Nükleer Santral Kurulsun Mu?

Kurulmasında geç bile kalındı bence.Dünyada güçlü bir oyuncu olmak istiyorsak oyunu kuralına göre oynamalıyız.
 
kurulmasına kurulsunda oda diğer devlet daireleri gibi olucaksa kalsın biz almıyalım..........

santrali kurucak olan firmalarim kulanıcakalrı malzemenin 2. el olması gibi bir takım söylentiler dolaşıyo inşallah yalandır çünkü buda bir tehlikedir

kurulması mantıklı çünkü çevremize bakarsanız komşu ülkelerde nükleer mevcüt potansiyel tehlike altındayız böyle bir durumda bizim yapmamamkız saçma bizde yapalım onlarda bizden çekinsinler

kişisel düşünce tabi diğer düşüncelere saygım var...
 
Bence Ameika'nin Iran'a saldirmada cekinmesinin tek nedeni iran'in Nukleer enerji konusunda cok basarili olmasidir. Adamlar nukleer bombalari guvenlik diye yapiyorlar, bizler ise Nukleer santralin bile yararlarini goremiyoruz. Nukleer konusunu duyunca endiseleniyoruz.

Bence bu projeyi hayata gecirmek icin bile cok gec kaldik. Coktan Nukleer santrallerinin meyvesinden yararlanmamiz gerekirdi.
 
NÜKLEER SANTRALLARIN ÇEVRESEL ETKİLERİ


Şekil dikkatlice incelenirse nükleer santrallardan oluşabilecek radyoaktif etkiler iki farklı yolla çevreye ve insanlar dahil tüm canlılara ulaşmaktadır. Birinci yol ; Bacalardan çıkan emisyonların atmosferde taşınımı ile yer yüzeyine ve yeryüzeyindeki canlılara ulaşması, İkinci Yol ; Santraldan çıkan sıvı ve katı atıkların nehirler , göller veya denizlere ulaşması ile bu ortamlarda yaşayan canlıların ve yer altı sularının bu atıklardan etkilenmesidir. Yeryüzeyinde yaşayan insanların ve hayvanların doğal yaşamın sirkülasyonu nedeniyle her iki yol ile nükleer santraldan oluşabilecek radyoaktiviteden etkilenmesi mümkün olabilmektedir.

ATMOSFERİN TERMİK TABAKALARINA BAĞLI
OLARAK GAZLARIN DAĞILIMI



Şekil de sunulan grafikler atmosferik yapıya bağlı olarak santraldan bırakılacak olan emisyonların nasıl bir hareket izleyeceğini göstermektedir. Garfiklerden de rahatlıkla görüleceği gibi; santral alanını etkileyen bir türbilans olması halinde emisyonların dağılımı son derece düzensiz olacaktır. Bu nedenle türbilans olması halinde dağılım ve konsantrasyon hesaplamaları için mutlaka lokal dağılım modelinin kullanılması gerekmektedir.

NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALLERİ TEKNOLOJİLERİ HAKKINDA KISA BİLGİLER


Nükleer elektrik santrallarının konvensiyonel elektrik santrallardan en önemli farkı, kazan yerine ısı kaynağı olarak nükleer enerji reaktörü kullanmasıdır.

Batı dünyasında kullanılan belli başlı nükleer santral tipleri ;

Basınçlı su ( PWR),
Kaynar-su (BWR),
Ağır –su (CANDU),
Tipleridir. Nükleer reaktörde üretilen basınçlı –su ( birinci çevrim) BWR sisteminde direkt türbünlere gönderilir iken PWR sisteminde reaktör çıkışındaki ek ısı değişim ünitesinden ( ikinci çevrim) elde edilen basınçlı su türbinlere elektrik enerjisi üretimi için gönderilir. Dolayısıyla BWR sisteminde PWR sistemine nazaran türbinler radyoaktif bölgedir ve verim daha yüksektir.

