çin'li gibi çalışmayı şu yapı ile şu kafa ile kaldıramaz. Hoş buna sadece Çin dahil değil. Adı çıkmış iş kolik Japonları geçtim ne Güney Kore nede Almanya gibi çalışmayı kaldırabiliriz.
eh sonra da netice ortada...Bu konuda Milleti motive etmek isteyen Atatürk'e katılmıyorum. Türk milleti zekidir ama çalışkan falan değil tembeldir Hele ki o tembelliği kamu gibi bir yapının içine sokunca katmerleniyor resmen.

İnanın bunları da kafadan uydurmuyorum. Yaşım 50'ye dayandı ve baya bir resmi kurum gördüm. Bu yüzden devletin işlettiği kamu fabrikasından hayır gelmez diyorum. O işletme dünya ile rekabet edemez.

Edit: Sayın @Mr_YAMYAM alıntılarınızı kendiniz okumuyorsunuz ki :(

Orada diyor ki söz konusu ayda ithalat: 223 milyon 839 bin Kilowat saat.

ihracat:472 milyon 570 bin Kilowat saat.

Bu durumda bile enerji fazlası ................:248 milyon 731 bin Kilowatt saat olmuyor mu?

1.png
 
Son düzenleme:
Bulabildiğim tek kaynak google amca verileri. :D
Ekli dosyayı görüntüle 83713
21 ekimden sonra ısıtıcıları çalıştırırsak ecik daha fazla alacağız demektir :D

Buradaki tezatı açıklayabilecek arkadaşlara benden birer akşam yemeği.
Bence burada politika yok dalavere var :D
Hem az harca hem de daha fazla öde.
Üle bu nasıl iştir bee bunlar sülalecek fıttırık yaaf..
Kemal sunal gol kralı filminden çalıntıdır :D
Ah hocam bana google aramaları ile gelme :). Evet dışarıdan enerji alıyoruz ama dışarıya satıyoruzda.Bu durumda enerji ithalatçısımı olmuş oluyoruz? Ha enerjiyi ithal linyit ile üretiyoruz, doğalgaz ile üretiyoruz derseniz ona eyvallah derim ama bende zaten politikalar yanlış demiştim.

2021 yılında 1962,1 GWh enerji satın almışız, 3856,5 Gwh enerji satmışız. Üretim miktarımız 302.475,5 GWh iken talep edilen 300.576,1 Gwh olarak gerçekleşmiş.
2020 yılında 1889,5 GWh enerji satın almışız, 2483,6 Gwh enerji satmışız. Üretim miktarımız 306.703,1 GWh iken talep edilen 300.109,0 Gwh olarak gerçekleşmiş.
Bu durumda ihtiyacımızı karşılayamıyor muyuz?
Verileri TEİAŞ tan kontrol edebilirsiniz.
 
@Mr_YAMYAM Paylaştığınız görsel de bizi doğruladığına göre akşam yemeğini ne zaman nerede yiyelim ? :)
 
Zaten Amerikan doları 18 liradan 12 liraya inmiş
Bu durumda otomatik olarak %33 kârdayız. Yani paramız değer kazanmış durumda. Burası matematik olarak inkar edilemez bir gerçek.
Ama üzücü bir gerçek daha var ki Doğalgaza da %30 zam geldi.
Aradaki fark olan %3 oranda zenginleştik.
O zaman niye üzülüyoruz
Lorke lorke lorke
 
Son düzenleme:
@Mr_YAMYAM Paylaştığınız görsel de bizi doğruladığına göre akşam yemeğini ne zaman nerede yiyelim ? :)
Yeri ve zamanını siz belirtin.
Ben burada dedikodu yapıyorum. Aslında bilimsel bir forumda bile hepimiz dedikodu yapıyoruz.
Açıklanamayanlar ise neden zam yapılıyor.
Arz talep meselesi deniliyorsa talep karşılanıyor deniliyor. Hatta fazlamız bile var deniliyor. Diğer taraftan Elektrik ithal ettiğimiz söyleniyor.
Yanlız bir husus var :D

Buradaki tezatı açıklayabilecek arkadaşlara benden birer akşam yemeği.
Bence burada politika yok dalavere var :D
Hem az harca hem de daha fazla öde.

Buradaki tezat şu.
ADAM.. Pardon BEY.. fabrikasını pandemi sebebiyle az çalıştırıyor ve dolayısı ile az elektrik tüketiyor. Ancak neden daha fazla fatura geliyor onu anlayamadım :D
2021 yılında 1962,1 GWh enerji satın almışız, 3856,5 Gwh enerji satmışız. Üretim miktarımız 302.475,5 GWh iken talep edilen 300.576,1 Gwh olarak gerçekleşmiş.
2020 yılında 1889,5 GWh enerji satın almışız, 2483,6 Gwh enerji satmışız. Üretim miktarımız 306.703,1 GWh iken talep edilen 300.109,0 Gwh olarak gerçekleşmiş.
Bu durumda ihtiyacımızı karşılayamıyor muyuz?
Verileri TEİAŞ tan kontrol edebilirsiniz.
Bu anlatımda TEAŞ değil, kim olursa olsun itibar etmem.
TEK GERÇEK ŞUDUR.
Zaten üretim fazlamız var ve bir kısmını satıyoruz, o halde neden zam yaparak milletimiz perişan ediliyor?
Bir fabrika o yılki üretimlerinden kar sağlamışsa ve kar marjını artırmışsa çalışanlarına pirim veya ikramiye ödeyerek teşvik eder. Keza elektrik üretimi fazla ise kar marjımız artmış demektir ve zam değil indirim yapılması gerekmektedir.

Tartışılan konu, ZAM konusudur ve neden zam yapıldığı konusu bilimsel olarak ele alınabilir. Diğer iddialar dedikodudan ibaret olacaktır.
 

Forum istatistikleri

Konular
129,835
Mesajlar
930,600
Kullanıcılar
452,663
Son üye
Yılmaz Çetiner

Yeni konular

Çevrimiçi üyeler

Geri
Üst