Kurt_Kurt
Katılımcı Üye
- Katılım
- 7 Tem 2014
- Mesajlar
- 481
- Puanları
- 56
Kazım abi iyi geceler,
Eleştirilerinde son dere rahat ol abi, ben rahatsız olmam bu konuda söz dinleyen ve ve gönlü geniş bir adamım; alınmam, aksine ders çıkarırım kötü söz edilse bile.
İş hayatımda bir huyum vardır, uğraşım ne ise gerekli gereksiz demem ve dibine kadar kazırım. Bu yüzden abim bana atmaca der. Öğrenmeye ve bilgiye aç olan bir insanım, öğrendiklerimi hayata geçiren ve hareket getirmeyen fikir sahtedir düsturuyla yaşarım, bak burası önemli; üretici olmayan yaratıcılığı çıkarırım hayatımdan. Belkide bu sayede işimde cidden en başarılı insanım (Ustama saygım sonsuz, bu yüzden 2. sıraya çekerim kendimi).
Bizim insanımız henüz egolarından ve komplekslerinden kendilerini arındırabilmenin bir yolunu bulmuş değil; ve malesef bu bir kaç yüz yıl daha sürecektir. Konular ile ilgili başlıkların ciddi kısmını okudum, 100 sayfalık bir başlık 50. sayfaya gelince sidik yarışı olmaya başlıyor. Bazen de polemikler ve ad hominemler le sürüp gidiyor. İnsan ne için sinirlenir ve o şekilde hislerini yazıya dökerki hiç yüzlerini dahi görmediği insanlara karşı? ama buna inat bir çok başlığı sıkılmadan ve usanma okumaya çalıştım uzun mesai saatlerime ve pilim bitik eve gelmeme rağmen. Konular dağınık ve odaklanıp birşeyleri bir araya getirmek ciddi anlamda okuyup, birşeyleri bir araya getirmek zaman ve çaba istiyor. Bunlar olur, zamanla.. neyi yaptığın değil neyi göze aldığın önemlidir derler. Ben dinlenememeyi ve zihnimi biraz daha doldurmayı göze alarak bu sorunu aşmaya çalışıyorum; ve karşılığını da alıyorum. Rusyada iken bir şey ile uğraşıp yeni birşey meydana getirdiğimde insanlar takdir ediyor ve teşvik ediyordu. Ellerinde, kendilerine ait olanı getirip mukayese ederler ve eksiklerini sana bırakırlar. 3 - 4 gün önce elin yavuru bizim dükkana girdi, yaptığımız işleri gödürüğü kadarıyla beğendiğini söyledi ve 3 günlüğüne kalmaya geldiği otelin sokağında bizim yaptığımız iş ile ilgili bir atölye olduğunu gördüğüne mutlu olduğunu belirtti. Ertesi gün müzik aletini aldı, atölyemize geldi ve her ikisini de uzun uzun karşılaştırdı. Tebrik ve saygılarını sundu, kahveler içildi ve herkes kendi yoluna devam etti. Eleştri yok, çünkü biliyor; o eleştirmeye başladığı anda karşısındaki kim ise başlıyor bahane üretmeye. Ertesi gün arkadaşlarıyla geldi, yine aynı seramoni ve daha uzun bir kahve faslı beklentilerim hedeflerim vs vs konuştuk. Oradaki can alıcı cümleyi söylemek isterim; "neden siz eleştiriye ve tavsiye duymaya tahammül edemiyorsunuz. neden hemen sinirleniyor ve savunmaya geçiyorsunuz." Dış ülkelerin bir çoğunda bunlar aşılmış hem de yüz yıllar önce. Bizde de bir söz var ama adı gitmiş kendi bile kalmamış yadigarın "marifet iltifata tabidir" diye. Bunun sebeplerine ve kökenine inecek olursak iş uzar. Neyse özet geçeceğim, cevaplamam gereken soruların var.
Ben eleştiriden rahatsız olmam, ama karşımdaki insanın da rahatsız olmasını hiç istemem. Rahat insan, derdini daha kolay anlatır derdini rahat anlatan insan da, daha kolay çözüme ulaşır. Bu konuda ben son derece rahatım, kişisel dallamalıklarım olabilir ama onlar sonuna kadar bana aittir, bir başkasına değil.