Direkt radyoaktiviteye karşı reaktörlerde çeşitli engeller bulunur. Mevcut bu engeller ile santralların dışarıya doğrudan ışınlamaları engellenir. Bu nedenle ile santralda çalışanlar ve çevrenin herhangi bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi planlanmıştır. Ancak konu olan engeller ve çevrim içerisinde kullanılan tüm malzemeler ( vanalar, borular ) teknik aksam olarak sızdırmaz olmalıdırlar.
Bunun için çeşitli kritik bölgeler için ölçme sistemleri tesis edilerek santral içinde muhtemel kaçaklar sürekli olarak gözlenir. Çünkü diğer endüstriyel kuruluşlarda olduğu gibi bir kaza hali yani kontrol dışı bir durum nükleer enerji ile uğraşan insanların asla kabul etmedikleri bir durumdur ve bu durum lisanslayıcı kuruluş tarafından da kesinlikle kabul edilmez. Sonuç olarak nükleer santrallar diğer endüstriyel kuruluşlarda asla yapılmayan inceleme ve testlere tabi tutularak, tesiste alınan önlemler ile “ normal işletme şartları “ dışında da kontrol altında tutulabilmesi hedeflenir.



NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALLARININ ÇEVRE İLİŞKİLERİNİN TANIMI

Tüm endüstri tesislerinde olduğu gibi nükleer santral teknolojisinde de “ çevreye mümkün olan en az atığı bırakmak” temel prensiptir. Ancak bu temel prensip içinde yer alan “ mümkün olan “ ve “ en ” tanımlamaları politik ve hukuki çevrelerde farklı anlamlar altında değerlendirilmektedir. Çevrede ölçülen çok az miktarlar doğal kalıntılar düzeyinde olunca etki-tesir bağlantısının kurulması güçleşmektedir. Ayrıca etki – tesir araştırmalarında da kullanılan istatistiki yöntemlerin sağlıklı olması gerekmektedir.

Nükleer Enerji santrallarında diğer konvensiyonel santrallarda olduğu gibi bir yanma olayı mevcut değildir. Santrallardan ve özellikle reaktör binasından birinci veya ikinci çevrimde herhangi bir şekilde olabilecek sızıntı veya kaçaklardan radyoaktif elementlerin proses buharı yoluyla kontrolsüz olarak çevreye dağılmaması için söz konusu binalar sürekli olarak alçak basınç altında tutulur. Diğer bir ifade ile bu binalardaki hava emilir, dışarıya göre basınçta düşük olacağından kaçaklardan dışarıya doğru değil içeriye doğru bir hava akımı oluşur.

Emilen hava ise sürekli olarak ölçüme tabi tutularak filtre edilir ve daha sonra kontrollü bir şekilde baca yoluyla çevreye bırakılır. Aynı şekilde sıvı atıklarda benzer yöntemler ile toplanır ve kontrollü olarak çevreye bırakılır.


ÇEVRE ETKİLERİNİN HESAPLANMASI

Bir nükleer santralın gerek yapımı için gerekse işletilmesi için mutlaka yetkili kuruluşlardan lisans alınması gerekmektedir. Bu yetkili kuruluşlar her ülkenin kendisinin tanımladığı kanunlara ve yönetmenliklere göre çalışmalarını sürdürür. Ülkemizde de bu konu ile ilgili kuruluş Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ( TAEK) dur.

Tesis ile ilgili çevresel etki değerlendirmesi yapılırken ; işletmeden dolayı insan ve diğer canlıların sağlığına olan veya olabilecek muhtemel etkilerin irdelenmesinde takip edilecek yöntemler başlıklar altında gösterilir.
Şöyle ki ;

Kurulacak Tesisden:

Gaz atıkların ( havalandırma sonucunda emilen) havada meteorolojik şartlara bağlı olarak taşınımı.
Sıvı atıkların ( muhtemelen sızıntılar) nehir veya denize ulaşması neticesinde bunların çevreye dağılması ile insanların “ direkt olarak” “ teneffüs yoluyla "( inhalation) “ “ alınan, " besin yoluyla “ etkilenmeleri mümkün olabilecektir. Nükleer Sanralların Çevresel Etkileri başlığında verilen Şekil de bu durum daha detaylı olarak izah edilmiştir.
Nükleer santrallardan atılan gaz atıkların atmosferdeki dağılımı hiç bir zaman standart bir yol izlemez. Atmosferdeki dağılım tamamen rüzgar hızına ve yönüne ve atmosferin kararlılığına bağlı olarak değişir. Havada bulunan gazlar ve aerosol olarak tanımladığımız yüzen toz taneleri kuru hava şartlarında ( fallout ) veya yağışlarla ( washout) yer yüzeyine ulaşırlar. Günümüzde güvenilirliği deneylerle kanıtlanmış olan çeşitli metotlar ile yaklaşık 20 Km yarıçaplı bir alan içindeki havadaki veya topraktaki konsantrasyonu hesaplamak mümkündür. Daha uzak alanlar için ise meteorolojik veri sağlayan meteorolojik şebeke ile fiziksel ve matematiksel modellemelere ihtiyaç vardır.

