ormanlara aynı zamanda gelir kaynağı olan ağaçlarda dikersek ve buraları köylüye mülkiyet hakkıyla verirsek. köylü gelir kaynağına bakar ve korur. toprak yine devletin, orman yine devletin ama toprağı ve üzerindekileri kullanan koruyan hasat eden ve emeğinin karşılığını alan köylü. hem köylü gelişecek refah düzeyi artacak hem de ormanlar korunacak. uygulaması, imece yoluyla yapılmalı ki hiç kimse toprak kavgası yapmasın.
Şu gönüllü meselesine dair bir kaç şey yazayım. Malum niktende anlaşılacağı üzere işimiz "Arama ve Kurtarma".
Bu gönüllü meselesinde şöyle bir durum var. Yaşamayanın bilemeyeceği ve hızını asla tahmin edemeyeceği iki afet vardır bir sel diğeri orman yangını. Sel eğer su yolu üzerinde iseniz ortada hiç bir şey yok iken o kadar hızlı size ulaşır ki gördüğünüzde geç kaldınız demektir.
Bu durum orman yangını içinde geçerli. Orman yangını yapısı itibarı ile kestirilemez bir afet. Gerek rüzgarın ani yön değişimi gerek yangının atlaması gerek aşırı sıcak gerekse duman v.s durumlardan orman yangınına herkes müdahale edemez. Eğer bilmeden ve gerekli eğitim/ekipmana sahip olmadan yangına dalarsanız hayatınız büyük riske girer ve ekiplerin ellerindeki işi bırakıp sizi kurtarmaya çalışması bu sefer ilk sıraya yerleşir.
Büyük çaplı orman yangınları bu konuda o kadar tehlikelidir ki yılların tecrübeleri bile bir anda alev ortasında kalabiliyor, dumandan etkilenebiliyor.
Sahaya gitmediğim için durum nedir bilmiyorum ama gönüllüyüm diye her önüne gelenin orman yangınına müdahalesini engellemek ,yangının içine girmelerini engellemek doğru bir karardır. Bu işin cidden şakası yok. Bana kalırsa bu tür gönüllü vatandaşlarını soğutma aşamasında tam denetimle kullanmak lazım ama onun haricinde ne kadar iyi niyetli olursa olsun sahaya sokmak tehlikeli.
Birde buna ek olarak tam koordinasyon olmayıp her isteyenin afet /yangın sahasına girdiği yerde kopukluk yüzünden bir uçağın yada helikopterin bıraktığı suya maruz kalabilirsiniz ki bunun sonu en iyi ihtimal ile sakatlıkla biter.