Buna kişisel önerim nedir peki, gayet açık: moderasyon gereksiz ve polemik mesajları temizlesin, belki 50 yıl daha internet ortamında bulunacak olan bilgiler arı ve duru kalsın.
Umarım meramımı anlatabildim, anlaşılmayan bir var ise eğer daha açık yazabilirim.
Mach3 kurduğum bilgisayara, artcam2008 i (sende biliyorsunki piyasada bolca korsanı olanı) usb bellekten alıp bilgisayardaki bir klasöre sürüklemek o program için kurmak deyimini karşılıyor. Kurulum gerektirmiyor bu program, bu yüzden her hangi bir yere derin müdahalelerde bulunmuyor. İş yerimdeki bilgisayarda da aynı şekilde kurulu ve orada bana bir sorun yaşatmadı; tıpkı evdeki sorunsuz kurduğum bilgisayardaki gibi ( ikisini aynı anda çalıştıracak kadar dingil de değilim). Bunun yerine sizden şunu beklerim: "Kurtçuk, mach3 ile artcamı aynı bilgisayarda çalıştırmak şu şu şu sorunlara sebep olur, konu hakkında bilgin yok ise forumdan araştırıp bulabilirsin, bilgisiz olman öğrenmemen gerektiği anlamına gelmez vs. vs."
Benim işim bambaşka, ben sadece işimi biraz daha rahatlatması için kuruyorum bu 2. cnc yi. Olmasa da ben yine işimi gayet iyi yaparım, sorun benim bilmememde değil; ihtiyacım kadarını almayı tercih etmemde ötesi rasyonel değil benim için ve olamaz malesef, gücüm o kadarını şu anda kaldırmaz.
İşim müzik aletleri yapmak ve kulaklarım da sadece bu forum değil bir çok müzik forumundakilerden daha iyidir. Buna güvenerek ve diğer mekanik tecrübelerimi de birleştirerek motorların adım kaçırma ayarlarını yapmaya çalıştım; eğer bu konuda sorun yaşarsam yine benim ahmaklığım olacaktır (ahmak kelimesi hamak kökenlidir, işi yapmaktansa yatıp hayal kuran-yattığı yerden konuşana denir). Eğer başarılı olursam da, daha önce kimsenin denemediği bir yolla başarıya ulaşmış olurum bu konuya da açıklık getirdim umarım
Sadece motorun seslerini, bilgisayara bağlı diğer bileşenlerinlerin etkileşimiyle dinleyip sonucu yazdım. Bunu sizleri biliyor olabilirsiniz bunda sorun olmamalı, ha belki onlar bu tip programlar için elverişli olmayabilir ama bu da sorun olmamalı. Ben sadece olası parazitlerden kaynaklanan olasılıkları kendimce yazdım ve asla bunlar kati kurallar ve sorgulanamaz demedim
Kare dalgaya gelince, adı üstünde kare şekilli dalgadır; yani sinüsoidal veya testere diş veya üçgen değildir. Müzikte çok kullanılmaz, sert ve müzikal harmonikleri kulağı rahatsız edecek derecede zengindir, doğuşkanları cidden boldur ve işlenmesi zordur; ancak bozunum efektleri ve filtreler ile insanların algılarına daha rahat hitap edecek biçimde şekillendirilebilir. Çoğu elektronik müzik aleti üreticisi, ses bankalarına bu tip sesleri ya koymaz yada kabul edilebilir bir iki örneğini barındırır. Tercih olarak arı iğnesi, testere, üçgen ve en çok da sinüsoidal dalga kullanır. Kullanıldığı efektlerin başında ring modulator gelir. Benim mesleğimde ki yeri budur.
Sizlerin kullandığı ise, x ve y üzerinde (x-zaman / y-volt) periyodlar haline bölünmüş kare formlu genelde anahtarlama ihtiyaçlarında kullanılan sinyal işleniş biçimidir diyebilirim en fazla, çünkü bu kadarını kullanırım ve bu kadarını bilmem bile ihtiyacım olandan fazladır.