Şekil-2 de atmosferik dağılım ile ilgili bazı şemalar yer almaktadır. Günümüzde yapraklı bitkilerin yapraklarında biriken veya kökleri vasıtası ile topraktan aldıkları radyasyon miktarları araştırmalar neticesinde bilinmektedir. İnsanların besin maddelerinden alabilecekleri radyasyon miktarları hesaplanırken kabaca yetişkin veya çocuk olarak en yüksek tüketim miktarları göz önüne alınarak hesaplanır.
Ülkeler arasında kullanılan kıstaslar nedeniyle farklı sonuçlar çıkabilir. Örneğin;


TÜKETİM
KİŞİ
YILLIK ( A.B.D.)
YILLIK (ALMANYA)

Et
Yetişkin/Çocuk
110/- Kg
150/20 Kg

Süt
Yetişkin/Çocuk
310/330 Litre
330/200 Litre

Balık
Yetişkin
21 Kg
20 Kg





Çevreye yayılan radyasyon enerjisi ( Gray) ile insanların etkilenmeleri ( Sievert) doğru orantılı olmayıp nüklid cinsine , ışınlama ( alfa, beta, gamma) türlerine ve organlarımızın bu nüklidleri farklı miktarlarda absorbe etmelerine göre değişmektedir. İstatiksel metotlar ile çeşitli araştırmalardan elde edilen parametreler ile bireylerin radyasyondan etkilenme dereceleri hesaplanabilmektedir. Bununla birlikte bu parametrelerin kullanılması daima bir uzmanlık gerektirir. Aksi halde değerlendirme yapılırken yöntemin ana prensipleri ile çelişkiye düşülür. Bir örnek olarak bir kişinin maruz kalacağı radyasyon etkisinin üst sınırı mSv ( mili Sievert /yıl) olarak;

ORGAN – DOZ
A.B.D. (1)
ALMANYA (2)

Tiroit Bezi
-
0.9 mSv/ y

Vücut
5 mSv/ y
0.3 mSv/y





ÇEVRE ETKİSİNİN HESAPLANMASINA ÖRNEK:

Nükleer enerji santralının projelendirilmesinde (design objectives) ve izin verilmesinde her ülkede farklı kriterler uygulanmaktadır. Örneğin ABD de aranan şartlardan birisi santral kontrol bölgesi dışındaki bir kişinin alacağı maksimum etken eşdeğer vücut dozunun 0.05 mSv altında olması istenmektedir. Almanya yönetmenliklerine göre civardaki tüm mevcut tesisler de hesaba katılarak santral sahası dışındaki bir insanın her türlü kaynaktan alabileceği eşdeğer vücut dozunun 0.3 mSv geçmemesi aranmaktadır. Bir örnek olarak bebeklerde yod-131 emisyonu neticesinde yod dozunu hesaplayalım:

Havada gazların dağılımı ve kuru çökelmesi (fallout) sonucunda yere yakın havadaki etken yod dozu:

D(mSv) = Q ( Bq)* (s/m3)*vg(m/s)*g(Svm2/Bq*1000(mSv/Sv)

Denklemi ile hesaplanır. Burada;

Q= Yod-131 emisyon miktarı

Vg = çökelme hızı

G= besin doz faktörü( nützung)

Yıllık yod 131 emisyon miktarı Q ve difuzyon faktörü denklemde çarpan olup

örnek olarak Q=10 Bq ve X= 1.8 *10 s/m3 alınabilir


SONUÇ:

Nükleer santrallarda elektrik santrallarında veya başka bir tesiste yapılmayan güvenlik çalışmaları ve çevrenin detaylı olarak incelenmesi esastır. Bununla birlikte nükleer santralların diğer sanayi veya enerji tesislerinden daha tehlikeli ve zararlı olduğunu söylemek hatalıdır. Nükleer endüstri her yönü ile hi-tech bir teknolojidir. Her kademede kalite ve güvenlik en ön planda tutulur. Bu bilincin olmadığı toplumlarda ise hiç bir zaman ve hiç bir konuda Hi-tech teknoloji ile tanışmaları söz konusu olamaz. Bu tür faaliyetler ise daima bir çıkmaz yol olarak kalmaya mahkum olur.

Çeşitli sivil toplum örgütleride yüksek teknoloji için toplumyapımızın uygun olmadığını halen bir çok ülkede meydana gelemeyecek bazı olayların ise ülkemizde sıradan olaylar olarak kabul edildiğini belirtmektedirler. Bu konuda yapılması gereken ise gelişmiş ülkelerdeki toplumların kalite anlayışlarını ve titizlik disiplinlerini kendi toplumumuzda da hayata geçirmenin yollarını aramaktır. Bunu sağlayabilirsek sadece nükleer santral değil her türlü Hi - tech üretimi yapabilmemiz mümkün olabilecektir.

Tüm dünyada sadece insanların sadece kendi ihtiyacı olan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için bile yeni enerji kaynaklarına ihtiyacımız vardır. Bu ihtiyacı sadece klasik enerji kaynaklarından karşılamamız hem yeterli olmayabilir hemde bu tercih çok akılcı olmaz. Bu nedenle Nükleer enerji bu mantık çerçevesinde enerji kaynakları içerisinde yeni bir enerji kaynağı olarak değerlendirilmelidir. Hiç şüphesiz tercih edilip edilmemesi yine bizlere bağlıdır.

1zr15kw.gif

sg4l20.gif

24l3fuo.gif



Alıntıdır...

Saygılarımla!
 
Arkadaşlar fazla boğmadan kısa bir bilgi vereyim:
Nükleer Santralde Temiz Enerji üretilir. Tek sorunu nükleer atık
http://www.nukte.org/ny6
Termik santralin küllerinin depolanma ve radyasyon yayma sorunu vardır.

Sloganların arkasına sığınarak da olmuyor bu iş:
www.emo.org.tr/ekler/f611188ad4a81ff_ek.pdf

Nükleer santral elbet kurulacaktır (Karşı olmama rağmen).
Bari fay hattına kurulmasın ve yeni nesil teknolojili olsun

Bir de bunun şu yönü düşünülmeli: Fosil yakıtla nereye kadar?
Yenilenebilir enerji çalışmalarına hız verilmeli DERHAL
 
çevremizi denizlerimizi göl ve nehirlerimizi daha temiz tutmakk için tabiki nükleer santrl istemiyoruz sağlıklı yaşam için
 
yapılması gereken birşey paralar yurt dışına gidiyor. tabi birde rüzgar güllarine hız katmak laızm ayriyetten barajlarımızı artık tamamen kullanmamız gerekir. teşekkürler
 
arkadaşlar, biz doğaya zaralı diye bergama daki altın tesislerini kapatmadık mı? peki işin iç yüzünü, siyanürün ne amaçla kullanıldığını, ne miktarda atık çıktığını ve bu atık miktarının ne derece zararlı olduğunu kaç kişi biliyordu.

şimdi gelelim nükleere, biz doğal gazı dışarıdan alıp üretim yapıyoruz ,iran rusya kafasına esince kesiyor sonra eteklerimiz tutuşuyor. bu 1

akarsularımızı tam olarak kullanmıyoruz, kurulum maliyeti yüksek diye hatta bu aralar başkalarına satma düşüncemiz de var.sağolsun bakanımız para etse babasını da satacağını söylüyor ki yapar bu 2