Sizin bahsettiğiniz adım kaçırma ayarını iyi anlamamın sebebi şudur:
Program tarafından komut olarak anahtarlamaya yollanan step pulse ve dır puls değerleri, sargılara giden anahtarlama değerlerini belirliyor. Step motorda bulunan sargılar, rolls royce yıldız motor (pervaneli uçaklarda kullanılan motorlar) gibi çalışıyor; tek farkı rotoru istendiği gibi döndürürken, istendiği gibi durdurabilecek bir şekilde hareketi kontrol edebilmesi. Eğer anahtarlama (kare dalgalarla) doğru şekilde yapılmazsa; bir kısım sargılar rotoru ilerletirken, bir diğer kısım sargılar da durdurmaya çalışyor ve sonuç olarak tıpkı benzinli motorlardaki vuruntulu çalışma gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. "Vuruntu" diye sizlere buradan aktarmamın sebebi buydu, çünkü yaşadığım sorunun adını bilmiyordum . Yani bu değerler kare dalgaların periyortlarını (duty cycle) ayarlamada akort işine yarıyormuş, ben konuyu bu şekilde anladım ve elimden geldiğince ses olarak hassas şekilde dinleyip motorun her iki yönünde de en temiz şekilde ayarlamaya çalıştım.
Kazım abi, sana özel teşekkür etmemin sebebi buydu, ben kare dalgayı müzikal ses olarak olarak değerlendirirdim hep. Senin sayende anahtarlamada da kullanıldığını öğrendim ve yukarıda ne anladığımı aktarmaya çalıştım
Ve en son olarak ekran kartı ile ilgili paranoyama geleyim senin tabirinle
Ekran kartı ile bir anekdot anlatma istiyorum. Bilmiyorum sizler daha önceden bilgisayarda profesyonel ses kaydı aldınızmı almadınızmı, fare hareket ederken ses monitöründen her piksel hareketine karşılık tıkır tıkır ses gelir. Eski bilgisayarlarda, fareyi hareket ettirdiğimde de aynısı olurdu.
Benim mesleğimde parazit bir müzisyenin kabusudur, bu olumsuzluğu engellemek için harcanan para ve zamanın hatta sektörel bazda harcanan paraları anlatabilmemin imkanı yok bu yüzden parazit (bizim tabirle dip ses) konusunda biraz hassasım.
Ben sadece olası ihtimalleri değerlendirdim ve bunları kendim uydurmadım, bana bu başlık altında parazit dediler, ben de buna sebep olabilecek her türlü ihtimali değerlendirdim.. bunda garip birşey yok.
Bu konuda sizden: "yahu Kurtçuk, o dediklerinin bununla lakası yok. Sorunu oralarda ararsan paranoyaya kadar gidersin; sen gitme burada kal vs. vs." demenizi beklerdim
Ben, olanı biteni kendi bilgi süzgecimden geçirerek değerlendiriyorum ve bunu her fırsatta sizlere bildiriyorum, şu anda bilmemem ayıbım anlamına gelmez; henüz öğrenmediğim anlamına gelir. Ha, bunun bir bedeli vardır, ben o bedeli farkı bir şekilde ödüyorum. Epistemolojik yaklaşıyorum, bedelini ödüyor ve karşılığını da fazlasıyla elde ediyorum.
Eğer yaptığım işler gereksiz veya ahmakça ise, bu daima böyle olacağı anlamına gelmeyecektir İyi öğretmen yön verir, kötü öğretmen güder.
Uzun yazdım, ve mutlaka imla hatalarımda vardır, şimdiden affola
dipçe: Kazım abi, seninde kredin var abi bende; yapabileceğim bir şey var ise, seve seve.
diğer dipçe: Dallama kelimesi, dolaylama anlamına gelmektedir. Dolaylama ise bazen o kadar öylesine çekilmez olur ki , sonuçta bu olumsuz benzeşim bağıntısına dallamalık yapmak denir.
"sus lan dallama" bir emir kipidir evet , ama devamı da vardır: konuyu olanca basitliğiyle anlatmayacaksan sus demektir bu yüzden dallamalıklarım lafını kullanıyorum, ve sizler de bu yüzden beni doğru rotaya yönlendiriyorsunuz teşekkür ederim.
Eleştirilerinde son dere rahat ol abi, ben rahatsız olmam bu konuda söz dinleyen ve ve gönlü geniş bir adamım; alınmam, aksine ders çıkarırım kötü söz edilse bile.
İş hayatımda bir huyum vardır, uğraşım ne ise gerekli gereksiz demem ve dibine kadar kazırım. Bu yüzden abim bana atmaca der. Öğrenmeye ve bilgiye aç olan bir insanım, öğrendiklerimi hayata geçiren ve hareket getirmeyen fikir sahtedir düsturuyla yaşarım, bak burası önemli; üretici olmayan yaratıcılığı çıkarırım hayatımdan. Belkide bu sayede işimde cidden en başarılı insanım (Ustama saygım sonsuz, bu yüzden 2. sıraya çekerim kendimi).
Bizim insanımız henüz egolarından ve komplekslerinden kendilerini arındırabilmenin bir yolunu bulmuş değil; ve malesef bu bir kaç yüz yıl daha sürecektir. Konular ile ilgili başlıkların ciddi kısmını okudum, 100 sayfalık bir başlık 50. sayfaya gelince sidik yarışı olmaya başlıyor. Bazen de polemikler ve ad hominemler le sürüp gidiyor. İnsan ne için sinirlenir ve o şekilde hislerini yazıya dökerki hiç yüzlerini dahi görmediği insanlara karşı? ama buna inat bir çok başlığı sıkılmadan ve usanma okumaya çalıştım uzun mesai saatlerime ve pilim bitik eve gelmeme rağmen. Konular dağınık ve odaklanıp birşeyleri bir araya getirmek ciddi anlamda okuyup, birşeyleri bir araya getirmek zaman ve çaba istiyor. Bunlar olur, zamanla.. neyi yaptığın değil neyi göze aldığın önemlidir derler. Ben dinlenememeyi ve zihnimi biraz daha doldurmayı göze alarak bu sorunu aşmaya çalışıyorum; ve karşılığını da alıyorum. Rusyada iken bir şey ile uğraşıp yeni birşey meydana getirdiğimde insanlar takdir ediyor ve teşvik ediyordu. Ellerinde, kendilerine ait olanı getirip mukayese ederler ve eksiklerini sana bırakırlar. 3 - 4 gün önce elin yavuru bizim dükkana girdi, yaptığımız işleri gödürüğü kadarıyla beğendiğini söyledi ve 3 günlüğüne kalmaya geldiği otelin sokağında bizim yaptığımız iş ile ilgili bir atölye olduğunu gördüğüne mutlu olduğunu belirtti. Ertesi gün müzik aletini aldı, atölyemize geldi ve her ikisini de uzun uzun karşılaştırdı. Tebrik ve saygılarını sundu, kahveler içildi ve herkes kendi yoluna devam etti. Eleştri yok, çünkü biliyor; o eleştirmeye başladığı anda karşısındaki kim ise başlıyor bahane üretmeye. Ertesi gün arkadaşlarıyla geldi, yine aynı seramoni ve daha uzun bir kahve faslı beklentilerim hedeflerim vs vs konuştuk. Oradaki can alıcı cümleyi söylemek isterim; "neden siz eleştiriye ve tavsiye duymaya tahammül edemiyorsunuz. neden hemen sinirleniyor ve savunmaya geçiyorsunuz." Dış ülkelerin bir çoğunda bunlar aşılmış hem de yüz yıllar önce. Bizde de bir söz var ama adı gitmiş kendi bile kalmamış yadigarın "marifet iltifata tabidir" diye. Bunun sebeplerine ve kökenine inecek olursak iş uzar. Neyse özet geçeceğim, cevaplamam gereken soruların var.
Ben eleştiriden rahatsız olmam, ama karşımdaki insanın da rahatsız olmasını hiç istemem. Rahat insan, derdini daha kolay anlatır derdini rahat anlatan insan da, daha kolay çözüme ulaşır. Bu konuda ben son derece rahatım, kişisel dallamalıklarım olabilir ama onlar sonuna kadar bana aittir, bir başkasına değil.