nükleer gelişmelere kulaklarımızı ne kadar daha tıkayabiliriz. çünkü kurulacak bir nükleer santral sadece elektrik üretmekle kalmayacak, ülkemizde nükleer enerji çalışmalarını arttıracaktır. bu bizim kendi nükleer silahlarımızı da yapabilecek konuma gelebileceğimiz anlamındadır ki amerikanın iran a neden ırak a olduğu gibi elini kolunu sallaya sallaya giremediğini,kıvranıp durduğunu bi düşünelim. nükleer silah sahibi olmak illa kullanılacağı anlamına gelmez,çok büyük bir savunma mekanizmasıdır. bu 3

nükleer enerji santrallerinin tehlikeli olduğunu öne süren arkadaşlar çernobili örnek veriyor. çernobilde koruyucu zırh yoktu, ve işleten elemanların büyük hatası vardı ki sorarım çernobilden başka büyük facia hatırlıyorlar mı?

ben bir mühendis olarak sırtımızdaki kambur olarak nitelendirdiğim emo nun neden ısrarla nükleer santrale karşı olduğunu bir türlü anlayamadım.

tekrar söylüyor ve daha önce bu yönde düşünce4lerini belirtmiş olan arkadaşlarıma katılıyorum : eğer ki yeni teknoloji kullanılmışsa -ki bu saatten sonra çernobil santralinin aynısını kuracak halimiz yok- nükleer santral tamamen güvenlidir ve inşallah kısmet olur da kuruluğunu görürsem işletmesinde de görev almak isterim.


fikir belirten bütün arkadaşlara teşekkür eder,başarılar dilerim...
 
sn.uysalb yazınızın tamamına katılılıyorum

Sonuç olarak bir kazadan 1000 kişide 100 kişide 1 kişide zarar görse sonuç hep aynıdır. Ortada zarar gören kişi ya da kişiler vardır. Ama Aynı oranda tepkilerimizde farklı olur. (Medyatik tabir edilen tanınmış kişiler istisna) yeri geldiğinde 1 kişi ölmüş ise umurumuzda bile olamaz.

Peki o zaman değişen nedir? Nükler ne kadar tehlikeli ise, küresel ısınma, Orman yangınları, Barajlar, termik santraller, hepimizin hemen hemen hergün uğradığı petrol ofisleri.... bunlarda en az nükler santraller hatta daha da tehlikeli değiller mi. Sonuç olarak bunların tehlikelerini hangimiz önemsiyoruz ve göz ardı etmiyoruz?

Durum böyle iken neden nükler deyince hepimiz ayaklanıyoruz. Çünki dışardan bir etki var. İsteniliyorki TV başında akşama kadar boş bişeyler seyredelim, Pc başında akşama kadar oyun oynansın, yenilsin içilsin...oh ne güzel

Ama Nükleri kurcalamaya, öğrenmek istemeye başladık mı, o tehlikelidir patlarsa, havaya uçarsa 100 binlerce insan ölür,.... diyen ve Çevreci kesilen ABD, AB de yüzlercesi var ya bunların başına bişey gelse ABD haritadan silinmez mi? ve bizi etkilemez mi?

Buna tepki göstereceksek Global olmalı hatta o zaman karayollarında kamyonlar dolusu akaryakıtta taşınmasın oda çok tehlikeli değil mi?


istemeden biraz uzattım arkadaşlar kusura bakmayın ama bu ülke iyi bir yerlere gelmek istiyorsa bu tarz teknolojileri üretmek ve gerekirse kullanmak zorundayız. Bu alternatif enerji kaynakları geliştirilmesin araştırılmasın da demek değil.

Bir zamanlar ELEKTRİK içinde bu tarz şeyler söylendiğini de unutmayalım

İnsanlar bilmedikleri şeylerden hep korkmuştur.

(Kızanlar hatta belki çok sert tepki veren arkadaşlarda olacaktır, ama kimse alınmasın ve kızmasın gerçek bence bu ve objektif olmak lazım)

SAYGILARIMLA
 
elektrik üreten ve dışarıya satan bölgenin önemli gücü olabilmek amacıyla, dünyadaki en son teknoloji ile kurulacak olan bir nükleer santrale hayır demem.
 

Forum istatistikleri

Konular
130,109
Mesajlar
933,200
Kullanıcılar
453,163
Son üye
gurkangunc

Yeni konular

Geri
Üst