Buna kişisel önerim nedir peki, gayet açık: moderasyon gereksiz ve polemik mesajları temizlesin, belki 50 yıl daha internet ortamında bulunacak olan bilgiler arı ve duru kalsın.
Umarım meramımı anlatabildim, anlaşılmayan bir var ise eğer daha açık yazabilirim.
Mach3 kurduğum bilgisayara, artcam2008 i (sende biliyorsunki piyasada bolca korsanı olanı) usb bellekten alıp bilgisayardaki bir klasöre sürüklemek o program için kurmak deyimini karşılıyor. Kurulum gerektirmiyor bu program, bu yüzden her hangi bir yere derin müdahalelerde bulunmuyor. İş yerimdeki bilgisayarda da aynı şekilde kurulu ve orada bana bir sorun yaşatmadı; tıpkı evdeki sorunsuz kurduğum bilgisayardaki gibi ( ikisini aynı anda çalıştıracak kadar dingil de değilim). Bunun yerine sizden şunu beklerim: "Kurtçuk, mach3 ile artcamı aynı bilgisayarda çalıştırmak şu şu şu sorunlara sebep olur, konu hakkında bilgin yok ise forumdan araştırıp bulabilirsin, bilgisiz olman öğrenmemen gerektiği anlamına gelmez vs. vs."
Benim işim bambaşka, ben sadece işimi biraz daha rahatlatması için kuruyorum bu 2. cnc yi. Olmasa da ben yine işimi gayet iyi yaparım, sorun benim bilmememde değil; ihtiyacım kadarını almayı tercih etmemde ötesi rasyonel değil benim için ve olamaz malesef, gücüm o kadarını şu anda kaldırmaz.
İşim müzik aletleri yapmak ve kulaklarım da sadece bu forum değil bir çok müzik forumundakilerden daha iyidir. Buna güvenerek ve diğer mekanik tecrübelerimi de birleştirerek motorların adım kaçırma ayarlarını yapmaya çalıştım; eğer bu konuda sorun yaşarsam yine benim ahmaklığım olacaktır (ahmak kelimesi hamak kökenlidir, işi yapmaktansa yatıp hayal kuran-yattığı yerden konuşana denir). Eğer başarılı olursam da, daha önce kimsenin denemediği bir yolla başarıya ulaşmış olurum bu konuya da açıklık getirdim umarım
Sadece motorun seslerini, bilgisayara bağlı diğer bileşenlerinlerin etkileşimiyle dinleyip sonucu yazdım. Bunu sizleri biliyor olabilirsiniz bunda sorun olmamalı, ha belki onlar bu tip programlar için elverişli olmayabilir ama bu da sorun olmamalı. Ben sadece olası parazitlerden kaynaklanan olasılıkları kendimce yazdım ve asla bunlar kati kurallar ve sorgulanamaz demedim
Kare dalgaya gelince, adı üstünde kare şekilli dalgadır; yani sinüsoidal veya testere diş veya üçgen değildir. Müzikte çok kullanılmaz, sert ve müzikal harmonikleri kulağı rahatsız edecek derecede zengindir, doğuşkanları cidden boldur ve işlenmesi zordur; ancak bozunum efektleri ve filtreler ile insanların algılarına daha rahat hitap edecek biçimde şekillendirilebilir. Çoğu elektronik müzik aleti üreticisi, ses bankalarına bu tip sesleri ya koymaz yada kabul edilebilir bir iki örneğini barındırır. Tercih olarak arı iğnesi, testere, üçgen ve en çok da sinüsoidal dalga kullanır. Kullanıldığı efektlerin başında ring modulator gelir. Benim mesleğimde ki yeri budur.
Sizlerin kullandığı ise, x ve y üzerinde (x-zaman / y-volt) periyodlar haline bölünmüş kare formlu genelde anahtarlama ihtiyaçlarında kullanılan sinyal işleniş biçimidir diyebilirim en fazla, çünkü bu kadarını kullanırım ve bu kadarını bilmem bile ihtiyacım olandan fazladır.
Sizin bahsettiğiniz adım kaçırma ayarını iyi anlamamın sebebi şudur:
Program tarafından komut olarak anahtarlamaya yollanan step pulse ve dır puls değerleri, sargılara giden anahtarlama değerlerini belirliyor. Step motorda bulunan sargılar, rolls royce yıldız motor (pervaneli uçaklarda kullanılan motorlar) gibi çalışıyor; tek farkı rotoru istendiği gibi döndürürken, istendiği gibi durdurabilecek bir şekilde hareketi kontrol edebilmesi. Eğer anahtarlama (kare dalgalarla) doğru şekilde yapılmazsa; bir kısım sargılar rotoru ilerletirken, bir diğer kısım sargılar da durdurmaya çalışyor ve sonuç olarak tıpkı benzinli motorlardaki vuruntulu çalışma gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. "Vuruntu" diye sizlere buradan aktarmamın sebebi buydu, çünkü yaşadığım sorunun adını bilmiyordum . Yani bu değerler kare dalgaların periyortlarını (duty cycle) ayarlamada akort işine yarıyormuş, ben konuyu bu şekilde anladım ve elimden geldiğince ses olarak hassas şekilde dinleyip motorun her iki yönünde de en temiz şekilde ayarlamaya çalıştım.
Kazım abi, sana özel teşekkür etmemin sebebi buydu, ben kare dalgayı müzikal ses olarak olarak değerlendirirdim hep. Senin sayende anahtarlamada da kullanıldığını öğrendim ve yukarıda ne anladığımı aktarmaya çalıştım
Ve en son olarak ekran kartı ile ilgili paranoyama geleyim senin tabirinle
Ekran kartı ile bir anekdot anlatma istiyorum. Bilmiyorum sizler daha önceden bilgisayarda profesyonel ses kaydı aldınızmı almadınızmı, fare hareket ederken ses monitöründen her piksel hareketine karşılık tıkır tıkır ses gelir. Eski bilgisayarlarda, fareyi hareket ettirdiğimde de aynısı olurdu.
Benim mesleğimde parazit bir müzisyenin kabusudur, bu olumsuzluğu engellemek için harcanan para ve zamanın hatta sektörel bazda harcanan paraları anlatabilmemin imkanı yok bu yüzden parazit (bizim tabirle dip ses) konusunda biraz hassasım.
Ben sadece olası ihtimalleri değerlendirdim ve bunları kendim uydurmadım, bana bu başlık altında parazit dediler, ben de buna sebep olabilecek her türlü ihtimali değerlendirdim.. bunda garip birşey yok.
Bu konuda sizden: "yahu Kurtçuk, o dediklerinin bununla lakası yok. Sorunu oralarda ararsan paranoyaya kadar gidersin; sen gitme burada kal vs. vs." demenizi beklerdim
Ben, olanı biteni kendi bilgi süzgecimden geçirerek değerlendiriyorum ve bunu her fırsatta sizlere bildiriyorum, şu anda bilmemem ayıbım anlamına gelmez; henüz öğrenmediğim anlamına gelir. Ha, bunun bir bedeli vardır, ben o bedeli farkı bir şekilde ödüyorum. Epistemolojik yaklaşıyorum, bedelini ödüyor ve karşılığını da fazlasıyla elde ediyorum.
Eğer yaptığım işler gereksiz veya ahmakça ise, bu daima böyle olacağı anlamına gelmeyecektir İyi öğretmen yön verir, kötü öğretmen güder.
Uzun yazdım, ve mutlaka imla hatalarımda vardır, şimdiden affola
dipçe: Kazım abi, seninde kredin var abi bende; yapabileceğim bir şey var ise, seve seve.
diğer dipçe: Dallama kelimesi, dolaylama anlamına gelmektedir. Dolaylama ise bazen o kadar öylesine çekilmez olur ki , sonuçta bu olumsuz benzeşim bağıntısına dallamalık yapmak denir.
"sus lan dallama" bir emir kipidir evet , ama devamı da vardır: konuyu olanca basitliğiyle anlatmayacaksan sus demektir bu yüzden dallamalıklarım lafını kullanıyorum, ve sizler de bu yüzden beni doğru rotaya yönlendiriyorsunuz teşekkür ederim.
Son düzenleme: